Öncelikle bilmeyenler için değinmek gerekir; Chupacabra nedir? Akabinde çetrefilli cevabı da ekleştirmek gerekir ki, kendisi bir dönem benim de araştırmalarda bulunduğum, büyük ihtimalle Koca Ayak, Loch Ness Canavarı ya da Yeti gibi hala muallakta kalmış ve hikaye parçacıkları hali hazırda mantıklı bir biçimde birleştirilememiş bir yaratıktır. Pek çok insana göre bu yaratık bir medya balounundan başka bir şey değildir aslında! Fakat ezoterizm sınırlarına taşan pek çok hikaye bu gün Chupacabra ile özdeşleştirilmiştir.
Kendisi özellikle Güney Amerika’da çeşitli efsanelerde geçmekle birlikte, bu gün internet piyasası ya da üçüncü sınıf gazatelerde manşet olarak verilen belli başlı düzmece haberler yüzünden iyiden iyiye lekelenmiş bir şöhrete de sahiptir. İnternet tarayıcılarında bu ismi arattığınız vakit, karşınıza iyi kotarılmış yaratık büstlerinde, ormanda bulunan ölü ve yarısı yanmış yetişkin bir tilkiye kadar geniş bir skalada sonuçla karşılaşacağınız muhtemeldir. Fakat rivayetler öyle göstermektedir ki, pek çok efsanede, gökten gelen bir yaratıktan bahsedilmektedir. Biz bu hikayelerin ötesi ya da berisi ile bu yazı sınırları içerisinde gereğinden fazla ilgilenmesek şu an daha makul olacaktır…
Chupacabra; Koca Ayak, Yeti gibi kardeşlerinden görece daha az şöhrete sahiptir. Onun resmediliş şekli de sinema adına her daim sorun olmuştur zaten. Bu sebeple korku-gerilim sineması adına kalem sallayan senaristlerin elinden gerçek anlamda dişe dokunur bir hikaye çıkamamış ve bu gizemli yaratığın sinema çıkartmaları her daim video sektörü çerçevesi içerisine sıkışıp kalmıştır. Halbuki, hikaye çeşitliliği açısından bulunmaz zenginlikte materyallere sahiptir mevcut öyküler.
Chupacabra Terrör ise bu son derece sevimsiz dostumuzun hikayesini barındıran son materyal olmasının yanı sıra; neden bu filmde yer aldığını anlayamadığımız John Rhys-Davies’ın varlığı ile de bir miktar dikkat çekmektedir fakat ironik bir biçimde Davies, bu film ile; belki de kariyerinin en kötü performanslarından birini sergilemesine rağmen dikkat çekici olmayı ve izleyiciyi diri tutabilmeyi başarmaktadır!
Aynı zamanda filmin senaryo yazarlarından biri olan yönetmen John Shepphird ise, genellikle televizyon ve video sektörü için yaptığı işlerle tanınmaktadır. 2005 yapımı bu film, kendi filmografisi de göz önünde bulundurulduğu vakit, herhangi bir kımıltı belirtisi dahi göstermez! Öyle ki, yönetmenliğini yaptığı bı son film, “kötü” film kalibresi dahilinde bambaşka bir kod türetmeyi başarmıştır.
Aslına bakacak olursan yavan ötesi hikayesi ile, salt medya balonunun havasını solumak adına hayata geçirilmiş olan bu proje kelimenin tam anlamıyla “gereksiz” bir hamledir! Zira öncüllerinin bile çuvalladığı düşünülecek olursa, elinde tuttuğu öyküye en ufak bir saygı gösterme gereği duymaz Shepphird…Aslına bakacak olursanız, bu sevimsiz dostumuzu odağa alan yapımlar içerisinde, izleyici tarafından en fazla kabul göreni, yarı-belgesel kıvamındaki Adventures Beyond: Chupacabra’dır. Öyle ki kendine ait kemik bir hayran kitlesi bile edinmeyi başarmıştır. Chupacabra Terror ise, tıpkı öncülü kurgusal kardeşleri gibi “sadece hikayeye meraklı” izleyici cezp etmek adına vücut bulmuştur.
Ne var ki, “kötü film” anlayışının bile çeşitlilik oranını göz önünde tutmasını bilen ve önüne fırınlanıp fırınlanıp konulan örneklere karnı tok olan izleyici, bu film söz konusu olduğunda oralı bile olmaz! İşin kötüsü, film yıllar sonra keşfedilebilecek kategorideki kötü filmlerden bile değildir! Fakat?!
Bununla birlikte izleyenlere, “bir korku hikayesi nasıl anlatılamaz?”, “kötü bir film, daha kötü nasıl hayat bulabilir?”, “bir konu defalarca aynı sıkıcılıkta nasıl işlenebilir” hatta ve hatta “nitelik bile aramak istemeyen izleyici nasıl bıktırılır?” gibi sorulara rahatlıkla cevap mahiyetinde izlenebilir -tabi gerekli görüldüğü takdirde… Chupacabra Terror, en kötülerin kötüsüdür ve kendini izletebilecek yegane kozu da belki budur!
Öteki Sinema için yazan Fatih Yürür
..esasinda predator da bi chupacabra degil midir…? 1987 yapimi olan..
Sırf anasayfada dönen sakatatlı resim için bile izlenir bu film :)
Predetor’un Chupacabra olduğunu düşünmek hiç de yanlış değil…Hatta etkilenimlerinden birinin bu hikayeler olması bile mümkün…Bu arada bahsi geçen sahne de filmin doruk noktası yani bütçe yok ama hakikaten uğraşmışlar :)
geçenlerde star tv de oynamıştı gece yarısı. epey bir seyrettim. sıkıcı ve klişelerle dolu bir film. onca güzel B tipi film varken, bunu seyretmek tamamen vakit kaybı.
B tipi filmler zaten tamamen zaman kaybı kimi seyirciye göre, kimilerine göreyse her film ayrı bir keyif :)