Yaniv (Nev) Schulman New York’ta yaşayan bir fotoğraf sanatçısıdır. Sinemacı kardeşi Ariel Schulman ve onun ortağı Henry Joost’la aynı ofisi paylaşırlar. Bir gün Nev’e bir paket gönderilir; bu pakette, yayınlanmış olan fotoğraflarından birinin yağlıboya reprodüksiyonu bulunmaktadır. Bu resmi yapan, Nev’in daha önceden tanımadığı, sekiz yaşındaki Abby’dir. Nev, Facebook yoluyla Abby ile arkadaşlık kurar, ve bu arkadaşlık büyür; önce Abby’nin annesi Angela ve daha sonra Nev’i de etkileyecek olan güzel abla Megan olmak üzere…
Catfish, ağabey Ariel Schulman ve arkadaşı Henry Joost’un, New York’taki ofislerinde günlük hayatlarını sürekli filme çekmeleriyle başlamış olan bir proje. Fotoğrafçı kardeş Nev Schulman, aynı ofiste sıradan hayatlarını sürdürdükleri günler içerisinde öncelikle fiziksel posta yoluyla hediyesini aldığı Abby’le, daha sonra da ailesiyle tanışıyor; ve Facebook üzerinden gerçekleşen bu kilobyte temelli ilişki, Nev’in ailenin büyük kızı Megan’a aşık olmasıyla devam ediyor. Bu noktada gerçekten çığrından çıkmış bir belgeselle (ki Ariel Schulman da bunu gerek film içinde, gerekse söyleşilerde dile getiriyor; bunları kaydetmeyeceği takdirde büyük bir fırsatı kaçıracağını söylüyor) karşıkarşıya kalıyoruz, Nev, Megan ile telefonda da görüşüyor, fotoğraflarını kendi fotoğraflarına montajlıyor, sevgi sözcükleri gerek telefon, gerekse internet üzerinden yürüyor. Üç kafadar olan biteni heyecanla izliyor; özellikle sinemacı ortakların belgesel boyunca sürdürdükleri heyecan, Nev’in çekingen fırsatçılığıyla akıp gidiyor. Ve bizler de seyirci olarak her şeyin nereye varacağını kestirmeyi becersek bile, film gerçekten bizi alıkoyuyor. Adeta dördüncü bir kafadar olarak onların yanındayken, olan biteni hakikatli bir samimiyet çerçevesinde izlerken sakinliğimizi koruyoruz, müdahale etmeye kalkışmıyoruz; zira film cidden bizim yanımızda olup biterken bize hiçbir yorum fırsatı tanımıyor.
Film, Sundance 2010’da ziyadesiyle sağlam bir gürültü koparmış, bu gürültüyü duyduktan sonra izlenen fragmanla beraber yoğun bir meraktan başka bir duygu uyandırmadan filmi izleme isteği duyuran bir çekiciliğe sahip. Bunu daha önce de gerek çekim tekniği, gerekse tanıtımıyla gerçekmişçesine lanse edilen “Blair Witch Project” ve “Cloverfield” gibi filmlerle tecrübe etmiş sinemasever içinse bu filmin farkı şurada kendini gösteriyor: Catfish bir belgesel, ve tamamen emprovize gelişen bir hikaye (Her ne kadar bazı olan bitenin kurgu olduğuna dair iddialar bulunsa da ben şahsi kanaatimce filmin %100 gerçek olarak hissedilebileceğini düşünüyorum). Bununla beraber kah filmi yapan Joost ve ağabey Schulman, kah protagonistimiz Nev, film boyunca sürdürdükleri diyaloglarda işin ne kadar deneysel ilerlediğini hissettiriyorlar. Örneğin film içerisindeki malum ‘aşk’ hikayesi başlamadan önce anlatım sarsak bir şekilde ilerlerken, çekilen görüntülerin belgeselleştiğini gören sinemacı kafadarlar sonrasında daha profesyonel bir anlatım yolu izlemeye çalışıyorlar. Bu noktada Catfish’in de “improvisation-documentary” gibi bir tanıma sahip olabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Film hakkında çoğu yazıda ve hatta filmin kendi ‘tag-line’ında da geçen “Ne yaparsanız yapın, bu filmin ikinci yarısı hakkında konuşmayın.” tanımına ben de uyuyor ve siz sinefillere film hakkında bilgi vermeme hakkımı kullanmak istiyorum. Çünkü Catfish, bir süreden sonra beklenmedik bir şekilde gelişen hikayesini ilerledikçe dramatize etmek yerine, bulunduğumuz ve neredeyse kendimizi adadığımız iletişim ağlarına sığ bir eleştiri yapmaktan kaçınıp, ‘insan’ı anlatıyor. Sosyal hayatın sadece klavyede gezinen parmaklara indirgendiği günümüzde, işin varabileceği en uç noktaları göstermek niyetinde görünürken, bize Sosyoloji 101 veya Psikoloji 101 ayarında bir anlatım yapıyor. Bu sebepten ötürüdür ki olan biteni tahmin edin ya da etmeyin, işin varacağı nokta sizi şaşırtsın ya da şaşırtmasın; belgeselin içtenliği gerçekten de etkisinde kalınacak türden. Toparlamak gerekirse; “Social Network”de mutfağını gördüğümüz mekanizmanın insan doğasına nasıl tezahür edeceğini bir de Catfish’le deneyimleyin.