Danton posterDevrim önce kendi çocuklarını yer sözünü mutlaka duymuşsunuzdur. Birçok devrim gibi Fransız Devrimi de, kendisini ortaya koyan düşün ve siyaset adamlarını birer birer ortadan kaldırarak bir nevi kendisine kurban olarak aldı. Danton, bu kurbanların en ünlüsüdür ve ölümünden yıllar sonra bile hala tarihçiler arasında suçlu olup olmadığı tartışması yapılmaktadır… Ancak bilinen kesin bir şey vardır ki, o da Danton’un idamı Fransız Terör döneminin en büyük hatalarından biridir; devrimi büyük bir çıkmaza sokacaktır…

Öteki Sinema için yazan: Başak Bıçak

Danton, Polonyalı yönetmen Andrej Wajda’nın bir filmi. Stanislawa Przybyszewska’nın L’Affaire Danton adlı kitabından, senarist Jean-Claude Carriere tarafından uyarlanmış. Filmde Danton ve arkadaşlarını Fransızlar canlandırıyor ve Fransızca konuşuyorlar ancak Robespierre ve arkadaşlarını Polonyalılar canlandırdığı için o kısımları dublajlı olarak izliyorsunuz. Fransa-Polonya ortak yapımı olan Danton, aynı zamanda 1984 yılında Yabancı Dilde Film Dalında BAFTA’nın da sahibi…

Danton 3

Film 1794 yılında, Danton’un Paris’e dönüşüyle başlıyor ve söz konusu dönem Fransız Devrimi’nde Terör yıllarının yaşandığı zamanlar. Fransız Devrimi, 1789 yılında Bastille kalesinin ele geçirilmesiyle başlar ama orada sonlanmaz. Çünkü 14 Temmuz’un hemen ardından bir Kurucu Meclis kurulur ancak henüz ortada ne cumhuriyet vardır, ne de monarşi karşıtı devrimciler. Kısa bir süre sonra 10 Ağustos ayaklanması yaşanır ki, bu Danton’a halkın gözünde saygı kazandıran ve en azından 14 Temmuz kadar önemli günlerden biridir. Halk artık siyasete katılmaya başlar. Cumhuriyet ise, ancak kralın sarayında devrim karşıtı belgelerin bulunması ve kralın halkın gözünde itibar kaybetmesi üzerine ilan edilir ve önce kralın ardından da, devrimin ilk kurbanları olan Jironden liderlerinin idamından sonra Jakobenler ile filmde sıkça bahsedilen Kordölyeler yönetimi ele geçirirler. Film işte tam bu terörün ayyuka çıktığı zamanlarda Danton’un, Paris’e gelişi ve arabasının içinden şehrin meydanındaki devasa giyotine bakmasıyla açılıyor. Yağmurlu bir günde giyotin her ne kadar tertemiz olsa da, binlerce insanın kanını üzerinde taşıdığı için tüm heybetiyle ve korkutuculuğuyla orada duruyor ve Danton, kendisinin de sonu olacağını tahmin eder gibi bu ölüm makinesine biraz endişeyle bakıyor…

Danton 1

Paris’e gelişinden sonra halk tarafından coşkuyla karşılanan Danton’un, devleti ve devrimi kontrol eden Kamu Selameti Komitesi’nin başındaki isim Robespierre ile çekişmesi ve aralarında yaşananlar, filmin genel hatlarını oluşturuyor. Daha çok meclis konuşmaları, çevrilen entrikalar, Robespierre’in siyasi gel-gitleri ve Danton’un durumun vahametini anlayamamasıyla geçiyor. Filmde, Danton’u Gérard Depardieu canlandırıyor ve performansı gayet iyi ancak bana göre Depardieu’den daha fazla öne çıkan kişi Robespierre’e benzerliğiyle dikkat çeken Wojciech Pszoniak’tı. Polonyalı aktör, Robespierre’in genel karakterini ve havasını çok iyi yansıtarak, tam anlamıyla bir Robespierre olmuş diyebilirim.

Filmde, devrimcilerin resimlerinin yapıldığı sekansta, öldürülen/öldürülecek olan devrimcilerin resimden silinmesi, İnsan Hakları Bildirisi’nin maddelerini ezberleyen bir çocuğun final kısmında bu maddeleri Robespierre’e söylemesi devrimin yolundan saptığının bir işareti olarak veriliyor. Nitekim Robespierre’in kendisi de bunu dile getiriyor: “Davayı kaybedersek devrim yok olur, kazanırsak yine aynı şey olur.”

Danton 2

Danton, Fransız Devrimi’nin iç yüzünü gösteren az sayıdaki önemli filmden biri ve Terör döneminde insanların nasıl kolayca giyotine gönderildiklerini gözler önüne seriyor. Ancak Danton’un karakteri noktasında bazı sıkıntılar mevcut zira Danton, tam anlamıyla suçsuz biri olarak yansıtılıyor ama aksine, tarihe baktığımızda Danton’un saraydan para aldığı, bazı noktalarda kendi çıkarı için çalıştığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bu elbette demek değildir ki Danton, devrim açısından zararlı bir siyasetçiydi bilakis, devrime olumlu katkısı oldukça fazlaydı. Bu bağlamda filmin tamamen objektif olduğunu söyleyemesem de, Fransız Devrim tarihi için çok önemli bir yapım olduğunu ifade edebilirim.

Devrim terörü, Fransız Devrimi’nin çocuklarını giyotine gönderirken, hiçbirini yalnız bırakmayı da ihmal etmedi. Filmde yok Danton’un Robespierre’in evinin önünde şu sözleri söylediği bilinmektedir: “Robespierre, arkamdan geliyorsun!”

blank

Başak Bıçak

1987 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Tarihi üzerine yüksek lisans yaptı. Bilhassa Fransız Devrimi olmak üzere Avrupa Tarihi üzerine uzmanlaştı.

Sinema özel tutkusu ve 2012 yılından bu yana filmler üzerine yazılar yazıyor. Akşam Gazetesi, Film Arası Dergisi ve Cinedergi yazarı... Dans, seyahat, fotoğraf ve şarap meraklısı...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Yılmaz Güney’in Umut’u (1970)

Kapitalizmin insanı insanlıktan çıkararak ve kendine yabancılaştırarak dayattığı yaşam düzenine
blank

Breakheart Pass / Kırık Kalpler Geçidi (1975)

Breakheart Pass (1975), Charles Bronson’un 70’lerde çektiği en heyecan verici