Beyazperde dediğimiz sihirli dünyanın en ilginç karakterlerinden birisi aramızdan ayrıldı. Son yıllarda Alzeimer hastalığı ve politik yaklaşımlarından ve Micheal Moore’un Bowling in Columbine belgeselinde gösterilen yaklaşımları ve söylemlerine rağmen Charlton Heston benim aklımda Maymunlar Cehennemi’nde yarattığı Taylor ve Omega man Neville olarak yer etmiştir. O yüzden öteki sinema içinde tamamen yer almasa da Heston’ı bu yönü nedeni ile uğurlamak istedim.
Charlton Heston (1924-2008)
Kibirli bir kahraman olarak müthiş bir performans yakaladığını düşünüyordum ancak filmlerindeki bu karakterin aslında Amerika’nın silahlanmasında önemli yer tutan NRA (Tüfek organizasyonunun) en ateşli temsilcisi ve başkanı olarak karşımıza çıkmıştı. Yani diğer yanda aslında bu kişiliği gerçek hayatla da paralel birkaç özellik taşıyordu. Oysa eline tüfeğini alıp Maymunlar Cehenneminde sorularının cevabını ararken, hiç bir savaş karşıtı söyleminin o güne kadar yapamadığı kadar önemli vurguyu Özgürlük Heykeli önünde haykırarak yapıyordu:
“Oh my God. I’m back…I’m home. All the time, it was…we finally really did it!! You maniacs! You blew it up! Ah, damn you! God…damn you all to hell!”
Heston ile ilk tanışmam 80lerde aile ile yapılan Pazar kahvaltılarında Ben Hur filmiyle TRT ekranlarında olmuştu. O dönem her 2-3 haftada bir Charlton Heston kahvaltımıza konuk olurdu, gerçi her filmin kesilmiş bir halini izlediğimizi yıllar sonra dvdler sayesinde anladık ama Charlton Heston pazar sabahı aktörümüz olmuştu. Burt Lancester’ın Ben Hur rolünden vazgeçmesi Heston’ı oscarlı bir aktör yapmaya ve Holywood’un parlak döneminde önemli bir isim olmasına sebebiyet vermiş. Tabi bizden önceki jenerasyon için tarihi filmlerin yılmaz savaşçısı idi.
1940larda başlayan kariyeri çok renklide bir beyaz perde yolculuğunun uzun hikayesi aslında. Sosyal mesajlar içeren politik ilk dönem filmleri ve siyah haklarını savunması 60lı yıllarda şekil değiştirmeye başlar. Kennedy’i desteklemektedir ve toplumsal sorunlar konusunda önemli açılımlarda bir aktivisttir. Ama Keneddy’nin yanı sıra 80lerde Reagan’a destek vermiştir. Yani Demokratlardan Cumhuriyetçiliğe geçiş yapmıştır. Özellikle 60lardan sonra Klasik karizmatik Amerikan kahraman çizgisinden çıktığı ve kibirli halinin başına birçok iş açtığı birçok filmle karşımıza çıkan Heston Deprem (Earthquake 1974) filminin sonunda ölür. Bu ölüm aslında doğal afetlerin kahraman dinlemediğine de bir vurgudur. Asker olarak Major Dundee ve Midway’de Amerikan sinemasının istediği büyük asker bükülmez kişiliği canlandırmıştır. O noktada birazda “Amerikan Rüyasını” temsil etmesine rağmen belki çelişkisinin en önemli temsilcisidir bu noktada hırsına rağmen her zaman insancıllığını ön plana çıkartır. Ama bu çizgisi 80lerde tamamen değişecektir.
Ama benim için Charlton Heston, bütün holywood klişelerine rağmen oynadığı Planet of the Apes filmleri, Post apokaliptik Omega Man ve Soylent Green, afet filmlerinde Airport ve Earthquake ve Solar Crisis filmleri ile önemli bir “öteki sinema” aktördür. Bu filmler gişe filmleir olmalarına rağmen bir yerlerinde her zaman için alternatifiliği ve Heston’ın muhalif kimliğinide barındırırlar.
Planet of the Apes’teki George Taylor karakteri aslında o dönemin kibirli her işin üstesinden geleceğini düşünen, becerikli ama kendi limitlerinin farkında olmayan bir Amerikan askeri/astronotudur. Holywood’tan farklı olarak 80lerde anti kahramanlara yoğunlaşan filmleri düşünürsek Maymunlar Cehennemi bir post apokaliptik film olmanın yanı sıra aslında bir anti kahramanda yaratmıştır. Bunun bilinçli olup olmadığı konusunda şüphelerim var ancak Taylor ne kadar uğraşırsa uğraşsın bazı şeyleri değiştiremez ve sonunda filmin başında teybe kaydettiklerinin antitezi ile karşılaşır. Böyle önemli bir karakter çizmesine rağmen hala NRA gibi bir kişisel silahlanma hareketine neden destek verdiğini anlayamadım.
Soylent Green filmi ile anti kahramanlık konusunu biraz daha ileri götürür. 2022de geçen bu bilm kurgu filminde Heston aslında kaybden bir detektiftir. Maymunlar Cehenneminde olduğu gibi insan merkezli bir gelecek çizmeye çalışır. Tabi güçlülüğü ve zayıflılıkları vurgulayarak.
I am Legend roman’ından uyarlanmış Omega Man filmi ise benim için Charlton Heston’ın bilim kurgu klasiğidir (Maymunlar Cehennemi bir kenara) Bu filmde göze batanlar özel efektler ve kötü makyaj olmasına rağmen dünyada kalan son adam rolünün hakkını verir.
Gönül isterdi ki Charlton Heston 70lerde daha fazla bilim kurgu filminde oynasın ve 80lerde onu daha farklı rollerde görebilelim. Holywood’un filmlerindeki gibi huysuz kahramanına güle güle derken Robert Neville (Omega Man) ve George Taylor (Planet of the Apes) karakterleri ile öteki sinemaseverlerin gönlünde taht kurmuş olarak hatırlayacağım.