Bu sene Fantastic Planet festivalinde izlediğim tek Avustralya yapımı, yönetmenliğini Justin Dix’in ve yapımcılığını Greg MacLean’in (The Wolf Creek, Rogue) üstlendiği bilim kurgu filmi Crawlspace oldu. Bilim kurgu, korku, psikolojik gerilim ve aksiyon türlerini bir araya getiren Crawlspace, Hollywoodvari bir anlatı oluşturmaya çaba sarf etmiş ve başarılı olmuş.
Öteki Sinema için yazan: Can Yalçınkaya
Crawlspace, Dix’in yönetmenlik koltuğunda oturduğu ilk film, fakat portfolyosuna baktığımızda özel efektler ve makyaj alanlarında bir çok yapımda yer aldığını görüyoruz. Yakın dönemde çekilen Avustralya menşeli korku filmleri, Long Weekend, The Dying Breed ve Loved Ones dışında Star Wars Episode II ve Episode III’te de çalışmış.
Crawlspace’in konusu biraz Aliens, biraz Species biraz da Scanner’ı andırıyor. Bir grup asker, Avustralya’nın ücra bir köşesindeki Pine Gap araştırma merkezine gönderiliyorlar. Görevleri, merkezdeki hücrelerinden kaçmış olan tehlikeli bir grup tutukluyu öldürüp sağ kalmış olan bilim adamlarını kurtarmak. Bu tutsaklardan biri, hafızasını kaybettiğini anladığımız Eve adlı bir kadın. Askeri grubun komutanı Romeo, Eve’i gördüğünde bir şok yaşayıp verilen emre itaatsizlik ediyor. Çünkü, Eve yıllar önce öldüğünü zannettiği eşinden başkası değil! Eve’in, diğer tutsakların ve bazı vahşi hayvanların bu araştırma merkezinden gizli bazı hükümet deneylerinin kobayları olduğunu öğrenmemiz uzun sürmüyor. Filmin geri kalanı, yerin kilometrelerce altındaki Pine Gap’ten kurtulmak üzerine kurulu. Tabii bu esnada çeşitli “twist”lerle ters köşe edilmeye çalışılıyoruz.
Filmi sunmak ve akabinde bir söyleşi gerçekleştirmek için orada bulunan Justin Dix, filmin “Avustralya’da daha fazla Hollywood tarzı filmler görmek” arzusundan yola çıkılarak yaratıldığını söyledi. Avustralya’da (ana dili İngilizce olan diğer ülkelerde olduğu gibi), ulusal sinemanın Hollywood’a karşı bir konum alması söz konusu. Ana dili İngilizce olmayan ülkelerde yerel hikayelere bir rağbet olduğu görülürken, Avustralya gibi ülkelerde, yerel yapımlar Hollywood sinemasıyla pek boy ölçüşemiyor. Bilhassa yeni nesilin alışveriş merkezlerindeki zincir sinemalarda gösterilen Hollywood filmlerini tercih ettiğini söylemek mümkün. Hükümet sinemacılara fon sağlarken “Avustralyalı hikayeler” anlatmaları şartını sunuyor. Bu nedenle pek çok film bariz şekillerde Avustralyalılık vurgusu yapıyor. Avustralya kırsalında geçen öyküler, göçmenlik, aborijinler hakkında pek çok film bulmak mümkünken, pek fazla “şehirli” hikayeye rastlamak mümkün olmuyor örneğin… Bu ayrıca tür sineması örneklerinin sayısının sınırlı olması anlamına geliyor.
Bu yüzden tür filmi yapmak isteyenlerin kesenin ağzını açması gerekiyor. Ortaya çıkan düşük bütçeli bağımsız filmler, genelde Hollywood yapımlarıyla baş edecek seviyede olmuyor. Crawlspace ise bu bağlamda ilginç bir örnek olma özelliğini taşıyor. Çekim tarzından diyaloglara, karakterlerden konuya B tipi bir Hollywood filmi izlediğimiz hissine kapılıyoruz. Filmin memleketini ele veren tek şey, oyuncuların aksanı. Olay bu noktada komik bir hal alıyor. Çünkü Dix’in söylediğine bakılırsa, bir Hollywood şirketi filmi yeniden çevirmek üzere haklarını almış bile. Bir film, İngilizce çekilmiş dahi olsa, Amerikalı izleyicilere yabancı gelebiliyor, demek ki…
***Dikkat: Sürprizbozan var!***
Filmin kendisine geri dönecek olursak – başta belirttiğimiz gibi, Crawlspace çeşitli bilim kurgu-korku filmlerine bol bol atıfta bulunuyor. Alien/Aliens’daki klostrofobik ortamlarda geçen film, Species’deki gibi insan ve uzaylı DNA’sını birleştirme deneyleriyle, ve Scanners’daki gibi zihin kontrolü temasıyla ilgileniyor. Bu tarz filmleri izlediğimiz bağlamlar önemli. Tür sinemasında fazla örneğin verilmediği Avustralya’da izleyicileri heyecanlandırabilecek bir film Crawlspace. Eli yüzü düzgün, iyi çekilmiş, özel efektleri iyi kullanan, klasik Hollywood anlatı yapısını izleyen, izleyiciyi yormayan türden bir yapım. Fakat Hollywood sinemasından kendisiyle benzer filmlerle karşılaştırdığımız zaman ortada çok büyük bir yenilik olmadığını görüyoruz. Kısacası, film bize Avustralyalılığı dışında orijinal bir şey sunmuyor.
Crawlspace, bilim kurgu, korku, aksiyon, psikolojik gerilim filmlerinden hoşlananlar için hoş bir seyirlik, fakat 2012’nin unutulmazları arasında yer alabilecek bir yapım olmaktan uzak.