Cannon Ninja Çılgınlığı: Enter the Ninja (1981)

27 Ağustos 2024

Enter the Ninja ve 80’ler… Çok çalışanın zengin olduğuna (ve iyi kas yaptığına) inanılan, neon ışıkların parladığı, VHS kasetlerin altın çağını yaşadığı o büyülü yıllar. Tam da çocukluğuma denk gelmesinden kaynaklı bu erken dönem “ev sineması” zamanlarını unutamıyorum!

Yazacak o kadar film var ki ve bir sürüsünü de yazıp paylaşırken yaşlandık bile. Acayip olan şu ki 80’ler bünyeden bir türlü uzaklaşıp tozlu bir anıya dönüşmüyor. Ne derseniz deyin, şimdikinden daha çok eğleniyorduk!

blankBu acayiplikler sirkinin tam ortasında, bir ninja başyapıtı (ya da başbelası) doğdu: “Enter the Ninja.” Eğer bu filmi izlediyseniz, bilirsiniz ki bu film, ninja kelimesinin hakkını verirken aynı zamanda kendi kendine parodi yapacak kadar da umursamazdır. Gelin şimdi bu garipliği birlikte analım.

Cannon Films ve Ninja Rüyası

Bu filmleri daha iyi anlamak adına azıcık Cannon Films’in yapım felsefesinden bahsedelim. Daha fazlası için Öteki Sinema’daki yazılara gidebilirsiniz. Yazının altına link olarak ekleyeceğim.

Cannon, Golan-Globus kuzenleri tarafından yönetilen, “düşük bütçeyle yüksek kâr nasıl yapılır?” sorusunun cevabını iyi bilen fırsatçı bir stüdyoydu. First Blood tutunca, Braddock – Missing in Action çekiyorlardı mesela! Günümüzün Asylum’u sayılabilir ama onlar kadar soysuz da değillerdi. Yine de ortaya seyredilecek işler çıkarmasını bildiler. Çok da övmeyeyim; Kuzenler için önemli olan şey, trendleri yakalamak ve olabildiğince hızlı ve ucuz bir şekilde bundan para kazanmaktı.

Ninja teması da o dönem Batı’da henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş bir alandı ve Golan-Globus bu boşluğu fark etti. Ninjalar daha önce de, The Killer Elite ya da Octagon gibi birkaç Hollywood yapımında gözükmüşlerdi ama madeni kazma işi Cannon’un oldu. Hemen Filipinler’e gidip (çünkü neden olmasın?) bir ninja filmi çekmeye karar verdiler. Üstelik, işin komik yanı, yapımcıların bu filmle ilgili tüm beklentileri “korkunç ama eğlenceli” olmaktan ibaretti ve bingo! Tam olarak bunu başardılar.

J Noktası – Django’dan Ninja’ya… Franco Nero ve Ninjutsu Macerası

Şimdi de başrol Franco Nero’ya gelelim. Ucuz İtalyan Western filmlerinin efsanevi yıldızı, bir anda nasıl oldu da kendini bir ninja olarak buldu dersiniz? Hikaye şöyle: Aslında başrol, filmin aksiyon sahnelerini koreografisini yapan dublör Mike Stone’a verilecekti. Ancak, İtalya’nın karizmatik yüzü Franco Nero bir şekilde müsait hale gelince, yapımcılar onu başrole çekmeye karar verdiler. Sonuç mu? Bıyıklı, tombul ve bembeyaz bir ninja!

blank

Filmin yönetmeni Menahem Golan’ın bu kararı, sadece Nero’nun ismini kullanarak filmi pazarlayabilmek için verilmiş ticari bir hamleydi. O sıralarda kariyeri düşüşe geçen ama video çılgınlığında hayran kitlesi büyüyen Franvo Nero bu rolü büyük olasılıkla kolay para ve egzotik bir tatil fırsatı gibi göründüğünden, “Neden olmasın?” diyerek kabul etti. Sonuçta Cannon bile olsa teklif bir Hollywood stüdyosundan geliyordu. İtalyanlar buna bayılır hem kim aynı durumda farklı davranırdı ki?

Filmdeki oyuncu seçimi tuhaflığı yönetmenlik kısmında da kendini gösteriyor. Enter the Ninja’nın yönetmeni Menahem Golan, aslında “Death Wish II”yi yönetmek istemiş ancak Charles Bronson bu fikre karşı çıkınca “Enter the Ninja”ya yönelmiş. Golan’ın yönetmenlik tarzı, genellikle düşük bütçeli aksiyon filmleri için uygun olmayan yavaş bir tempoya sahip ve bu aritmi bu filmi biraz sakatlıyor.

Aksiyon ve İstemsiz Komedi Arasında İnce Bir Çizgi

Enter the Ninja’da aksiyon var, hem de bolca ama bu aksiyon, bir ninja filminden beklenebilecek türden değil. Ninjalarımız, keskin kılıçlar ve gizli silahlarla dövüşmek yerine daha çok beceriksiz sokak kavgalarına karışıyorlar.

“Enter the Ninja,” aksiyon dolu sahnelerle dolu ancak bu sahnelerin çoğu zaman komediye kaçtığını söylemek mümkün. Filmin açılış sahnesi, beyaz giysili bir ninja olan Cole’un (Nero), kırmızı giysili ninjalarla yaptığı garip bir eğitim sahnesiyle başlıyor. Bu sahnede, Cole’un düşmanları tarafından öldürüldüğü izlenimi verilse de, sahne sonunda bunun sadece bir test olduğu ortaya çıkıyor. Eğitimin gerçekliği ve ciddiyeti tartışmalı, ancak bu tür sahneler, filmin absürt ve kendini ciddiye almayan havasını yansıtıyor

blank

Franco Nero’nun canlandırdığı Cole karakteri, bir ninja olarak biraz inandırıcılıktan uzak. Beyaz giyimli bir ninja olan Cole, filmde Japonya’da aldığı eğitimin ardından Filipinler’e gelir ve burada eski dostu Frank’in başına bela olan yerel bir iş adamı Venarius’a karşı savaşır. Ancak Cole’un bir ninja olarak yetenekleri sorgulanabilir durumda. Film boyunca aksiyon sahneleri genellikle zayıf koreografilerle dolu ve Cole’un yetenekleri, dövüş sanatlarından çok sokak kavgalarına benziyor. Yine de bu durum, filmi izlerken eğlenmeyi zorlaştırmıyor; aksine, filmi daha da absürt ve eğlenceli kılıyor.

Franco Nero, yıllar sonra verdiği röportajlarda “Enter the Ninja”yı nostaljik bir eğlence olarak değerlendirdi. Filmin kendisi için büyük bir sanat eseri olmadığını, ancak 1980’lerin başında Hollywood’un ninja temalı aksiyon filmleri yapmaya başlamasının bir parçası olmanın eğlenceli bir deneyim olduğunu dile getiriyor. Filmin kendisine çok ciddi bir şekilde yaklaşmadığını ve bu nedenle film setindeki deneyimlerin genellikle eğlenceli anlardan ibaret olduğunu ifade etmiştir. “Parama bakarım” demenin kibarcası.

Sho Kosugi, filmdeki kötü karakter Hasegawa’yı canlandırıyor. Kosugi, 1980’lerin ninja film çılgınlığının en tanınmış yüzlerinden biri haline geldi ve bu filmle birlikte Batı’daki popülaritesini pekiştirdi. “Enter the Ninja” onun Hollywood’daki ilk büyük çıkışıydı ve ardından “Revenge of the Ninja” gibi başka projelerle de ün kazandı​.

blank

Film boyunca aksiyon sahneleri genellikle yetersiz, dağınık ve ara sıra komik derecede beceriksizce çekilmiş. Özellikle, Nero’nun yer aldığı dövüş sahnelerinde, bir sahneden diğerine geçişlerde o kadar belirgin dublör değişiklikleri var ki, neredeyse bir skeç şovu izliyormuş gibi hissediyorsunuz. Filmin “second unit” ekibinin kafasına göre takıldığı da ortada. Allah bu filmi kurguda birleştirene sabır vermiş! “Enter the Ninja” için aksiyon biraz bahaneden üretilmiş gibi ama bu onu daha da eğlenceli kılıyor!

Ninja Çılgınlığına Giriş Filminin Kült Değeri

“Enter the Ninja,” ninja çılgınlığının başlangıç noktası olabilir ama bugün izlerken bile eğlence dolu bir nostalji bombası gibi geliyor. Filmin tuhaflıkları ve zaman zaman ciddiyetini kaybetme noktasına gelen saçmalıkları, onu bir B-filmi olarak mükemmel kılıyor. Hem ciddi hem de komik olma çabası arasında gidip gelen film, bu dengesizliğiyle bile izleyiciyi kendine çekmeyi başarıyor. Cannon Films’in düşük bütçeyle yüksek kar felsefesi ve eğlenceli yapım tarzı bu filmde açıkça görülüyor.

blank

Sonuç olarak, “Enter the Ninja,” bir başyapıt değil. Hatta bir ninja filmi olarak bile mükemmel değil. Ama kesinlikle eğlenceli, tuhaf ve kendi kendine yeten bir seyirlik. Film, Cannon Films’in “Ninja Üçlemesi”nin ilk filmi olarak kabul edilir. Bu üçleme, “Revenge of the Ninja” (1983) ve “Ninja III: The Domination” (1984) filmleriyle devam etti. “Enter the Ninja,” 1980’lerde Batı’da bir ninja çılgınlığı başlatmış ve birçok devam filmi ve TV dizisine ilham kaynağı olmuştur​. Şimdi, eleştiri gözlüklerinizi çıkarıp oturun, filmi bulun (Stremio!) ve bir kase patlamış mısır alıp yerken bu garip, komik ve tamamen eğlenceli yolculuğun tadını çıkarın!

Cannon: 80’lerin En Şahane Film Stüdyosunun Acıklı Öyküsü

Cannon Films: 1980’lerin Çılgın Sinemacılarının Hikayesi

Aksiyon! Saçmalık! Sanat! Başlıca 10 Cannon Filmi

Electric Boogaloo: The Wild, Untold Story of Cannon Films

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Ciddiye Alınacak Gibi Değil: Tekken (2010)

Tekken berbat bir film! "Boş" aksiyon filmlerinin izleyiciyi öldüresiye sıkmak
blank

Hara-Kiri: Death Of A Samurai / Ichimei (2011)

Yeni Miike filmi Hara-Kiri: Death Of A Samurai, Masaki Kobayashi’nin