Dünyayı Kurtaran Adam

Artık yaşlanıyorum sanırım. Kendimi, eskiyi anarken yakalıyorum sürekli… Lise yılları, Arkadaşlar, İlk aşklar ama en çok da çocukluğum ve en güzel anılarımı yaşadığım eskinin sinema salonları…

1973 doğumluyum ve çocukluğum Samsun’da geçti. Samsun Büyük Cami’nin karşısında (altında Gima mağazası olan) bir Zafer Sineması vardı. Mutlaka hatırlayanlar çıkacaktır. Bu sinemanın hissedarı ve müdürü eniştem İsmet Kurt’tu. Zafer, Samsun’un en büyük sineması olan Mecidiye Caddesindeki Konak sineması ile birlikte düzgün filmler gösteren bir aile sinemasıydı. Aynı zamanda Samsun’un ilk sinema salonu olma özelliğini taşıyordu. O dönem Samsun’da Aile filmlerini Zafer ve Konak, Erotik filmleri ise Sümer, Yıldız ve Fuar sinemaları gösteriyordu fakat bu durum pek uzun sürmeyecekti. 70’lerin özellikle 2. yarısı sinema salonları açısından pek parlak zamanlar değildi. Televizyonun yükselişi  sinemaların işlerini çok düşürmüştü. Kimse, bedava TV izlemek varken, sinemaya gelmiyordu. Kocaman salon (o zamanlar salonlar balkonlu ve kocamandı şimdiki gibi cep sinemaları yoktu) bomboş kalıyor, gelen üç beş kişinin bilet parası salonun sobasına giden odun kömüre bile yetişmiyordu.

Zamanla, gayet iyi durumda olan eniştemler borca battılar ve borçlar yüzünden kimse film vermez oldu. Zaten film veren yapımcılarda battı, gitti. Gişecinin, teşrifatcının, makinistin parası ödenemez hale geldi. Zafer son dönemlerinde mecburiyetten erotik  filmler gösterdi. Hatta her şeyi düzelteceği umulan bir tadilatın ardından Aydemir Akbaşlı bir filmle (Fenerleri falan da yapılmıştı) yeniden merhaba dedi ve bir süre için işler düzeldi, ceplere tekrar para girdi. (Aydemir Akbaş’ı o sebeple ailecek çok severiz:) ) fakat kaçınılmaz olan sadece gecikiyordu ve sıkıyönetim ilan edildikten sonra seyirci hepten kaybolunca “Dünyayı Kurtaran Adam” dahi sinemaları kurtaramadığı için salon kapandı ve iş hanı oldu.

O dönemde erotikleri gösteren, Sümer ve Yıldız dolup taşarken Zafer bomboştu. Öyle ki biz teyze kızlarımla fuayeyi ele geçirmiş bisiklete falan biniyorduk! Korkut abi vardı, Gişede, büfede dururdu… Karısı parasızlıktan, çocuğunu alıp Amasya‘ya gitmişti. Adamcağız büfede ağlayıp bizi görünce gözlerini siliyor elimize birer Atom (Samsun’da kocaman bezeler yapılır, Atom derler) birer de gazoz verip yolluyor, kendi haline dönüyordu. Sinema personelinin sinemada yada eniştemlerde yatıp kalktığını, afişleri teyzemlerin astığı zamanları bilirim.

Zafer’in soylu direnişi bir işe yaramadı ne yazık ki… Diğerleri de haklı olarak yani aç kalmamak için bu filmleri gösterdiler. Cinselliğe aç halk da bilet alıp izledi. Salonlar tarafında yaşanmış bu trajedinin benzerleri oyuncular ve yapımcılar tarafında belki de daha fazla yaşandı. Eğer o erotikler olmasaydı Türk sinema sektörünün televizyon ve yabancı süper yapımların baskısına dayanamayarak  daha evvelinde çökeceği gün gibi aşikar.

Şimdi birileri tarafından tu-kaka edilen erotikler belli bir dönemde kesinlikle can simidi vazifesi görmüşlerdir, bu yadsınamaz bir gerçek bence…

Aynı baskı 80’lerde de video klüpleri sebebiyle bir kez daha yaşandı. Yeni erotik film çekilmemesine (Yassah hemşerim!) rağmen 70’lerden kalan her tarafı çiziklerle dolu kopyaları gösteren sinema salonları ayakta kaldı. Fakat  ciddi filmleri gösteren salonların neredeyse hepsi battı. (biraz da bizim kadın sorunlarına takıntısı olan az diyaloglu kasvetli filmlerimiz yüzünden) Hepsi lokanta, iş hanı oldu. Durum o kadar vahimdi ki 80’lerin sonunda büyük şehirler dışında sinema salonu kalmamıştı neredeyse… Örnek vermek gerekirse; koskoca İzmit’te tek salon kalmıştı! Erotik filmler gösteren Murat Sineması!

Samsun Zafer sinemasından bahsetmişken eniştemden defalarca dinlediğim bir anıyı, internette yayınlanan bir Nejat Uygur söyleşisinden aktarmak isterim.

HÜLYA OKURİkiz çocuklarınız Süheyl ve Süha Uygur’un doğumu, Samsun Zafer Sineması’nda oyuna çıkmanızın onuncu dakikasında, hamile olan eşinizin sancısının tutması ve sizin seyirci anlamasın diye oyunun bir parçasıymış gibi eşinizi ‘hanımefendi sizin yemeğiniz hazır dışarıda’ diyerek dışarıya çıkartmanızla başladı sanırım…

NEJAT UYGUR Eşimin sancısı tutunca sahnede, hizmetçiyi oynuyordu. Su getir bana dedim ve çıktı. Doğum evine götürün hemen dedim. Doğum evi de 30-35 metre. Biz oyuna devam ettik, yarım saat, bir saat kadar. Birinci bölümün sonuna doğru sinema müdürü geldi: “Nejat abi bir şişe rakı alacağım, bir oğlun oldu” dedi. Döndüm seyirciye söyledim. Böyle böyle bir olaydı, sizden habersiz biz görevimizi yaptık, bir oğlum oldu” dedim. Alkışladılar seyirciler. Biz devam ettik. Oyun bitimine doğru müdür geldi, “biliyorum” dedim, “bir oğlum oldu.” “Hayır hayır bir tane daha oldu.” İşte o zaman sinemanın tavanı benim üstüme yıkıldı böyle.

Muhabbetle kalın…

blank

Zafer Sinemasının Samsun’un ilk sineması ve kapalı salonu olması ile ilgili doğrulama bilgisi: Samsun’da ilk sinema salonunun Boduroğlu kardeşler tarafından yaptırılan Boduroğlu Sineması (Eski Zafer Sineması) olduğu ve bu salonda genellikle dram filmleri gösterildiği belirlendi. Zafer Sineması’nda yayınlanan başlıca filmlerin Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun tekkesini zengin ve güzel kadınlar için bir tuzak olarak kullanan bir Bektaşi Şeyhinin öyküsünün anlatıldığı Nur Baba adlı romanından Nur Baba, kuduz bir köpeğin ısırmasıyla kuduran oğlunu kendi elleriyle öldürmek zorunda kalan fener bekçisi bir babanın öyküsünün anlatıldığı Fener Bekçileri (Kız Kulesi’nde Bir Facia), Cumhuriyet Dönemi’nin ünlü kadın yazarı Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek’i olduğu belirlendi. Kaynak: karadenizbirlik net sitesi

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

10 Comments Leave a Reply

  1. sevgili arkadaş bir bayram sabahı puslu bir istanbul dan sesleniyorum sana.nasıl olduda seni buldum biliyormusun çocukluğumdaki bayram sabahları bana samsun u ve o bayram sabahlarındakı en buyuk heyecanı ölan sinemamızı hatırlattı evet bende o dönemi senin kadar yoğun yaşamış yaştlarından biriyim yorumuna katılıyorum sanırım yaşlanıyoruz

  2. Murat abi, ben Samsun doğumluyum ve çocukluk ve gençliğimin bir kısmı da orda geçti. Lakin hiçbir anımda Zafer sineması yok maalesef. Tabii ’81 doğumlu olmamın etkisi de olabilir bunda. Her ne kadar bu şehirle ilgili bir kavgam var ise de sizin gibi insanlar sayesinde şehir hakkında böyle güzel anılar dinleyerek yumuşadığımı belirtmem gerek. Sadece yaz mevsiminde, (sanırım) Konak sineması sahiplerinin bizim yazlık tarafında yaptığı açıkhava sinemalarını çok derin sisler ardında hayal meyal hatırlıyorum ki o bile yeter…

  3. ben cocuksayılırdım cıcek sınaması ardı eskı mezallın yanında yanısımdı orada hamamlar var orası mezardı gene orada selcuk sınaması vardı şimdı bakıp üzulüyorum bız yaşlanırken sehır degışmış bu benı üzüyor sankı öldugumu hısedıyom tarıh bunlarıyazmıyor neden dostlarım arkadaşlarım

  4. Zafer sineması benim hayatımdı. 1974’de makinist Yaşar, makinist Recep’ler vardı, unutmayalım. Çok ekmek yedim İsmet Kurt’tan, en güvenilir adamıydım. Zafer Sineması vay be… Unutulmaz… Saygılar

  5. Ek bir not: Türk Sineması’nın emektarlarından İhsan Gedik’de Zafer Sinemsı’nın kapısında bilet keserdi o zamanlar..kulakları çınlasın.

  6. Merhaba Murat Tolga Şen,

    İnan ki yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Ve belirtmeliyim ki bazı şaşkınlıklar içerisindeyim.

    Zafer sinemasını iyi bilirim. Zafer sineması 4 ortaktı. Ali Bakan, Osman Bakan, Galip Kibaroğlu ve Süleyman Bey.
    İsmet Kurt önce gişe de bilet kesen sonra Ali Bakan’ın desteği ile müdürlük yapan sinemamıza katkısı olan saygıdeğer bir beyefendiydi. Ama kesinlikle hissedar değildi.

    Sinemanın parlak olmayan dönemlerinde bile çalışanların maaşlarının hiç ödenmediği olmadı. Ve battığı için değil erotik film dışında başka bir film gelmediği için çok kısa bir süre sinemamızda erotik film gösterildi. O zamanlar erotik filmler çok fazla ilgi gören bir dönemdi.

    Tv büyük bir ilgi görünce sinemaya ilgi muhakkak düştü. Ama asla zafer sinemasını batma durumuna getirmedi. Sinemanın kapanması hissedarların hayatını kaybetmesi ve hisselerin çocuklara devrolması akabinde hissedar sayısının 15 kişi olması ve zaman içindeki anlaşmazlıklar sonucu sinemanın satılmasına karar verilmiştir.

    Ali Bakan’ın 3 çocuğu Osman Bakan’ın 5 çocuğu Galip Kibaroğlu’nun 2 çocuğu ve Süleyman Bey’in 5 Çocuğu vardır. 4 ortağın ölümü sonucu sinema 15 hissedara ulaşmış ve bu 15 hissedar kararı ile sinema satılmış kısacası batmamıştır. Nasıl bu kadar iyi biliyorsanız derseniz bu 4 ortaktan Ali Bakan’ın 3 çocuğundan bir tanesi annem, biri dayım, diğeri teyzemdir. Ali Bakan benim dedemdir. Bu yazı ile bize yakın dostlarımızı ve anılarımızı hatırlattığınız için teşekkür ederiz. Zafer sinemasının 4 hissedarını burdan rahmetle anıyor, evlatlarını da saygılayla hatırlıyoruz. Teşekkürler.

    Selin Güler

  7. Sinemayı en son babam Rıza Kipel ile birlikte 1987-1989 yılları arasında biz çalıştırdık.
    Hissedarlar mülkünü satınca biz de sinemayı kapatmak zorunda kaldık.

    Uğur Kipel

  8. Sinemanın bulunduğu yer camii karşısında bulunan binalar var..küçük pazar limit etüd eğitim merkezi var
    Sinemayı yıkımını babam yaptırdı o binalar yap ı ldı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Neşesini Bulunca Dalgasına Bakan Bir Karakter: Turist Ömer

Kafasından hiç çıkarmadığı şapkası, dökük saçık omuzları, kendine has üslubu
blank

Robert Mitchum ve Kara(nlık) Filmleri

Robert Mitchum soğukkanlı bir katil gibidir. Her daim uykulu gözleriyle