Korku/gerilim sinemasının en sevdiği şey yeni fikirler içeren ve ucuza kotarılabilen senaryolardır. 2016 yılında izlediğimiz Nefesini Tut (Don’t Breathe), 10 milyon dolarlık bütçesinin 6 katı hasılat getirdi ve bir devam filmini garantiledi. İşte şimdi o filmi izliyoruz. Bu macera çok filmli bir seriye dönüşecek mi, onu da zaman gösterecek.
Fede Alvarez ve Rodo Sayagues, ilk filmin senaryosu genişleyerek devam edebilecek gibi olmadığından devam filminde James Cameron’ın, Terminator’de yaptığını yapıyor ve canavarı kahramana dönüştürüyorlar. Hikâye 8 yıl sonrasına uzanıyor, işin içine yetim bir çocuk giriyor. Kötü adam kendinden bile kötülere karşı koruyucu bir meleğe dönüşüyor. Gerisi sinemasal bir arınma ritüeli…
İlk filmin “canavarı” olarak tanıdığımız Norman Nordstrom’u, yaşanan olayların üzerinden geçen sekiz senenin ardından kendisine yeni bir hayat kurmuş olarak izliyoruz. Yetim kalan 11 yaşında bir kız çocuğu olan Phoenix’i yanına alan Norman, böylece kendisinden çalınan ailesini yeniden yaratmış olur ama kurdukları sakin hayat, davetsiz misafirlerin evlerine gelmesiyle bozulur. Phoenix’i kurtarmak için her şeyi yapmaya hazır olan Norman, bu süreçte içinde saklı olan “canavarı” yeniden ortaya çıkarmak zorunda kalır ama bu kez kötüleri avlamak için.
Zatoichi, Terminator, Mercury Rising… Don’t Breath 2’nin ilham kaynakları saymakla bitmez ama bu hikâyeyi daha önce izlediğimiz bir filme benzeteceksek aklıma Rutger Hauer’in başrolde oynadığı bir kült film olan Blind Fury geliyor ki o da aslında bir Zatoichi esinlenmesiydi. Nefesini Tut yeni ve taze bir hikayeydi ama kahramanınız kör ise, daha doğrusu bir yeraltı canavarı gibi kurguladığınız film kötüsünü kahramana çevirmeyi denediğinizde ister istemez Zatoichi evrenine çekiliyorsunuz.
Don’t Breath 2 tam bir seyret unut filmi, bütçesinden daha büyük bir film gibi de gözüküyor, bu tür filmleri seviyorsanız salondan pişman çıkmazsınız ancak filmden zevk almak için beyninizin yarısını kapatmanız gerek çünkü senaryo büyük boşluklar içeriyor. Norman’ın daha önce hiç gitmediği bir yerde bile, mekanı sanki kendisi yapmış gibi gezinip, düşmanlarını gören birinden daha iyi avlaması akla pek yatmıyor. Yaratıcı ekip bu kusuru örtmek için giderek artan şiddet dozu ile bir tür sinemasal hokkabazlık deniyor, başaramadıklarını söyleyemem. Bu kez sonu nasıl bitecek diye değil “sıradaki eleman nasıl ölecek acaba” diye izliyorsunuz.
Film hakkında uzun uzadıya yazılacak bir şey yok. Fede Alvarez, sevdiğim bir tür sinemacısı, Evil Dead remake’i ile müthiş bir iş çıkarmıştı. Nefesini Tut serisinin ilk filmi de türü tazeleyen bir yapıttı ancak bu film için aynı şeyi yazamam. Umarım kendisini bu seride sıkıştırıp potansiyelini daraltmaz. Nefesini Tut 2 ortalama bir tür filmi, meraklısına tavsiye ederim, iyi seyirler.
Bu siteyi yeni keşfettim, keşke daha önce keşfetseymişim, bu yazı da filmle ilgili hislerimin tarifi olmuş :)
Zaten bu yıl merakla beklediğim bütün korku filmleri beklentilerimin altında kaldı, dont breathe 2 de buna dahil, umarım Last night in soho ve halloween kills beklediğim gibi olur