Chuck Norris, Van Damme ve Bruce Lee ile Devrime Giden Yol
1980’li yıllar, Soğuk Savaş dönemi, Romanya. Baskıcı Çavuşesku rejimi bütün acımasızlığıyla sürmektedir. Ülkenin dört bir tarafına yayılan gizli polisler, sistem karşıtlarını avlamak için gittikçe artan şiddette baskı uygulayan rejimin askerleri olarak insan avına, ince eleyip sık dokumaya gerek duymadan devam etmektedir. İşte bu yıllarda Romanya, bir anda kaçak olarak ülkeye sokulan Batılı filmlerin VHS kasetlerinin akınına uğrar.
Londra’da yaşayan Rumen sinemacı Ilinca Calugareanu’nun yönettiği belgesel, o yıllara bizzat şahit olmuş kişilerin gözlemlerini, anılarını, kaçak video kasetlerle ilişkilerini aktarırken, bir yandan bu kasetler sayesinde dış dünyaya tamamen kapanan Romanya’nın diğer ülkeler (özellikle Amerika) hakkında fikir edinmelerine, başka türlü bir yaşamın da mümkün olduğuna inanmalarına ve bilhassa özgürlüğe vurgu yapıyor.
Teodor Zamfir isimli bir adam kaçak video kasetleri ülkeye sokmaya başlar. O sırada komünist rejimin televizyonunda çevirmen olarak görev yapmakta olan Irina Nistor’a bu kasetlerdeki filmleri dublajlamayı teklif eder. Film izlemeyi çok seven Nistor, bir hayli tedirgin olsa da bu teklife balıklama atlar. Malum o zamanlar Batılı filmleri izlemek yasaktır ve bunlarla ilişkili olan herkes hapse girmektedir. Nistor filmleri dublajlamaya başlar ve video kasetler bir salgın hızında bütün ülkeye yayılır. İzleyenler kim olduğunu bilmeseler de Nistor’un sesi, ülkede Çavuşesku’nun sesinden sonra en çok tanınan ses haline gelir. (Biliyorsunuz Doğu Bloku ülkelerindeki dublaj geleneğinde bütün filmi baştan sona tek bir kişi dublajlar, bütün karakterleri o seslendirir.)
Chuck Norris vs. Communism, çoğunlukla Nistor’un ağzından o yıllardaki gelişmeleri üst ses olarak aktarırken, oyuncular ile anlatılanları yeni baştan canlandırıyor ve belgeseline dramatik bir süreklilik katmayı amaçlıyor. Aralara da ‘konuşan kafalar’ tabir edilen kısımları ekleyerek döneme birebir tanık olmuş kişilerin ağzından onların ilginç anılarını aktarıyor.
Zamfir kısa sürede video kayıt cihazlarının sayısını arttırmak zorunda kalır. Talep bir çığ gibi büyümektedir. Nistor, kimi zaman art arda 10 film bile dublajladığını söyler. Sosyal yaşamları neredeyse sıfıra inmiş bir ülkenin en büyük eğlencesi, geceleri video oynatıcısı olan evlerde toplanıp kaçak filmler izlemek haline dönüşmüştür. Gittikçe daha çok para kazanan Zamfir, ülkenin en zenginlerinden biri olur. Kaçak film olayının bu denli büyümesinden sonra herkesin aklında bir soru vardır: gizli polis (ya da hükümet) neden bu olaya el koymamaktadır? Söylentiler çeşitlidir. Bir kısım insan Zamfir’in bile gizli polis olabileceğinden şüphelenmektedir.
1957 doğumlu Irina Nistor, komünist rejimin televizyonunda çevirmen olarak çalışırken bir anda kendini yasaklı filmleri dublajlarken bulur. O dönemde 3.000’in üzerinde kaçak filmi dublajlamıştır. 1980-1999 yılları arasında televizyon için çevirmen ve sinema programı yapımcısı olarak çalışmaya devam eden Nistor, halen aktif olarak Rumen film endüstrisinin içerisindedir. Çeşitli radyolara ve televizyonlara sinema programları yapan Nistor, sinema yazarlığı yapmaya da devam etmektedir.
Chuck Norris vs. Communism, bırakın video kaset kiralamayı ya da satın almayı, video oynatıcısı satın almanın bile yasak olduğu bir dönemde, kaçak filmlere ulaşmaya çalışan insanların yaşamlarına odaklanıyor. Sokak aralarında gizlice buluşup torbacıdan uyuşturucu satın alır gibi video kaset almak bugün için biraz komik gibi görünüyor ama kendi iktidarlarının sürekliliği için insanların özgürlüklerine ket vurmaya bayılan diktatörlerin yönetimde olduğu ülkelerde bugün bile benzer sahnelere denk gelmek mümkün. (Objeler değişiyor ama sistem değişmiyor.) Chuck Norris vs. Communism, Çavuşesku rejimini yıkan devrime giden yolda kaçak video kasetlere (bence gereğinden fazla) paye veriyor. Ama bir de şu açıdan bakmak lazım; o kaçak video kasetlere ulaşan insanlar, sadece bir film izlemenin keyfine varmıyor, aynı zamanda illegal bir şey yapmanın da keyfini yaşıyor, ya da Batılı filmleri izlemeyi yasaklayan dikta hükümetinin özgürlükleri etrafına ördüğü duvardan bir tuğla daha eksilttiğini düşünerek ertesi güne daha umutla bakabiliyor. Evet, belki o eksilen tuğlaların arasından sızan ışık, Çavuşesku rejimini deviren halkın yolunu aydınlatmış olabilir. Kim bilir? Darısı benzer şekilde yaşamak zorunda bırakılan diğer halkların başına!
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca