1978 yapımı, Harry Kerwin’in yönettiği Barraküda’da (Barracuda); Küçük bir Florida yerleşim biriminde, deniz kenarındaki bir kimyevi madde fabrikası, atıklarını denize boşaltmakta sakınca görmemektedir. Kimyasal atıklar balıkları canavarlaştırır. Özellikle de Barraküdalar daha da irileşir ve denizi kocaman bir kan gölü haline getirirler. Yerel üniversiteden bir ekoloji uzmanı, bölge şerifi ve bu küçük kasabanın yerel gazetesinden bir muhabir, olayın ardındaki gizemi, suyun dibindeki gariplikleri araştırmak için işbirliği yapmaya karar verirler. Çok geçmeden anlarlar ki, her şey, hükümetin desteklediği bir projenin ‘Lucifer Projesi’nin bir parçasıdır. Hükümet, CIA, ya da bu projeyle ilgili birimin ajanlarını gönderir ve durumun farkına varan herkesi öldürtmeye başlar. Suyun dışında da her yer kan içindekalmıştır. Yeşilbarış / Greenpeace örgütü devreye girer ve bölge sularında kimyasal kirlilik bulunduğunu her yere duyurur. Bunun üzerine ajanlar bir anda ortadan yok olurlar. Proje deşifre olmuştur…
Bu tarzın klişelerini kullanmakta zerre kadar sakınca görmeyen bir ‘B’ filmi örneği. Ama çevreci yaklaşımıyla beni tam kalbimden vurdu(!). Ne bu tarzın ilklerinden, ne de sonuncularından. O dönemlerde benzerleri yapıldığı gibi (Derinlerden Gelen Canavar (Up from the Depths gibi), günümüzde de yapılmakta (Frankenfish)… Lucifer Projesi (The Lucifer Project) adıyla da bilinen bu filmde, Wayne-David Crawford, Jason Evers, Bert Freed, Roberta Leighton, Cliff Emmich gibi oyuncula rol almaktadırlar…
1980’de, Roger Corman’ın yapımcılığında, Barbara Peeters tarafından çekilen Denizde Vahşet’te (Monster /Humanoids from the Deep) öykü, balıkçılıkla geçimini sağlayan küçük bir Amerikan sahil kasabasında geçmektedir. Her zamanki gibi balıkçılar erkenden işbaşı yapmışlardır. Bir süre sonra ağlardan birine iri bir şey takılır. Ne olduğunu anlamak için bakarlarken, teknede bulunan küçük bir çocuk denize düşer. Birden deniz kana boyanır. Ağa takılan her neyse, çocuğun ölümüne neden olmuştur. İnsanlar öfkelidirler. Bazılarının aralarında yıllardır süren bir rekabet ve kan davası olduğundan, ortalık iyice gerilmiştir. Balıkçılar birbirlerini suçlarlar. Oysa gerçek çok daha başkadır ve kasabayı ciddi bir şekilde tehdit etmeye başlamıştır. Çok geçmeden ortalıkta parçalanmış kanlı cesetler bulunmaya başlanır. Yarı balık görünümlü amfibik yaratıklar kasabadaki genç kadınları kaçırmakta, uygun olanlarla çiftleşmekte, uygun olmayanları ve erkekleri ise öldürmektedirler. Bir çok kadın bu yaratıklar tarafından hamile bırakılır. Deniz canlılarının biyolojik yapılarını ve evrimlerini araştıran bir bilimkadını (Ann Turkel) olayları araştırmak için kasabaya gelir. Kasaba sakinlerinden biri (Doug McClure) ona yardım etmeyi kabul eder. Yaratıklar üzerlerinde deneyler yapılan, biyolojik yapılarına insan geni aşılanan somon balıklarından türemişlerdir. Olaylar tam da kasabanın ‘Yıllık Geleneksel Balık Festivali’ kutlamalarına denk gelmiştir. Festival eğlenceleri başladığında, yaratıklar topluca denizden çıkıp, etrafa saldırmaya, ortalığı cehenneme çevirmeye başlarlar…
Bu filmin ayni özel efektler ve otak sahneler ile birden fazla versiyonunun olduğunu da söyleyelim. Bunlardan biri de Humanoids from the Deep‘tir. Denizde Vahşet (Monster) kiralık video döneminde Warner Home Video-Türkiye tarafından video kaset olarak piyasaya sürülmüştür…
Kaynak: http://fantastiksinema.blogspot.com/2007/09/denizden-gelen-dehetler.html
monster ı video döneminde izlemiştim.
Şuna benzer bir başlık geçiyordu üstünde.
Görmezden gelinemez;denizden gelen canavarlar kan ve kadın istiyor.Fena film değildi.