1960’lı yılların ortasında Yılmaz Atadeniz ünlü ve yetenekli oyuncular ile çalışarak bir çıkış yakalama gayretindedir. Ama ünlü yönetmenlerden ve büyük şirketlerden vakit bulup da Atadeniz ile çalışmak isteyen büyük oyuncu yok gibidir. O sıralarda yıldızı parlayarak haklı bir üne kavuşan ve Anadolu’da çok sevilen Yılmaz Güney bu konuda istisnalardan biridir. Çünkü Güney büyük şirketlerle olduğu kadar küçük şirketlerle de çalışan ve her şeyden önemlisi avantür filmleri seven bir oyuncudur. Yapımcı, yönetmen ve müstakbel oyuncu İrfan Atasoy’un da çocukluk arkadaşı olan Güney, Atadeniz’in filmlerinde oynayacak ve iki Yılmaz’ın birlikteliğinden avantür severler için müthiş filmler çıkacaktır.
Yılmaz Atadeniz’in yönettiği “Çirkin Kral Affetmez” filminin yapımcısı İrfan Atasoy. Senaryoyu da Yılmaz Güney yazmış.
Film, bir soygun sahnesi ile açılır. Yıldırım Bey’in(Yıldırım Avcı) Adana’daki fabrikasının kasası soyulmuş ve iki çalışan öldürülmüştür. Şirket müdürü Mustafa Işık’ın(Tuncer Necmioğlu) cüzdanı ve kol düğmesi olay yerinde bulunmuştur. Mustafa o akşam berberde tıraş olurken yüzü kesildiği için gömleğine kan bulaşmıştır. Sabah Mustafa’nın evine gelen polis onu soygun ve cinayetten tutuklar. Mustafa’nın olay anında başka yerde olduğunu ispatlaması için gösterdiği şahitler olan berber ve yüzündeki kesiği pansuman eden eczacı mahkemede tam ters yönde ifade vererek Mustafa’yı o gece hiç görmediklerini söyler. Tüm kanıtlar ve şahitler aleyhinde olan Mustafa son bir şahidin dinlenmesini talep eder: Mustafa’nın kan davalısı olan Yusuf Dağcı (Yılmaz Güney) aslında şahit değildir, Mustafa’yı öldürmek için yemin etmiş olan kanlısıdır. Öyle ki Yusuf üzerinde “Mustafa Işık” yazılı kurşunu yıllardır saklamaktadır. Mustafa, kız kardeşi Ayşe’yi(Nebahat Çehre) Yusuf’u bulmak üzere gönderir.
Yusuf bir çiftlik evinde ölmüş akrabalarının mezarlarının arasında adeta bir münzevi gibi yaşayan birisidir. Cahil olmasa da hayatını intikama adamış gibidir. Ayşe zor da olsa Yusuf’u Adana’ya gitmeye ikna eder. Yusuf olayı aydınlatarak Mustafayı kurtaracak ve sonra öldürecektir. Trenle Adana’ya dönerken bir takım adamlar onlara engel olmaya çalışır. Seyir halindeki açık yük vagonlarında çekilen akrobasisi az, tehkilesi çok olan kapışma sahnelerinde Yusuf’un adamları haklamasını zevkle izleriz. Sonra tren Adana’ya varır. Mustafa Yusuf’tan şahitlerle konuşup olayı aydınlatmasını ister. Yusuf, Mustafa’nın avukatıyla, şahitlerle ve Yıldırım ile görüşür.
Yıldırım vergi borçlarından kurtulmak için bu soygun işini planlamıştır ve hatta Mustafa’nın karısının da (Nuran Aksoy) bu işin içindedir. Yusuf, idam kararı açıklanmadan önce olayı çözmek zorundadır. Mustafa’nın avukatı ve şahitler bir bir ortadan kaldırılır. Yusuf duruşmadan bir gün önce dava ile ilgili önemli bilgiler verme vaad eden bir kadın tarafından Yıldırım’ın tuzağına çekilir.
Tuzaktan kurtularak idam hükmü giymiş olan Mustafa’yı jandarmaların elinden kaçırır. Buna karşılık Yıldırım da Mustafa’nın oğlunu ve kardeşi Ayşe’yi kaçırır. Yıldırım’ın fabrikasını basan Yusuf ve Mustafa Ayşeyi ve çocuğu kurtarır. Yıldırım yakalandıktan sonra herşey ortaya çıkar ve Mustafa kurtulur. Artık Yusuf ve Mustafa’nın hesaplaşması için hiçbir engel kalmamıştır. Mustafa ile hesaplaşmak için baraj yolunda buluşan Yusuf, ondan hoşlanan Ayşe’nin araya girmesi ile düellodan vazgeçer. Sonunda sevgi ve insanlık galip gelir.
Maçoluk ve İnsanlığın İkircikli Halleri
Film kolayca sıradan bir avantür olabilecekken hikayedeki bir detay filmi çekici kılar. Aslında tutarsızlık gibi görünen bu detay filmin başarısının bel kemiğidir. Bir idam mahkumunun kan davalısı tarafından bir sürü kavgayı ve silahlı çatışmayı göze alarak “öldürülmek üzere” ipten kurtarılması pek kolay kabul edilecek bir şey değildir. Öyle ya çoğunluk “Ne hali varsa görsün” deyip kanlısının idam edilmesi karşısında sessiz kalabilir. Ama Yusuf Dağcı’nın ismi etrafında yaratılan “mertlik, dürüstlük ve tabii ki intikamcılık” efsanesi onu kayıtsız kalmaktan alı koyar. O zaman da karşımıza bir başka can sıkıcı soru çıkar: Kim düşmanını ipten alacak kadar mert ve ipten aldığını öldürecek kadar intikamcı olabilir? Ya da Yusuf ne ummaktadır?
Bu soruyu, tekrar dönmek üzere, bir süreliğine kenara bırakalım ve gelelim Mustafa’ya. Kim hırsız damgasıyla ölmektense düşmanının kurşunlarıya ölmeyi tercih eder? Peki Mustafa’nın da umduğu başka şeyler olabilir mi?
Senaryo, Yusuf’un ikircikli davranışını “Mertlik, Dürüstlük” miti etrafında işlerken Mustafa’ya teşhis koymakta daha dürüst davranır. Mustafa, gece sabaha kadar silahla talim ederek gider düelloya. Ve Yusuf’a şöyle der: “Hayatı seviyorum Yusuf. Oğlum için yaşamalıyım. Bunun için seni öldürürüm” Senaryo’nun belki de amaçlamadığı (en azından Yusuf için) ikilemlere parmak basması hikayeyi gerçeğe yaklaştırır. Çünkü kan davalısını yardıma çağıran Mustafa’nın asıl beklentisi bir hırsız olarak ölmekten kurtulup şerefli bir şekilde kan davalısının elinden ölümü tadmak değildir. Asıl beklentisi “efsanevi” bir mertliğe sahip olan Yusuf’un ona acıyıp affetmesidir. Yani Yusuf’un mertliğinden çok merhametinden medet umar. Yoksa çocuğunu düelloya getirmesinin bir anlamı olmazdı! Yusuf ise sonunda öldüreceği düşmanını ipten kurtararak ne kadar mert olduğunu ispatlamak ve vicdanını biraz hafifletmenin peşindedir. Yani kendi intikamcılığından kaçıp mertliğine sığınır. Eh, iki tane ikircikli durumun çözüm şekli müşterek olunca anlaşmak zor olmayacak ve son çatışma tatlıya bağlanacaktır. İşte, filmin hikayesini özel yapan şey bir kısmı bilinçli, bir kısmı da bilinçsiz olarak işlenen bu ikilemlerde gizlidir.
Yılmaz Güney Farkı
Yımaz Güney’in güçlü oyunculuğu bu filmin başarılı kılan etkenlerden bir diğeridir. Alışılmış Jönlerden farklı olan dış görünüşünün, en hızlı aksiyona bile psikolojik bir boyut katan iyi oyunculuğunun yanı sıra sahip olduğu mahçup karizma Anadolu izleyicisi ile Güney arasında güçlü bir bütünleşme sağlıyor.
Henüz “Kilink” devirlerini yaşayan bıyıksız bir Yıldırım Gencer, Tuncer Necmioğlu ve tabii ki Nebahat Çehre gayet iyi.
Filmin 1973 yılında gene Yılmaz Atadeniz tarafından çekilen “Zalim” isimli bir ikinci çevrimi mevcut. Bu sefer Yusuf Dağcı’nın yerini Ciniko Cumali (İrfan Atasoy), Mustafa rölünde Tuncer Necmioğlu’nun yerini ilk filmin kötü adamı Yıldırım Gencer, Yıldırım rolünü Bilal İnci (Bilal), Ayşe rolünü de Fatma Belgen alıyor.
Zalim, ilk çevrim kadar iyi olmasa da İrfan Atasoy’un akrobatik yetenekleri ve dövüş sahnelerindeki ustalığı ile Atadeniz’in seyredilmeye değer filmlerinden biri oluyor.
Çirkın Kral Affetmez’i aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.