İlk defa 1963 yılında Artist Mecmuası’nın açtığı yarışmada birinci gelerek sinemaya atılan Fahrettin Cüreklibatur ya da halk arasında bilinen ismiyle Cüneyt Arkın, şüphesiz avantür sinemamızın gördüğü en büyük aktörlerin başında gelmektedir. Sinemaya ilk başladığında yakışıklılığı ile dikkat çeken oyuncu, Halit Refiğ’in yönlendirmeleriyle aksiyon sinemasına doğru bir geçiş yapar. Ne var ki bu geçiş, eşi benzerine az rastlanacak birçok kült olmuş yapımın itina ile karşımıza gelmesine olanak sağlamıştır. Cüneyt Arkın, bu aşamada kendini geliştirmek için oldukça çaba sarf etmiştir. Bunların en başında ise ünlü Medrano Sirki’nde 6 ay boyunca akrobasi eğitimi alması gelir. Sonrası ise at üstünde geçen bir sinema kariyeri.
O, yeri geldi Bizans ordusunu tek başına bozguna uğrattı, yeri geldi kılık değiştirerek düşman askerinin içine sızdı. Ama onun her zaman için en iyi yaptığı şey; kılıcını kullanmak ve ata binmek oldu. Bu filmlerin genellikle birçok ortak özellik taşıdığına şahitlik ediyoruz. Bunda şüphesiz Cüneyt Arkın ve yönetmen Natuk Baytan’ın mükemmel uyumla çalışan iyi bir ikili olmalarının payı büyük. Ancak her ne olursa olsun, Cüneyt Arkın’ın çektiği bu filmler sinemamızda en az Kemal Sunal’ın güldürüleri kadar kıymetlidir. Her açtığımızda zevkle izlediğimiz kahramanlık hikâyeleri günümüzde bile güncelliğini korumaktadır.
Dilerseniz, Cüneyt Arkın’ı Cüneyt Arkın yapan ve dost meclislerinde hâlâ konuştuğumuz o tarihi avantürlere hep birlikte göz atalım. Kılıçlarınızı kuşanın o vakit! Karşınızda usta oyuncunun en çok dikkat çeken tarihi avantürleri.
10 – Hakanlar Çarpışıyor (1977)
Kameralarımızı ilk olarak biraz daha eskilere, Asya topraklarına çeviriyoruz. Henüz daha küçük bir çocukken, babası Toluğ Bey’in gözlerinin önünde öldürülmesine şahitlik eden Olcayto’nun tek amacı babasının intikamını almaktır. Güçlü ve aynı zaman da yiğit bir dövüşçü olan Olcayto’nun çıktığı bu macera Cüneyt Arkın filmlerinden alışık olduğumuz şekilde türlü sürprizlere gebedir. Yeşilçam’ın en kötülerinden olan Turgut Özatay’ın karşına dikilen Cüneyt Arkın’ın mücadelesi ise tarihi avantürler içerisindeki en karmaşık hikâyelerden biri olarak yerini çoktan almıştır.
9 – Korkusuz Cengâver (1976)
Ayak oyunları yüzünden iftiraya uğrayan, bunun neticesinde de kendi halkı tarafından taşlanan bir Cüneyt Arkın düşünün! Sonu nasıl biter? Tabii ki türlü badireler atlatıp, kendine bu kötülüğü yapanlardan teker teker intikamını alır! Şahin Bey’in Kara Hilal oluşunu ve onu tanımayan oğlu Sencer ile ilişkisine şahitlik ettiğimiz Korkusuz Cengâver’in yönetmenlik koltuğunda ise Yeşilçam’ın emektar isimlerinden Duygu Sağıroğlu oturuyor.
8 – Alpago Alparslan’ın Fedaisi (1967)
Alparslan, Nizamülmülk, Hasan Sabbah ve Alpago… Dönemin Selçuklu hükümdarı Alparslan’a yapılan bir tuzağı engelleyen Alpago, böylelikle padişahın en has adamlarından biri olur. Ancak tam da saraya girdiği anda gönlünü Alparslan’ın kızı Ayşim Sultan’a kaptırınca olaylar içinden çıkılmaz bir hâl alır. Alpago’nun Alamut Kalesi’ne kadar uzanan macerası, her zaman olduğu gibi izleyenleri büyük bir aksiyonun içine bırakmaktadır. Yönetmenliğini Nejat Saydam’ın yaptığı film, siyah beyaz anlatısıyla da dikkat çekiyor.
7 – Hacı Murat (1967)
1800’lü yılların ilk yarısında Kuzey Kafkasya’da yaşayan Hacı Murat, esasen Türk tarihinin önemli savaş kahramanlarından bir tanesidir. Ruslara karşı önemli zaferler kazanmış, nişancılığıyla ünlü bir kişiliktir. Tüm hayatını savaşlara adayan Hacı Murat, ne var ki yine Ruslar tarafından başı kesilerek öldürülmekten kurtulamamıştır. 1896 senesinde ünlü yazar Tolstoy’un yazdığı Hacı Murad kitabı, onun kahramanlıklarını ve hayatını anlatan ölümsüz bir eser olarak edebiyat dünyasındaki yerini almıştır. Filme gelecek olduğumuzda ise, bu tarihi karakterden yola çıkarak senaryolaştırılan hikâye, ailesi Rus askerler tarafından öldürülen Hacı Murat’ın intikamı üzerine kurulmuştur. Natuk Baytan’ın yönetmenliğini yaptığı bu filmin, yine Cüneyt Arkın’ın oynadığı Hacı Murat Geliyor isimli bir devamı çekilmiş olsa da, serinin ilk filmi anlatımındaki vuruculuğuyla bir tık öne çıkmaktadır.
6 – Kanije Kalesi (1982)
Cüneyt Arkın’ın oynadığı tarihi avantürler içerisinde belki de orijinal hikâyeye en sadık kalanı Kanije Kalesi’dir. Akıncı beyi Kara Pençe Osman ve Tiryaki Hasan Paşa’nın komuta ettiği 9.000 kişilik Türk ordusunun, 100.000 kişilik Nemçeli (Osmanlılarda Avusturya halkına verilen isim) ordusuna karşı Kanije Kalesini cengâverlikle savunmasını konu alan olay, usta yazar Turgut Özakman tarafından senaryolaştırılmıştır. Yönetmenliğini ise sinemamızın en nevi şahsına münhasır isimlerinden Yılmaz Atadeniz’in yaptığı film, Osmanlı Devleti’nin en şaşalı günlerinde geçmektedir.
5 – Osmanlı Kartalı (1969)
Cüneyt Arkın’ın iki karaktere birden hayat verdiği Osmanlı Kartalı, diğer filmlere oranla aksiyonun daha az olup, hikâyenin öne çıktığı bir iş. Hacı Murat ordularının yolunu açmak için Rus kalesine sızmış iki kardeşin hikâyesinin anlatıldığı filmde her ne kadar Cüneyt Arkın yine ustaca kılıcını kullanıyor olsa da bu defa barutlu silahlar da karşımıza çıkmaktadır. Onun babasını öldürecek kadar memleket aşkıyla yanıp tutuştuğu bu filmin yönetmenlik koltuğunda ise sinemamızın usta ismi Osman F. Seden oturmaktadır.
4 – Kılıç Aslan (1975)
Tarihi avantürlerin en nevi şahsına münhasır filmlerinin başında gelir Kılıç Aslan. Cüneyt Arkın her zamanki gibi yine büyük bir savaşçı rolündedir ancak bu sefer gerçek kimliğini bilmemektedir ve onu ormanda yabani hayvanlar yetiştirmiştir! O aslında Süleyman Şah’ın oğlu, tek varisi Kılıç Aslan’dır. Onun bu gerçeği öğrendikten sonraki tek amacı ise babasının intikamını almak olacaktır. Onun ormanda yetişmesi ise en büyük artısıdır; çünkü vahşidir, yabanidir. Yönetmenliğini avantür sinemasının usta ismi Natuk Baytan’ın yaptığı film, içinde birçok mantık hatası barındırmasına rağmen tarihi filmler içerisindeki en özel yapımlardan biri olarak hafızalarda hâlâ yer etmektedir.
3 – Malkoçoğlu
Cüneyt Arkın’ın tarihi avantürlere başladığı ilk filmlerden olan Malkoçoğlu esasen bir çizgi roman uyarlamasıdır. Her ne kadar Malkoçoğlu ailesi tarihte yaşamış bir akıncı boyu olsa da, sinemaya aktarımı Ayhan Başoğlu’nun yazdığı çizgi romandır. 1966’da çekilen ilk filmle beraber Cüneyt Arkınlı toplam 6 tane Malkoçoğlu çekilmiştir. Çekilen bu 6 filmi, birbirinden ayıran tek detay ilk üç filmin siyah beyaz olmasıdır. Ancak 5 yıl içinde çekilen 6 filmin her birinde kalite korunmuş, yönetmenler Süreyya Duru ve Remzi Jöntürk’ün uyumu dikkat çekmiştir. Nitekim Cüneyt Arkın’ın tarihi avantürlerinden alışık olduğumuz şekilde, Malkoçoğlu yine Hristiyanları tir tir titreten, Osmanlı’nın bekasını sonuna kadar savunan bir akıncı beyidir. Bu yüzden çekilen 6 filmi birbirinden ayırmamak en doğrusu olacaktır. Ancak yine de 6 filmi ismen hatırlayalım.
- Malkoçoğlu – Süreyya Duru (1966)
- Malkoçoğlu Krallara Karşı – Süreyya Duru, Remzi Jöntürk (1967)
- Malkoçoğlu Kara Korsan – Süreyya Duru, Remzi Jöntürk (1968)
- Malkoçoğlu Cem Sultan – Remzi Jöntürk (1969)
- Malkoçoğlu Akıncılar Geliyor – Süreyya Duru, Remzi Jöntürk (1969)
- Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri – Süreyya Duru, Remzi Jöntürk (1971)
Dipnot: Cüneyt Arkın’ın son kez Malkoçoğlu’nu oynadığı 1971 senesinden sonra Serdar Gökhan’ın başrolü oynadığı Malkoçoğlu Kurt Bey filmi çekilmiştir ancak hiçbir zaman serinin diğer filmleri kadar ilgi görmemiştir.
2 – Battal Gazi Destanı (1971)
-Bizans Kargası Polemon, senin o kancık kelleni ödlek bedeninden ayırmaya geldim.
Şüphesiz Battal Gazi denilince akla ilk gelenlerden biri budur. Ancak Battal Gazi Destanı’nı serinin diğer filmlerinden ayıran en önemli unsuru ise Atıf Yılmaz. Avantür sinemasında pek de görmeye alışık olmadığımız yönetmen, kahramanlıkları dilden dile dolaşan, destanlara konu olan Battal Gazi serisinin ilk filmi için kamera arkasına geçer. Bu da bir nebze de olsa Battal Gazi Destanı’nı Natuk Baytan’ın çektiği serinin diğer filmlerinden ayırır. Nitekim bu filmin senaryosunda Ayşe Şasa’nın imzası olduğunu hatırlamakta da yarar var. Battal Gazi Destanı, en popüler Cüneyt Arkın filmlerinden biriyse, bunda Atıf Yılmaz’ın payını kesinlikle es geçemeyiz. Gerek replikleriyle, gerekse yere sağlam basan anlatımıyla, Battal Gazi Destanı serinin diğer filmlerine oranla bir tık daha öne çıkmaktadır.
1 – Kara Murat Devler Savaşıyor (1978)
-Kara Murat hanginiz?
-Kara Murat benim! -Hayır, Kara Murat benim!
En az Malkaçoğlu ve Battal Gazi kadar popüler olan Kara Murat, Bizans’a karşı savaşan güçlü bir savaşçıdır. Rahmi Turan’ın yarattığı, Abdullah Turan’ın çizdiği bir çizgi roman serisi olan Kara Murat, karşılaştığı yoğun ilgiden ötürü kendini beyazperdede bulanlardan. Üstüne bir de sinemada harikulade bir ikili olan Cüneyt Arkın ve Natuk Baytan buluşunca, Kara Murat tadından yenmeyen bir seri olarak sinemamızda yerini almıştır. Dile kolay, bu ikili tam 7 tane Kara Murat filmi çekmişlerdir. Her filmin yeri ayrı, her aksiyonun heyecanı başka olsa da benim nazarımda serinin en iyi filmi Kara Murat Devler Savaşıyor’dur. Bu filmin bir özelliği de serinin son filmi olmasıdır. Öldürülen Mora Valisi Tuğrul Bey’in yerine geçip, onun intikamını almak için çıktığı bu yolculukta Kara Murat; kendini beceriksiz, işe yaramaz ve korkak bir adam olarak insanlara tanıtmıştır. Ne var ki onun Kara Murat olduğuna dair şüpheler de yavaş yavaş artacaktır. Nitekim meşhur “Kara Murat Benim” sahnesinden sonra olaylar hızla gelişir. Natuk Baytan’ın iyiden iyiye aksiyonu yaşattığı Kara Murat serisi, şüphesiz hâlâ sinemamızın en eşsiz üretimlerinden biri.
BONUS: Yumurcak Küçük Kovboy (1973)
Westernlerin dünyayı kasıp kavurduğu yıllarda, Yeşilçam’ın buna tepkisiz kalması beklenebilir miydi? Tabii ki hayır. Ancak bunu dönemin en popüler iki figürüyle yapması ortaya oldukça ilginç bir bileşimin çıkmasına olanak sağlamıştır. Yumurcak tiplemesiyle üst üste filmler çeken İlker İnanoğlu ve dönemin en büyük aksiyon yıldızı Cüneyt Arkın’ı bir araya getiren, Yumurcak Küçük Kovboy esasen tam bir avantür filmi olmasa da tarihi Cüneyt Arkın filmlerinden bahsederken anılması gereken işlerden bir tanesidir. Komedisi ve heyecanı oldukça üst düzeyde olan hikâyede, bir düello sırasında küçük bir çocuğu öldüren Keskin (Cüneyt Arkın) isimli kovboyun silahını rafa kaldırıp alkolik olmasına şahitlik ediyoruz. Onun yıllar sonra alkolü bırakıp, sahalara geri dönmesine neden olacak olay ise Yumurcak’ın kaçırılması olacaktır. Türker İnanoğlu’nun yapımcılığını üstlendiği film, vahşi batının enteresan bir uyarlaması olarak hâlâ hafızalardaki yerini korumaktadır.
Öteki Sinema için yazan: Polat Öziş