İnsanların günde 3-4 kaset kiraladığı VHS çılgınlığı tüm dünyayı vurduğunda, büyük küçük tüm dağıtımcı şirketler, çığ gibi yükselen talebi karşılayabilmek için listelerini genişletmek mecburiyetinde kalmışlardı. Gişede iyi iş yapmış filmlerin şipşak çekilmiş, ucuz kopyaları, bir hayli ilgi görüyordu. Burada yapım kalitesi değil, hız önemliydi. Gişe canavarı bir filmin kopyasını rakiplerinden önce çekip piyasaya sürebilenlerin daha çok kazandığı bir dönemdi. (Gerçi günümüzde de mantık çok değişmiş değil ama o zamanlar neredeyse sıfır bütçeyle çekilmiş bir filmle hayalinizde bile göremeyeceğiniz kadar çok para kazanma olasılığınız vardı. Şimdiyse Öteki Sinema’da adını çokça andığımız Asylum benzeri şirketler, sürümden kazanma yoluna gidiyorlar. Arada da Sharknado (2013) gibi sürpriz bir şekilde voliyi vurdukları işler de olmuyor değil.) Deadly Prey de o döneme damga vurmuş klon filmlerden biriydi. Peşine takılmayı seçtiği konvoy ise First Blood (1982) ve devam filmi Rambo: First Blood Part II (1985) ile katlanarak yükselen gişe hasılatı grafiği yakalayan Rambo serisiydi.(1)
David Winters, video kaset furyası döneminin önemli figürlerinden biriydi. Hollywood’un önde gelen düşük bütçeli tür filmi yapımcısı ve dağıtımcısı olarak, dünyanın patlamalar, araba kovalamacaları, sokak kavgasından hallice dövüşler, cayır cayır çalışan makineli tüfekler gibi ucuz aksiyon filmlerinin olmazsa olmazı öğelerine olan açlığını doyurmaya yemin etmiş gibiydi. 1939 doğumlu Winters, kariyerine Broadway’de oyuncu olarak başladı. West Side Story (1957) ve Gypsy (1959) gibi müzikallerdeki rolleriyle dikkat çekti ve hatta West Side Story’nin sinema uyarlamasında (1961) yerini korumayı başaran az sayıda oyuncudan biri oldu. Daha sonra oyunculuğa devam etse de daha çok dans koreografı olarak tanındı. Akabinde yönetmenliğe soyundu ve çeşitli TV işlerinden sonra ilk sinema filmi olarak bir konser filmi olan Alice Cooper: Welcome to My Nightmare’i (1976) yönetti. Çoğu çöp olan filmografisinden öne çıkanlar ise Joe Spinell’in ikinci kez başrolde göründüğü korku filmi The Last Horror Film (1982) ve Josh Brolin’in ilk başrolü olan kaykay filmi Thrashin’ (1986) oldu. (Yeri gelmişken Cannes Film Festivali sırasında festival yönetiminden hiçbir izin almadan gerilla usulü çektiği The Last Horror Film’i biraz gölgede kalmış “iyi” B-filmlere meraklı izleyicilere tavsiye etmiş olayım, bayağı kopuk bir film.)
Ardından yapımcılığa geçti ve 1986’da David A. Prior ve Peter Yuval ile birlikte West Side Studios olarak da bilinen Action International Pictures (AIP) yapım şirketini kurdu. Her yıl yaklaşık 5-10 arası filmin yapımcılığını üstlenen Winters, bağımsız yapımcıların ürettiği düşük bütçeli filmleri de kataloğuna ekleyerek AIP ya da West Side Video etiketiyle dünyanın dört bir yanına göndermeye başladı. Winters, daha çok aksiyon filmlerine odaklanmalarını ise 1993 yılında verdiği röportajda şöyle açıklıyor: “Aksiyon filmlerinin daha popüler olmasının ve dünyanın her ülkesine satılabilmesinin sebebi, sahnelerin tercümeye, altyazıya ya da açıklamaya ihtiyaç duymamasıdır. Komedi filmleri, bir kültüre göre komik olabilirken diğerine göre olmayabiliyor. Ama aksiyon filmleri öyle mi? Dünyanın her yerinde rahatça anlaşılabiliyor.”
Action International Pictures’ın kuruluş hikâyesini de yine Winters’ın ağzından aynı röportajdan alıntılayarak aktaralım: “The Last Horror Film’i çekmek için Cannes Film Festivali’ne gitmiştim ve Cannes’daki film alım-satım pazarının nasıl işlediğini gördüm. O zaman anladım ki filmlerimi bütün dünyaya hiçbir aracının yardımı olmadan kendi başıma pazarlayabilirim. O dönem video kaset piyasasının zirve yıllarıydı ve ben de kendi şirketimi kurmaya karar verdim. Kendi paramla Deadly Prey (1987) ve Mankillers (1987) filmlerini yaptım. Direkt videoda satışa çıktı ve boom! Aksiyon filmlerine karşı dünya çapında inanılmaz büyüklükte bir talep vardı. Her iki film de bütçesinin 500-600 katı kadar para kazandı. O zaman iyi bir yerde olduğumuzu anladık ve o günden sonra daha da büyüdük.”(2)
Action International Pictures’ın ilk filmlerinden biri olan Deadly Prey’in yönetmenliğini, şirketin ortaklarından David A. Prior üstleniyor. Başroldeyse kardeşi Ted Prior yer alıyor ki bu ikiliyi AIP’nin birçok filminde görmek mümkün.
Vietnam Savaşı’na katılmış eski askerlerden biri olan Mike Danton, bir sabah çöpü dışarı çıkarırken evinin önünden kaçırılır ve paralı askerlerin eğitim gördüğü gizli bir askeri kampa götürülür. Şansa bakın ki kampı Danton’ın Vietnam’dan komutanı olan Albay John Hogan yönetmektedir. Sıra dışı bir askeri eğitim anlayışı olan Hogan, alışılmadık bir metot uygulamaktadır. Sokaktan rastgele seçilerek kaçırılan insanlar, kampın etrafındaki ormanlık alana bırakılıyor, paralı asker adayları da onları avlayarak öldürüyorlar. Kim olduğunu bilmeden kaçırdıkları Danton’ın kolay lokma olmayacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok tabii ki.
*** Bundan sonraki kısım eser miktarda sürprizbozan barındırır! ***
Bu tip aksiyon filmlerinde sıkça karşılaştığımız üzere Deadly Prey’in de elle tutulur bir senaryosu yok. Çok sevdiğimiz The Most Dangerous Game (1932) başta olmak üzere birçok filme konu olmuş Richard Connell öyküsündeki insan avı teması alınmış, First Blood (1982) filmindekine benzer bir ortam yaratılarak içine hoyratça atılmış. Gerisi tam bir karmaşa! Saçma sapan olay örgüsü içinde bir aşağı bir yukarı debelenen karakterler mi istersiniz, bütçesizliğin de katkısıyla istemsizce komik olan silahlı silahsız dövüş sahneleri mi istersiniz, anlamsız diyaloglar mı istersiniz, hepsi burada. Film o kadar saçma ki Danton, kaçırıldıktan sonraki ilk gün peşindekileri kolayca(!) alt ettiği mücadelesini tamamladıktan sonra geceyi ormanda geçiriyor ve ertesi gün kaldığı yerden devam ediyor. Kendince işini bitirdikten sonra da yürüyerek evine dönüyor! (Bu arada bütün bu süreç boyunca üzerinde sadece minicik bir kot şort var, ayakkabısı bile yok!) Üstü başı kan içinde ve neredeyse çırılçıplak halde nasıl eve gidebildiği ayrı bir konu ama insan sormadan edemiyor; “niye ilk gün direkt evine gitmedin ki?” Bu arada nereye konumlandırabileceğimizi bilemediğimiz gariplikte bir yan hikâye de var. Danton’ın kayınpederi olan (ve AIP filmlerinin gediklilerinden Cameron Mitchell’ın canlandırdığı) emekli polis, kızının kaçırılma anında görebildiği plakanın yarısı gibi ufacık bir bilgiyle nasılını göstermeden kampın yerini tespit edebiliyor ve o da kendi macerasına atılıyor. Yola kurduğu komik tuzak ile bütün bu paralı asker işini organize eden gizemli patronu yakaladıktan sonra attığı tiradı mutlaka duymalısınız! Ve tabii ki filmin en bomba sahnesini de anmadan geçmeyelim. Bir sahnede Danton, rakibinin kurşunlarına göğsünü siper edip elindeki palayla elemanın kolunu kesiyor ve kesik kol ile öldürene kadar dövüyor! İşte bu öyle her filmde karşımıza çıkmayacak manyaklıkta bir sahne.
Sözün özü; Deadly Prey, gerçekten çok kötü bir film. Kötü film izlemeyi sevmiyorsanız uzak durmanızda fayda var. Ama istemeden çok eğlenceli olabilen, aradan yıllar geçmiş olsa da toplu halde izlemek için tercih edilen, bira ve kahkahalar eşliğinde tüketime uygun Deadly Prey, B-tipi aksiyon sinemasının kült filmlerinden biridir. Hatta benim için bu işin zirvesinde Hard Ticket to Hawaii (1987) ve Miami Connection (1987) ile birlikte bileğinin hakkıyla yer alır.
Son bir not olarak; sitemizde de yer verdiğimiz “Tüm Zamanların En İyi 100 B Filmi” listesinde de yer alan filmin, yine David A. Prior’ın yazıp yönettiği ve kardeşi Ted Prior’ın Danton rolüne geri döndüğü Deadliest Prey (2013) adında bir devam filmi olduğunu da söyleyelim.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Dipnotlar
(1)
- First Blood (1982): Bütçesi 15 milyon dolar olan filmin dünya çapında gişe hasılatı 125 milyon doları geçti.
- Rambo: First Blood Part II (1985): 44 milyon dolar bütçeli devam filminin dünya çapında gişe hasılatı ise ilk filmin iki katından fazlaydı: 300 milyon dolar.
- Rambo III (1988): Serinin belki de en kötü filmi ama 63 milyon dolar ile en pahalısı. Beklenti neydi bilmiyorum ama dünya çapında gişesi 189 milyon dolarda kaldı.
- Rambo (2008): Yıllar sonra gelen dördüncü filmin bütçesi 50 milyon dolar iken, dünya çapında gişe hasılatı ise 113 milyon dolarda kaldı.
- Rambo: Last Blood (2019): Serinin beşinci ve şimdilik son filminin bütçesi de 50 milyon dolardı. Dünya çapında gişesiyse serinin en düşüğü olarak sadece 91,5 milyon dolara ulaşabildi.
(2) David Winters, 1992 yılında diğer ortakların paylarını da satın alarak şirketin tek sahibi oldu. Hayatının son gününe kadar sinemadan hiç kopmayan Winters, 2019 yılında 80 yaşındayken kalp yetmezliğinden öldü.
[/box]