Kaptan Amerika: Kahramanları Savaşı, beyazperdedeki gelmiş geçmiş en iyi çizgi roman uyarlaması mı? Benim için öyle değil ve hatta bir önceki Kaptan Amerika macerası olan Kış Askeri’nden bile iyi olmayabilir ama artık “Marvel’dan kötü film gelmez” fikrine çok kapıldığımızdan mı nedir, izlediğimiz şeyden zevk almaya gayret ediyoruz. Evet, bu oldukça gösterişli ve eğlenceli bir film ama Marvel evreninin en büyük kırılma noktalarından biri olan “İç savaş” meselesine yaklaşımını sevmedim!

Bunu yazı boyunca tekrarlamak istemiyorum ama halimden şikayetim yok; 2,5 saatlik Kahramanların Savaşı’nı keyifle izledim, o yüzden yazacaklarımdan, “filmi beğenmemiş, balçıkla sıvamaya çalışıyor” anlamı çıkmasın. Öte yandan ben iyi bir çizgi roman okuruyum (daha çok bir DC düşkünü…) ve film Crossbones dahil hepi topu 13 süper kahramanın karıştığı bir macera. Bu haliyle de iç savaştan çok bir mahalle kavgasını andırıyor. Çizgi romanda bu savaşa katılanları saymaya kalksak elimize 250 kişilik bir liste geçecek, neredeyse Marvel evrenindeki tüm süperler ama işte şu lanet olası lisanslar yüzünden çektiğin filmde öyle her istediğin kahramanı gösteremiyorsun. Çizgi romanda She Hulk’ı bile ona buna dalarken gören gözler burada Hulk’ın kendisine hasret. Deadpool’un kendi filminde bu tür durumlarla acımasızca dalga geçmişliği de var. Keza asıl hikayede olayları başlatan Thor’un (aslında o değil) bu maceraya eklemlenmesi neredeyse imkansız olduğu için o da filmden çıkarılmış.

Captain-America-Civil-War-Trailer-1-Iron-Man-War-Machine

Senaristler çareyi, Kış Askeri’ne, 1. Dünya Savaşı’nı başlatan Sırp Milliyetçisi olan Gavrilo Princip misali bir hainlik yaptırarak senaryoya yamamakta bulmuşlar ama çizgi roman okurları bunu yemez! Hatta bu şimdiye kadarki modifiyeli Marvel uyarlaması bile olabilir. Elimizde süper kahramanların yarattıkları yıkım yüzünden devlet kontrolüne geçmesiyle başlayan gerilim dışında hiçbir şey aynı değil. Haliyle de bu aslında bir “İç Savaş” filmi değil, daha ziyade Avengers 3 olmuş. Sokovia muharebesinin filmin itici fikri olması da bu duyguyu güçlendiriyor.

Vazgeçemediğim başka bir şey de bu hamburger filmlerinde (çocuk menülerinde oyuncakları satılan filmlere verdiğim isim) sinsi soslar aramak. Burada da var, epeyce hem de… Film bize insanlara özgürlük getirmek için uluslararası hukuku hiçe sayıp dünyayı yangın yerine çeviren süper kahramanları yani ABD ordusunu anlamamızı öğütlüyor. Kaptan Amerika’nın ağzından diyor ki; “Daha fazla insanın ölmesine engel olmak için bazı masumların ölmesine göz yummalıyız, bizim elimizden olsa bile…” Zaten bunun da sahnesini çekmişler, Scarlet Witch, Crossbones’u durdurayım derken bir bina dolusu Afrikalı insanın ölmesine yol açıyor, sonrasında bunalıma giriyor vs. ama Kaptan Amerika’nın kafası net, “bu bir iş, yapmak zorundayız.” Genel baktığımızda ise filmin kapitalist liberal ve insan sevgisiyle dolu Iron Man yerine tam bir mankafa olan Kaptan Amerika’nın tarafını tuttuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

1208068_c351bb8d4be4d4341a99c7fb734eb5ecDış basında filmle ilgili oldukça abartılı yorumlara, sahte güzellemelere rastladım. Bana kalırsa, ortada öyle “çekilmiş en iyi süper kahraman kavgası” ya da “müthiş bir karakter yaratımı” falan yok. DC’yi kayırmış gibi olmayayım ama modern mehteran Hans Zimmer’in de verdiği gaz sayesinde, Batman ve Süpermen çok daha iyi bir çizgi roman uyarlamasıydı. Ama bunlara takılmazsanız, Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı gayet keyifli bir film, cgi ve gerçek (live action) çekimlerin birbirine geçme hali kusursuz, dövüş koreografileri 70’lerin Hong Kong filmlerini aratmayacak kadar lezzetli. Nihayet çizgi romandaki kadar sıkı dövüşen süperleri izleme imkanı buluyoruz. Stan Lee yine “cee” yapıyor ve havaalanındaki kapışmada ise Örümcek Adam ve Ant Man sayesinde bolca kahkaha atıyoruz ama işte…

Filmi yöneten Russo Kardeşler (Anthony ve Joe) elinden geleni yaparak seyirciyi 2,5 saat boyunca oyalamayı başarıyor ancak Christopher Markus’la Stephen McFeely’ın elinden çıkan ve koca iç savaşı “aramızda bir tatsızlık oldu ama hallettik” dercesine hafifleten senaryo var ya… İşte ona kefil değilim. Hele de Örümcek Adam’ın asıl hikayedeki trajedisini boş verip onu bir şamar oğlanına çevirmek… Neyse, sustum, hepinize iyi seyirler…

İlk yayın: http://www.beyazperde.com/filmler/film-215143/elestiriler-beyazperde/

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Dış basında sahte güzelleme olduğunu söylemişsiniz ama buna dair net bir kanıtınız yoksa bence insanların görüşlerine (ki sizin bu yazınızda neticede bir görüş) sahte güzelleme demek yanlış olur.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Kült Filmler Zamanı: The Keep / Kan Çanağı (1983)

The Keep, ışık, gölge ve duman efektleriyle sürrealist bir kâbusu
blank

Kutluğ Ataman’dan Mockumentary: Aya Seyahat (2009)

Ataman, Aya Seyahat ile hikayeyi gerçeklere dayandırarak hem bir toplum