Oyunseverler iyi bilirler, “combat-racing” adı verilen eğlenceli mi eğlenceli bir video oyun türü yıllardır bilgisayarları ve konsolları şenlendirmiştir. Temelde modifiye edilmiş araçların birbirini dümdüz etmeye çalıştığı maceralar içeren bu oyunlar hiçbir zaman çok popüler olmazlar, ama asla gözden de düşmez.

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

Sonuçta nasıl ki Amerika’da Monster Truck Show’larının kemikleşmiş bir kitlesi varsa bu combat-racing hadisesinin de ona her daim tutkuyla bağlı sevenleri mevcuttur. Hal böyle iken bu işin hayranları için bir aksiyon filmi yapılmaması düşünülemezdi. 2008 yılında Paul W. S. Anderson’ın yönettiği Death Race işte bu kitleye seslenen, çocukluğu Carmageddon’lar, Twisted Metal’ler ile geçmiş seyircileri mest etmek için çekilmiş bir film.

46

Bu tarz filmler aslında bir araba/şiddet pronografisi olarak varolmaya çalıştıklarından ötürü hikayeye çok da derinlemesine girmemize gerek yok. Gene de iki çift lafımızı edelim. Yakın gelecekte Amerikan ekonomisi çökmüştür ve ortalık yavaş yavaş distopik bir yapı almaktadır. Bu sırada zenginlerin yeni eğlencesi zırhlı araçlarla yapılan ölüm yarışları ve bunlar üzerinden dönen bahislerdir. Kahramanımız Jensen eski bir yarışçıdır, kendisi genç yaşta emekli olmuş ve madenlerde çalışmaya başlamıştır. Filmin hemen başlarında Jensen’ın karısı öldürülür ve cinayet genç adamın üzerine kalır. Bir anda kendini hapishanede bulan eski yarışçıya kısa zamanda hapishane müdürü tarafından bir teklif gelir: Ölüm Yarışı’nın efsane ismi Frankenstein’ın maskesini takıp onun yerine yarışır ve kazanırsa Jensen’a hapisten çıkması için olanak sağlanacaktır. Bu ön sevişmenin ardından hikayenin nasıl devam edeceğini tahmin edebilirsiniz…

32

Mevzubahis Death Race filmimizin 1975 yılının kült eseri Death Race 2000’e prequel görevi gördüğünü söylemeden geçmeyelim. Bu durumun filme yönelik sevgiyi de nefreti de arttırdığını söylemek gerek. Bir yandan 70’lerin bu değeri bilinememiş aksiyonunu ve Frankenstein karakterinin 21. yüzyıla taşınması nostalji tutkunlarının yüzünü güldüren bir jest, öte yandan yeni filmin bu kült eserle benzerliği neredeyse sadece adından ibaret. İlk filmin o kendine (ve 70’lere) has, çarpıcı sistem eleştirisine ve vahşi tonuna yeni Death Race’te rastgelmiyoruz. İlk Death Race filmi 90’ların aykırı video oyunu Carmageddon’a ilham kaynaklığı yaparken Anderson’un Death Race’i piyasada sayısız kopyası bulunan rutin combat-racing oyunlarından herhangi birinin filmleştirilmesinden fazlası değil. Death Race 2000’de zırhlı araçlar sokaklarda çılgın gibi gezinip fazladan puan kazanmak için hamile kadın,çocuk ve yaşlı vatandaşların arayışına girmekteydiler. Bu yeni filmin ise tamamen hapishanede geçmesi ve öldürülenlerin hepsinin mahkumlar olması işin rengini belli eder cinsten. Vicdanımıza oynayan, bizi seyrederken sorgulamaya yönelten bir Death Race değil bu film. Beynimizin bir lobunu köşede bırakabileceğimiz, safi aksiyon ve adrenalin iddiasında bir ölüm yarışımız var.

60

Ancak hakkını vermek gerekir ki film bu işi iyi yapıyor. Eski filmi bir an için unutun, bu tarz bir aksiyon filminden bekleyebileceğiniz her şey Death Race’de mevcut. Sert erkekler, seksi kadınlar, antitank silahlarının bile delemeyeceği kalınlıkta metal zırhlar ve bolca benzin… Baştan sona filmi sıkılmadan seyretmeniz garanti. Anderson’u aksiyon için vasat ama video-oyun uyarlamaları için pekala yetenekli bir yönetmen olarak değerlendirebiliriz. Death Race’i de ben oynamasını çok sevdiğim combat-racing oyularından herhangi birinin uyarlaması olarak hayal ettim ve o vakit gayet memnuniyetle filmi bitirdim. Boş vaktiniz varsa deneyin, keyif alacaksınız. Ancak eski filme sempatiyle olaya yaklaşacaksanız büyük bir hayalkırıklığını göze alıyorsunuz demektir.

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Değeri bilinmeyen bir b filmin yeniden çevrimi dediğiniz gibi eğlenceli bir seyirlik ama vasat bir film

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sinirlerinizi Bozacak: Dabbe 2 (2010)

Dabbe 2 korkutmuyor ancak bir seyirci olarak sinirlerinizi bozuyor, nefretinizi
blank

Robinson Crusoe on Mars (1964)

İşte Öteki Sinema severlerin kayıtsız kalamayacağı bir eski zaman bilim