1995 yılında gösterilen ve klasik animasyon filmlerinin son başarılı temsilcilerinden biri olan The Lion King’i sinemada heyecanla izleyen çocuklar şimdi 30’lu yaşlardalar. Disney, bir kuşağa daha bu Afrikalı hayvan Hamlet hikayesini izletmeye karar verdi ve ortaya 250 milyon USD bütçeli bir animasyon harikası çıktı. CGI hayvanlar göz kamaştırıyor, bazen bir animasyon değil de NG Wild belgeseli izlediğinizi dahi düşünüyorsunuz!

Peki, bu yeterli mi yoksa yeni Aslan Kral filmi de bir kuşağı sinemaya çekip iyi gişe yapabilecek meziyetlere sahip mi? Orijinal filmi sadece ülkemizde 800 binin üzerinde bilet sattığı düşünülürse, iddianın büyüklüğü anlaşılacaktır. En iyisi, filmi hikaye ve teknik başarım açısından değerlendirip iki uç sonuca ulaşmak…

blank

Yeni Aslan Kral’ımızın hikayesinde giriş-gelişme ve sonuç kısmında değişen bir şey yok. Klasik Hamletvari öyküleme aynen korunmuş. Özeti birkaç cümle ile çıkarılabilecek bir film var karşımızda; hayvanların kralı Mufasa, kardeşi Scar’ın tuzağıyla ölür ve veliahtı Simba sürülür. Bir süre hayta tiplerle takılan Simba döner ve amcasını yenerek krallığın başına geçer. Bitti.

İşte hepsi bu ve bunun farkında olan Disney, ilk filmi 88 dakikada güzelce paketleyip ortaya hoş bir aile animasyonu çıkarmıştı ama bu filmin süresi 30 dakika daha uzun! O sürede olup biten yeni bir şeyler var mı, hayır yok! Yaratıcı ekip bu süreyi adeta yeni arabasına binip mahallede turlayan ergenler gibi hava atarak kullanıyor. Ulaştıkları animasyon kalitesinin havası bu… Açıkça yazıyorum, Steven Spielberg’in Jurassic Park’ı ile başlayan animasyon hayvan filmleri macerasında hiç bu kadar gerçek görünen bir film izlememiştim. Aslanların kaslarındaki seğirmeden, yağmur yağarken yelelerinden süzülen damlalara kadar her şey muhteşem görünüyor. Disney elindeki bu imkanı Youtube videoları ile ünlenen deepfake teknolojisi ile birleştirirse seneye Bruce Lee’nin yeni filmini bile izleriz!

blank

Ama işte hikaye… Anahtar kelime bu! Orijinal filmin senaryosu da orijinal değildi, güçlü bir Hamlet esinlenmesi içeriyordu, daha ona gelene kadar bir sürü film aynı konuyu işledi durdu. O çok sevdiğimiz Star Wars serisinin bile en büyük numarası baba ile amca figürlerinin motivasyonunu değiştirmekti (zavallı Luke Skywalker, tarihin en kafası karışık Hamlet’i) ama geçen 25 yılda da yine aynı öykü şablonunu kullanan o kadar çok film izledik ki, mesela Guy Ritchie’nin 2017’de çekip izlettiği, King Arthur: Legend of the Sword… Hep aynı şey, kral baba, haris amca, tuzak, ölüm, sürgün ve dönüp intikam alarak tacı ele geçirme…

Doğal olarak, Yeniden çevrim Aslan Kral, hikaye tarafında bir geliştirme olmayınca eskisi kadar yeni bir şey olarak algılanmıyor. Aslında eski filmin sadece ev sinemasına çıkan bir devam macerası var, adı The Lion King II: Simba’s Pride ve daha grift bir öykülemeye sahip. Keşke şu 118 dakikalık süreyi iki filmi birleştirerek yeni bir film ortaya çıkarmak için harcasalardı. Üstelik Disney bunu yaptı! 2004 yılında piyasaya sürdükleri The Lion King 1½ ilk iki filmin hikayesini Domuz Pumbaa ve mirket Timon’un perspektifinden aktarıyordu. C3PO ve R2D2’nun gözünden Star Wars izlemek gibi bir şey bu ve bana göre asıl kazılması gereken maden bu idi ama Disney’in de vardır planları, hele de yeni online platformu yayına geçmeye hazırlanırken…

blank

Söylenecek çok fazla şey, yapılacak güçlü bir alt metin okuması yok. Yeni Aslan Kral filmi CGI animasyonunda ulaştığı nokta ile göz kamaştırıyor. Ne ILM ne Weta, The Jungle Book filminin görsel efektlerinden de sorumlu olan MPC (Moving Picture Company), işi bambaşka bir noktaya taşımış! Kendi yaptıkları dahil her şey çizgi film gibi görünüyor ama belki de öyle görünmesi yeğdir bilemiyorum çünkü yeni Aslan Kral’ın kahramanları konuşmasa birer fabl karakteri olduklarını anlayamayacağız! Disney burada risk almış ve bence 45 milyona mal edip neredeyse 1 milyar kazandığı ilk filmin gişesine yaklaşamayacak bile… Jon Favreau da iyice CGI hayvan filmi yönetmeni oldu çıktı! Orman Kitabı’nda doyamamış demek ki CGI aslana, kaplana.

Yazının başında dediğim gibi; Aslan Kral kuşağı büyüdü, evlendi, çocuk sahibi oldu. Onların elinden tutup filme götürecek ve kendi anılarını tazeleyecekler mi, hep birlikte göreceğiz ama bu film, mutlaka sinemada izlenmesi gereken bir deneyim. 4K ev sineması versiyonunu merakla bekliyorum. Belki de bu kadar ince eleyip sık dokumaya gerek yok, tadını çıkarmak gerek. Hakuna Matata! İyi seyirler…

murattolga@gmail.com

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

2 Comments Leave a Reply

  1. Ben filmi 27 temmuz’da Kadiköy Rexx’te seyrettim, belki gereksiz bir yeniden çevrim olabilir ama öyle izlenmeyecek kadar da kötü değil. Orjinal filmde yer almayan 2-3 sahnede eklenmiş; Mesela Nala’nın Simba’yı bulmak için Pride Rock’ı nasıl terkettiği gibi.

    Ayrıca eleştirinizde “Ne Zeta…” demişsiniz, o stüdyonun ismi “Weta” olacaktı.

  2. Catherine Weta Jones :)
    Ben de “izlenmeyecek kadar kötü bir film” demiyorum zaten. Maddi hatayı düzelttiğin için teşekkürler.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Piercing I, Have a Nice Day ve Jian Liu Sineması

Jian Liu’nun Piercing 1 ve Have a Nice Day adlı
blank

Batman: The Dark Knight Returns Part II (2013)

Dark Knight Returns Part II ile hikayeye devam ediyor ve