Blair Cadısı’na hatta onun öncülü olan Cannibal Holocaust’a teşekkürler! Sayelerinde icat edilmiş olan Found footage / Buluntu film, en popüler sinema yapma yöntemlerinden biri oldu çıktı. Başlangıçta bütçesiz sinemacıların sığındığı bu yöntem, Cloverfield’dan sonra büyük bütçenin ve görkemli özel efektlerin de alanına girdi ve işte Chronicle/Doğaüstü’ de bu şekilde kotarılmış bir film…
Tabii film, daha önce de rastladığımız gibi, trailer’ında bu found footage hadisesini hiç çaktırmıyor. Neyse ki fazla sağa sola sallanan bir kamera hareketi yok, filmi seyredelim derken içimiz dışımıza çıkmıyor.
Biri fena halde ezik, üç arkadaş bir metoride dokunup da giderek artan telekinetik güçler kazandıklarında başlarına gelenleri anlatıyor Chronicle. Elde edilmiş bu beklenmeyen süper gücün kişilerin alter egosunu kötü etkileyeceğini ve insanı yıkanın kendi egosu olduğu gibi bir söylemi var ama zaten bu çizgiroman süper kahramanlarının temel beslenme duygusu olduğu için Superman, Spiderman, Batman okuyan herkesin yıllardır bildiği bir şey. 6 bölümlük Star Wars epiğinin temeli bile aidiyet sorunu ve gücü hazmedememe meselesi değil mi?
Neyse, Chronicle tüm bunlardan fena halde etkileniyor ve yeni nesil sinema seyircisinin pek bilmemesine rağmen bir anime klasiği olan (Bana göre gelmiş, geçmiş en iyi anime’dir.) Akira’nın konusunu da olduğu gibi aşırarak, bolca görsel efektle bezenmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Oyalayıcı fakat kusurlarla dolu!
Temel kusur artık gına getirmiş olan ve acemice uygulanmış “sorunlu Amerikan ailesi” klişesinde… Muhtemelen 11 Eylül’den sonra delirmiş, şiddet uygulayan bir baba ve acılar içinde yatalak bir anne… Bunun üzerine Andrew Detmer’in okuldaki başlıca alay konusu olması eklenince, elinden kamerayı bırakmayan bu genç bir kitle imha silahına dönüşüyor. Gerçek hayatta böyle insanlar George lucas, Steven Spielberg olup hepimize müthiş filmler seyrettiriyorlar ancak film karakteri olarak nedense pek öfkeli ve tehdit ediciler!
84 dakikalık bu filmde her şey son 10 dakika için! Evet, çocukların gücü kazanma ve bunları kendi aralarında eğlenerek uygulama anları da seyirlik anlar ama bir yerden sonra sıkmaya başlıyor. Neyse ki bir Akira kopyasından bekleneceği üzere epey iyi çekilmiş bir final var ve perdede bu tür şeyler görmek isteyenlerin arzusu gerçekleşmiş oluyor. Doğal olarak Andrew gibi sorunlu bir karakter uzaydan gelen bir meteroid’i elleyince eline geçen gücü de hayır için kullanacak değil. Herkesten Clark Kent ahlakı beklenemez! (O da yatsın kalksın, Güneyin en temiz insanları Martha ve Jonathan Kent’e dua etsin!)
Zavallı, anlaşılmaya muhtaç ama zalim Andrew en sonunda tamamen çıldırıp kendini bir “uç yırtıcı” olarak tanımladıktan sonra şehrin altını üstüne getirebilecek, gökyüzünde uçacak kadar güçlü ama o güçlerle en fazla Koreli bir marketi soyabilecek kadar şapşal! Baştan kaybetmiş zaten… Filmin güzel bir saptaması da şu: 17 yaşındaki bir adamın delirmemesinin tek yolu güzel bir kız arkadaştır.
Chronicle, ciddiye almadan izlenecek oyalayıcı bir fantezi ancak Found footage’ın temel kurallarını ihlal ediyor. Keşke bu teknikle çekilmeseymiş… Sinemanın aktüel gerçekliğe bu kadar muhtaç olması iyiye işaret değil!