Her ikisi de 2015’te, Yıldız Savaşları 7’nin duyurulmasıyla gösterime girmesi arasındaki dönemde, Uzay Operası türüne olan ilgi canlanırken geldi. İkisi de Kanada menşeli, düşük bütçeli yaz dizileriydi. İkisinde de grubun lideri bir kadındı. İkisi de şirketler etrafında dönen bir savaşın ortasında kalan insanların hikâyesini anlatıyordu. Aynı dönemde başlayıp yayınlandılar, birbirlerine çok benziyorlardı, herkes kaderlerinin de ortak olacağını düşünüyordu ama olmadı.
DARK MATTER
Kötü haberle başlayalım. Dark Matter iptal edildi. Üstelik Syfy’a bu konuda söylenecek pek bir söz yok. Bir gemide hafızasını kaybetmiş bir şekilde uyanan altı kişinin hikâyesini anlatan Dark Matter’ın ilk sezonu gizemli hikâyesiyle sadık bir izleyici kitlesi elde etmişti. İkinci sezon gizem perdesi kalkarken dizinin kadrosu ve mitolojisi gelişmiş, kahramanlarımız eski anılarını kazanmakla şimdiki durumlarını korumak arasında bir karar vermiş, alternatif evrenleri içeren hikâye ve bitmek bilmeyen entrikalar merak uyandırmaya başlamıştı. Dizi bazı karakterleri harcarken yerine yenilerini eklemiş ve özellikle Android karakterini çok iyi kullanmıştı. Üçüncü sezon, maalesef ikinci sezonun tüm kazanımlarını harcıyor. İki sezonda kurulan mitolojiyi derinleştirmek yerine tek bölümlük serüven formatına dönülüyor. Bu serüvenlerin bazıları ana konuya ucundan bağlanıyor ama bunlar yeterli gelmiyor. Kadro giderek daralıyor. Android bile sempatikliğini yitiriyor. İşin en kötüsü de aksiyon sahneleri oldu bittiye getiriliyor. Sanki çekecek para kalmamış gibi.
Bu durumun iki istisnası var. Birincisi dördüncü bölüm olan All the Time in the World. Aynı günü tekrar tekrar yaşayan 3’ü kurtarma çabasını anlatan bölümün sonunda Android, zaman döngüsüne sebep olan şeyi bulmak için zamanda yolculuk yapıyor ve karanlık bir geleceğe şahit oluyordu. İkinci istisna ise final bölümü. Şu ana kadar yaptığım eleştirilerin hiçbiri final bölümü için geçerli değil. Oldukça sürükleyici olan bu bölüm açık uçların önemli bir kısmını bağladıktan sonra dördüncü bölümde “müjdelenen” karanlık geleceğin temellerini atıyor. Alternatif evrenden gelen Raza ekibiyle eski ekibin birleşeceğine dair ipuçları verilirken taraf değiştirenler Raza’yı yeniden kalabalıklaştırıyor. “Önlenmeye çalışılan şeyin gerçekleşmesine sebep olmak” gibi bir senaryo unsuru içeren bölüm, finalini kalabalık bir savaş sahnesiyle taçlandırıyor. Maalesef bu bölümün çabası dizinin akıbetini kurtarmaya yetmiyor.
KILLJOYS
Daha az sayıda kahramanın hikâyesini anlattığı için ilk sezonu daha derli toplu olan, buna karşın ikinci sezonuyla Dark Matter’ın gerisine düşen Killjoys ise tam tersi bir yöne gidiyor. İkinci sezonun sonunda “daha büyük kötü” olarak hikâyeye dâhil olan Aneela karakterine büyük yatırım yapıyor dizi. Nereden geldiği, şu anda neler yaptığı, bunları neden yaptığı ve Dutch’la arasındaki benzerlik açıklanıyor. Karakter gelişimi bu kadarla kalmıyor. Üç kişilik ana ekibimizin yanı sıra Pree gibi yan karakterlerin geçmişlerine de birer pencere açılıyor. Sezonun başında ayrı olan Johnny’nin hikâyesi ve yaklaşmakta olan Hullen savaşı dizinin evrenini biraz daha zenginleştiriyor. İki sezondur aşina olduğumuz karakterlerin harcanması, dolayısıyla hiçbir karakterin kurtulma garantisinin olmaması diziyi daha keyifli hale getiriyor ve finalde “en bi büyük kötü”ye karşı şaşırtıcı bir işbirliği bizleri bekliyor. Daha az bölüm sayısıyla Dark Matter kadar hikâye anlatması bölümlerin daha tempolu olması anlamına geliyor. Bütün bunlar alt alta yazılıp toplandığında Dark Matter’a kıyasla çok daha keyifli bir üçüncü sezon vadeden Killjoys bir kez daha ama iki sezon birden uzatılıyor. Böylece bu hikâyeyi tamamlayacağımız kesinleşiyor. Yapımcılara da üç sezondur süregiden performansı korumak kalıyor.