blank2008 Tayland yapımı Chocolate(Fury olarak da biliniyor) farklı bir dövüş sanatları aksiyonu. Prachya Pinkaew‘in yönettiği yapımın farkı ise Yanin “Jeeja” Vismistananda‘nın başrolde otistik bir kızı canlandırması.

Filmin konusuna gelirsek Thai ve Japon yakuza çeteleri karşı karşıya gelmiştir. Japon çetenin lideri Masashi Thaylandlı çeteden Zin ile aşk yaşamaya başlar. Bunu öğrenen 8 numara adlı çete lideri Zin’i ayrılması için ölümle tehdit eder. Zin Masashi’yi Japonya’ya dönmesi için ikna eder ancak bu ilişkiden bir kız dünyaya gelecektir.

Zin hamileliği sırasında kızının beyin gelişiminin normal olmadığını öğrenir. Ancak Zen aşkının tohumuna tüm sevgisini verir ve onunla kendisine yeni bir hayat kurar.

Zen küçük yaşta seyretmeye başladığı dövüş filmleri ve yakınında oturdukları Thai boksu okulundan öğrendiklerini uygulamaya başlar.Otizm ona dövüş sanatlarında büyük bir yetenek sağlar. Her gördüğü hareketi anında ezberleyebilmektedir ve refleksleri çok gelişmiştir. Hayattaki tek eğlencesi antremanları ve sürekli yediği bonibon şekerleridir(filmin adı da alakasız bir şekilde bu şekerlemelerden geliyor).

Zen’in bu yeteneklerini paraya çevirip ailesine daha iyi bir yaşam sağlamaya çalışan, sokaktan buldukları ve kardeş gibi büyüdükleri  Moom  ile şovlar düzenler. Ancak Anne Zin’in sağlığı her geçen gün kötüye gitmekte ve daha çok paraya ihtiyaç duymaktadırlar. Moom kendisine kol kanat geren bu aileye yardım etmek için Zin’in eski hayatındaki borçlarını toplamaya karar verir. Ancak bu bekledikleri kadar kolay olmaz ve gittikleri yerlerde saldırıya uğrarlar. Ancak saldırganlar Zen’in yetenekleri karşısında çaresizdir. Çok geçmeden 8 numaranın kulağına haberler gelir ve daha önce yarım bıraktığı işi bitirmeye karar verir.

blankChocolate dövüş filmlerinde yıllardır kullanılan, ezilen gencin dövüş sanatlarında ustalaşıp bir anda kahramana dönüşme konseptini otizm ile hafif bozarak tekrar servis ediyor. Ong-bak ile Thayland dövüş sanatları filmlerine bir ivme kazandıran Pinkaew’in Chocolate’da da başarılı olduğunu söylemek gerek. Zaman zaman bir Japon filmi havasına bürünüp ayrıntılara gömülürken bir anda aksiyon bombalarını ardı ardına patlatması filmi daha da izlenilir kılıyor.

Daha ilk filmi ile başrolde parlayan Yanin önceleri taekwondo ile ilgilenmiş, yönetmen kendisini figüran olarak çalıştığı Panna Rittikrai’nin Born to Fight filminde keşfetmiş. Senaryo da Yanin’in kendi fikirlerine göre şekillendirilmiş.

Filmin en güzel sahneleri tabii ki dövüş kareografileri. Burada filmin dövüş kareografilerine imza atan Panna Rittikrai’yi anmak lazım. Hazırladığı sahneler filmin akışına olumlu bir etki sağlıyor. Özellikle Zen karakterinin hareketlerinde Bruce Lee filmlerine yaptığı göndermeler eğlenceli.

Daha ilk dövüşünde elinden oyuncak ayısını bırakmadan saldırganları yere seren Zen’i seyretmek büyük keyif. Filmin sonunda da kamera arkası görüntülerinde görüldüğü üzere nasıl kan, ter içinde bu sahnelerin çekildiğini de bilince seyretmek biraz daha zorlayıcı oluyor. Özellikle son sahnede settekilerin bağrışlarını ve kaçışmalarını dikkatle izleyince görmek bile mümkün. Zaten son sahne seyrettiğim en iyi boss fight olarak adlandırdığımız finallerden biri. Rahatlıkla bir sinema dersinde dövüş filmi nasıl sonlanmalı konu başlığı ile gösterilebilir. Hem çekim tekniği hem de oyuncuların insanüstü gayreti filmin finalini bir üst mertebeye çıkarıyor.

Eğer dövüş filmlerinden hoşlanıyorsanız bu film kaçmaz. Film bitince de koltuğunuzdan kalkmayıp bu uğurda kanını akıtan dövüşçülere saygıdan kamera arkasında yaşananları seyredin. İyi seyirler…

blank

Masis Üşenmez

1979 İstanbul doğumlu yazar ilk sinema deneyimini Superman ve Star Wars’la yaşayıp kendini çizgi roman ve bilim kurgu dünyasına atar. 2006 yılında "Öteki Sinema" kadrosuna katılır ve sitenin gelişiminde önemli rol üstlenir. Halen Öteki Sinema'da editörlük ve Cinedergi'de yazarlık yapmaktadır.

2 Comments Leave a Reply

  1. tabi ki bir Ong-bak değil ama özellikle sonlara doğru apartmanın dış yanında gerçekleşen dövüş sahneleri çok başarılı. genel olarak wire kullanılmadan hakiki kan ve ter ile yapılmış bu filmin özel bir tadı olduğu muhakkak.

  2. Birkaç ay önce izledim ve çok beğendim ben de. Yazı yerinde olmuş. Tebrikler.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sonachine / Sonatine (1993)

Takeshi Kitano’nun Sonatine’si, yakuza filmlerine taze bir soluk getiren, bol
blank

Neden Kötülük Yapıyoruz: Creepy (2016)

Kiyoshi Kurosawa'nın yeni filmi Creepy, günlük hayatta her birimizin sıkça