Size çok az insanın bildiği bir şeyden bahsedeyim. Dünyanın video oyun başkenti neresi biliyor musunuz? Tokyo? Los Angeles? Berlin? Hiçbiri değil… Cevabımız Amerika’nın Iowa eyaletinde bulunan, nüfusu 25.000’den biraz fazla olan Otttumwa adlı bir şehir.. Ottumwa küçük bir yer, ancak dijital dünyanın tarihinde yer almak için büyük şehir surlarına gerek yok, bazen bir minik stüdyo daire bile tarih yazmaya yeterli olabilir. Hikayemiz otuz yıl kadar önce başlıyor, 1981 yazında Walter Day isimli bir girişimcinin Ottumwa’da Twin Galaxies adlı büyük arcade salonunu açmasıyla…
Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz
Oyun uyarlamalarının her seferinde inatla hayallerimizi yıktığı bir dönemde dijital dünyanın büyüsünü anlatan/barındıran uyarlama dışı birkaç esere rast gelmek insanı gülümsetiyor. Hala sayı az, ama dikkatli ve azimli gözler video oyun kültürünün beyazperdeye armağan ettiği yapımları yakalamakta zorlanmayacaklardır. Geçen senenin muhteşem iki filmi Indie Game: The Movie ve animasyon harikası Wreck it Ralph potansiyelin ne kadar güzel sonuçlara kapı açtığının kanıtı idi, biraz daha geriye gittiğimizde ise bu kapının 2000’lerin ortalarında zaten aralandığını görüyoruz. 2007 yılı birbirine çok benzer temalı iki video oyun belgeselini seyirciyle buluşturmuştu. The King of Kong: A Fistful of Quarters, efsane oyun Donkey Kong’da en yüksek skora ulaşmak isteyen rakiplerin mücadelesini anlatan oldukça iyi (hatta bazı eleştirmenlerce senenin en iyi) bir belgeseldi. The King of Kong ile kıyaslanan, bazı açılardan ondan üstün görülen, ancak popülerlikte geride kalan bir diğer yapım ise Lincoln Ruchti’nin tek uzun metraj çalışması olan Chasing Ghosts: Beyond the Arcade idi. Chasing Ghosts’u her belgeselsever beğenir mi bilemem ama arcade oyunlarına tutkun her bünyenin tecrübe etmesi şart.
Filmimiz 1981’de Walter Day’in Twin Galaxies’i kurup arcade oyunlarının ülke çapında en yüksek skorlarını kaydetmeyi kafasına koymasıyla başlıyor. Tek jetonla mucizelerin yaratıldığı, ekranda böğrü deşen bıçak yarası gibi “game over” yazısının ışıldadığı günlerden bahsediyoruz. Oyun makineleri Amerikan gençliğinin yeni çılgınlığı olmuş, teknolojideki ilerleme sadece gençleri değil medyayı da şaşkınlığa uğratmıştır. Bu popülarite patlaması 1982 yılında Life Dergisi’nin ülkedeki en iyi oyuncuları bir araya getiren bir röportaj yapma kararını doğurur ve bu röportaj için de en iyi mekan Ottumwa’nın Twin Galaxies’idir. Chasing Ghosts, bu noktadan sonra 1982 yılında röportaja katılmış arcade ustalarının dününü ve bugününü bizlere sunuyor. Yirmi beş senenin hayatlarında onlara neler kazandırdıkları, oyunların onlar için ortayaşlı günlerindeki anlamları, geçmişin nostaljisi eşliğinde bir buçuk saat biz seyredenlere aşama aşama anlatılıyor. Kamera her şampiyona çevrilmeden önce de şampiyonun hakim olduğu oyunun üç boyutlu animasyonlarla anlatılması filme ilginç bir canlılık katmakta. Zira filme muhtemelen özellikle eklenmemiş olan gameplay’lerin (oynanmakta olan oyunun videosu) eksikliği bununla bir nebze giderilmiş.
Chasing Ghosts, iyi bir belgesel olmasına ve arcade kültürünü hoş bir şekilde beyazperdeye taşımasına rağmen rakibi The King of Kongs’a kıyasla yavaş tempolu bir film. Bunun başlıca sebebi The King of Kongs’un Donkey Kong tarihçesini bir gladyatör savaşı hikayesi gibi lanse edip, olaya misyon sahibi iyi ve kötü karakterler ekleyerek daha kurgusal bir anlatıma gitmesi. Video oyunlardan haz almayan bir seyirci de The King of Kongs’u keyifle seyredebilirken Chasing Ghosts daha çok araştırmacı oyun tutkunlarına hitap ediyor. Tabii iki filmde de hayatını bir video oyun kötü adamı olmaya adamış Billy Mitchell ve rakibi Roy Schildt’e de yer veriliyor. Uzun süre bu insanlar günümüzde League of Legends, DOTA gibi oyunların dünya şampiyonu olsalar başımıza neler gelirdi diye düşünmekten kendimi alamadım.
Özetle kendinize oyun tutkunuyum diyorsanız Chasing Ghosts: Beyond the Arcade’i kesinlikle seyredin. Ben retro aşığı bir seyirci olarak büyük keyif aldım. Tüm bunların yanında filmin bana en büyük hediyesi Buckner & Garcia’nın 1982 yılında kaydettikleri konsept albüm Pac-Man Fever oldu. Filmi seyrettikten sonra Pac-Man Fever’ı da dinlemeyi ihmal etmeyin, dilinize takılmaması imkansız.
Chasing Ghosts: Beyond the Arcade