Endüstriyel olarak gelişiyoruz ama bir üçüncü dünya ülkesi olduğumuzu kanıtlarcasına çevremizi umursamıyoruz. Umursayanlar da var elbette ama onları da garip bir azınlık, eski solcu, öğrenci parçası diye aşağılıyor, ötekileştiriyoruz.
Ne zaman ki Hopdediks amcayla simgeleşen Bergama altın madenleri ve HES’ler meseleyi ülke gündemine geldi, o vakit toprağın üzerindeki sıradan insanın da yaşadığı yeri umursadığına ve bu yolda çileli bir direniş sürecine hazır olduğunu gördük. Bu kendi yöresiyle sınırlı kalma durumu biraz beni üzse de doğanın sahip çıkılması gereken bir değer olduğunun kafamıza kazınmasına yetti.
19. Adana Altın Koza Film Festivali’nin yarışma dışı bölümünde izlediğim Fatih Akın belgeseli, Cennetteki Çöplük örneklemeye çalıştığım türden bir “yerel direniş” öyküsü…
Belgesel, Karadeniz’in doğa harikası yerleşimlerinden biri olan Çamburnu’nun dibine yapılan devasa bir çöplüğün yol açtığı çevre felaketine ve belde sakinlerinin buna gösterdiği tepkiye odaklanıyor. Sonunda zafer olmayan bir savaşa giriyor Çamburnu’lular… Aslında bunun farkındalar ancak Karadeniz’in en sert dalgalarda bile eğilmeyen isyancı ruhu şahlanıyor, 7’den 77’ye yaşadıkları yeri korumak, kurtarmak adına bir mücadeleye giriyorlar.
Kökenleri bakımından Çamburnu’lularla akraba olan yönetmen Fatih Akın, 2008’de Cannes’da yarışan Yaşamın Kıyısında (Auf der anderen Seite) filminin çekimleri için Karadeniz’de bulunduğu sırada cennet gibi doğanın içine dev bir çöplük yapıldığını görünce deyim yerindeyse aklını kaçıracak gibi oluyor. Bu durumu kabullenemeyeceğini fark ederek bu belgeselle Çamburnu’lulara destek olmak istiyor ve sonuçta ortaya izlediğimiz bu iş çıkıyor.
Gerçi Fatih Akın’ın yoğun programı ilk başta verdiği sözleri tutmasını güçleştirmiş, üzerindeki yükün büyük bir kısmını yerel kameraman Bünyamin Seyrekbasan’a devretmek zorunda kalmış. O yüzden izleyeceğiniz film her ne kadar bir Fatih Akın belgeseli olarak sunulsa da benim nazarımda bir Bünyamin Seyrekbasan filmi… Fatih Akın isminin PR değeri çok daha yüksek tabi… Fatih Akın bu belgeseli bir misyon olarak değerlendirmiş ve son kurguda filmi bağlamış. İşin doğrusu “Fatih Akın Sunar” şeklinde olmalıydı sanki…
İşte bu yüzden bir Fatih Akın dokunuşunu hissetmek mümkün olmasa da ‘uyandıran’ bir yapım Cennetteki Çöplük… Bireysel dertlerden sıyrılıp daha somut dertlerimize yönelen bir sinemanın öncülü bile sayılabilir. Bizim yönetmenlerimiz hala bireysel acıların peşinde koşuyor, Fatih Akın ise başka bir çizgide asıl dikkat etmemiz gerekenleri işaretliyor, önceliği değiştirmeye çalışıyor. Doğa yoksa hiçbir şey yok!
İslamiyetten önceki Türk toplumlarının inanış biçimi olan Tengricilikte bir insanın doğaya karşı büyük saygısı vardır, çünkü doğa ruhlarla doludur. Büyük bir dağın, görkemli yaşlı bir ağacın, bir gölün ya da bir vahşi hayvanın bir ruhu ve böylece bir kişiliği vardır. İnsan doğadan sadece kendine ve ailesine lazım olduğu kadarını alır, savurganlık Tengriyi ve Yer suları öfkelendirir. Eğer insan doğadan bir şey alabildiyse bu sırf doğa ruhlarının rızası ile olmuştur. Bu yüzden onlara minnettar olması gerekir.
Dağ ruhlarının çok güçlü olduklarına inanılır ve bereket için onlara dua edilir. Her Tengrici halk, yaşadığı bölgenin en yüksek dağına hitap eder. Böylece günümüze kadar tüm Avrasya’da bazı dağ isimleri, bu eski inancın kalıntıları olarak muhafaza edilmiştir. Bir Dağ ruhuna edilen dua, bir “Oba” ya yöneltilir. Bu oba dağın yakınında bulunan ve o dağı temsil eden, 2-3 metre yüksekliğinde dallardan oluşan bir yığıntıdır. Bu obanın yanından geçen kimse üç kez etrafında dolanır ve sonunda obanın tepesine bir taş koyar. Böylece yolculuğunun devamı için uğur ve kendisi için güç aldığına inanır. (Vikipedi)
Ayrıca artık daha sorumlu bir sinema yapacağının da işareti olarak yorumlanabilecek bir iş bu… Adana’da filmden sonra yapılan basın toplantısında “Neden bu sorunlara eğiliyorsunuz”? sorusuna gelen “yeme, içme ve s*cma zamanlarım bitti. İki çocuğum var, onların geleceğini temizlemeye çalışıyorum” beyanından da anlaşılacağı üzere…
Cennetteki Çöplük izlediğim en iyi çevre belgeseli değil, dikkatli bakınca pek çok kusuru olduğunu da görebiliyorum. Belki de Amerikalı belgeselcilerin yaptığı geveze, bilgi bombardımanı yapan işlere alıştığımdan. Ama meselesini sevdim, kesinlikle ilgiyi hak ediyor. Tüm sorunlarımız siyasi değil, önce yaşadığımız hayata ve dünyaya karşı sorumluyuz. Bunu hatırlatıyor ve çok iyi yapıyor Fatih Akın… Çocuğunuzla birlikte gitmenizi tavsiye ederim. Kafalarını Hamburger, oyuncak hesabından kaldırıp Çamburnu’lu miniklerin direnişine şahit olsunlar.
Murat Tolga Şen / murattolga@gmail.com
Beyazperde.com sitesi için yaptığım kritik…