1990 yılı mahsulü Der Todesking, Jörg Buttgereit tarafından yönetilmiş olan Almanya yapımı bir film. The Death King olarak da bilinir.

dt1Film 1800-1836 yılları arasında yaşamış Fransız şair ve katil Pierre François Lacenaire’in “That which kills me, will remain my secret” (Beni öldüren şey, benim sırrım olarak kalacak.) sözleri ile açılır. Lacenaire 19. yüzyıl Fransasından enterasan bir karakter. Gayet iyi derecelerle bitirdiği okuldan sonra orduya katılan Lacenaire, ordudan ayrıldıktan sonra sokaklarda yaşamaya başlar. Bu süre zarfında sık sık hapishaneye düşer ki kendisi hapishane için suç üniversitesi (crime university) tabirini kullanır. Foucault’a göre dönemin Parisini bütün hayatıyla etkileyen Lacenaire sonrasında Fransız sanat dünyasının her alanında eski tip kahramanların yerine kullanılacak olan romantik suçlu kahraman figürünün modeli olmuştur. Özellikle dedektif ve suç romanları söz konusu olduğunda. Dostoevsky, Lacenaire’in dava dosyalarını okumuş, bunları Suç ve Ceza isimli romanının ana esin kaynağı olarak kullanmıştır. Hatta Raskolnikov’un romanda geçen suçu, Lacenaire’in suçu ile birebir örtüşmektedir. Lacenaire’in hakkında bugüne kadar iki adet film yapılmıştır; Les Enfants du Paradis (Children of Paradise, 1946) ve Lacenaire (The Elegant Criminal, 1990). Lacenaire’in sırrı olan ‘şey’in peşine düşen Buttgereit, film boyunca bu ‘şey’in peşinde koşar.

Film yedi farklı bölümden oluşuyor. Haftanın günleri bölüm isimleri olarak seçilmiş. Filmin hemen başında ana karnındaymışcasına büzülmüş çıplak bir adamın sırtüstü pozisyona geçmesi şeklinde birkaç saniye süren bir sahne var. Bunu insanın doğum ve ölüm anları olarak alırsak, arada geçen birkaç saniye insan hayatı olarak isimlendireceğimiz süreç oluyor. Bu süreci elinden geldiğince kısa tutmaya gayret eden Buttgereit bu noktada insanın ölüm anı ve/veya sonrası (ya da ölümün kendisi) ile daha çok ilgilendiğinin sinyallerini veriyor. Birkaç saniye süre biçtiği hayat ise en son ilgilendiği (hatta hiç ilgilenmediği) kısım. Bu ölüm anına geçmiş olan çıplak erkek bedenini bölümler arasında görmeye devam ediyoruz. Ama tabii ki ölü beden bıraktığın gibi durmuyor. Bölümler ilerledikçe çürüyüp parçalanmaya başlayan beden, finale doğru artık iyice yok olmaya yüz tutuyor.

Her bölümde (ya da haftanın her gününde) farklı insanların yalnızlıklarına, sıkıntılarına ve çözemedikleri problemleri ile yüzleşmelerine tanık oluruz. Ana tema olarak intihar, şiddet ve ölüm her bölümün iliklerine kadar sinmiş.

dt6-tile

İkinci bölümde (salı) genç bir adam video kasetçiye gider ve raflar arasında gezmeye başlar. Kameranın kadrajına takılan video kasetler, Buttgereit sinemasını etkileyen filmler için ipucu niteliğindedir; Citizen Kane (1941), Faster Pussycat! Kill! Kill! (1965), Belle de jour (1967), The Texas Chain Saw Massacre (1974), Female Trouble (1974), The Toolbox Murders (1978), Day of the Dead (1985), Metallica: Cliff ‘Em All! (1987), Ms .45 (1981). Genç adam bir nazi istismar filmi seçer, evine gider ve izlemeye başlar. Der Todesking’in belki de yegane ‘gore’ sahneleri, genç adamın izlediği filmin içinde geçen sahnelerdir. Nazi kıyafeti giymiş iki kadın subaydan biri, ellerinden tavana asılmış gözleri bağlı bir erkek mahkumun cinsel organını bahçe makası ile keser. Kestiği parça ile mahkumun çıplak göğsüne kırmızı bir gamalı haç çizer. Bu esnada çalan müzik, La Bestia in Calore‘nin (1977) müziklerinden alıntıdır.

Buttgereit’ın film boyunca aradığı ‘şey’ aslında filmin isminde saklı iken bunu finalde küçük bir kız kelimelere döker: “This is the king of death, he makes people want to die” (Bunun adı ölüm kralı, insanların ölmeyi istemesini o sağlıyor.)

Önemsediğim yönetmenlerden olan Buttgereit’ın ölüm hakkındaki düşüncelerini kısa kısa notlar şeklinde toparladığı bu filmi bütün Öteki’lere hararetle tavsiye ederim.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

12 Comments Leave a Reply

  1. selamlar,

    ilk olarak tebrikler, bu haftaki yazılarınızı gerçekten büyük zevkle okudum…

    bir de jörg buttgereit filmlerine nasıl ulaşabiliriz, gösterebileceğiniz bir yol var mı?

    kolay geldin…

  2. Turkiye’de bu filmlerin telif hakki yok malesef. Bu filmlere ulasmak icin (ve sitemizde incelenen daha bircok Turkiye’de telif hakki bulunmayan “oteki” filme ulasmak icin) “Cinemageddon” sitesini oneririm.

  3. Murat ben bu filmi izlememistim. Sen yazdiktan sonra indirip izledim. Ne kadar dokunakli bir filmmis inanamiyorum!
    Hayran oldum. Schramm’dan kesinlikle daha iyi bu. Buttgereit gozumde bir veya iki gomlek daha da atladi. Demek ki Nekromantik bir tesaduf degilmis!

    Ayrica filmi izledikten sonra girip yazini okudum. Harika bir yazi olmus bu film icin. Tam bu filmin “counterpart”i olmus denir buna. Tebrik mi etsem, tesekkur mu etsem bilemedim : )

  4. Nekromantik kesinlikle tesadüf değil.
    Can, ‘Nekromantik 2’ filmini yazsana bir ara. :)

    Bu arada Buttgereit’in yeni filmi kopuk birşeye benziyor. (Gerçi hangisi değil ki?)

  5. Nekromantik 2 cok bomba bir olusevicilik ve kafa koparma sahnesi icermekle beraber biraz bos ve sikici bir film bence Murat ya, o kadar sevmedim onu.

  6. Sevdiğin yönetmen / film olunca nasıl da itinayla sekans analizi yapıyorsun. Ellerine sağlık XD Oldu olacak Geceyarısı Filmleri Sezonu Jörg Buttgereit fimleriyle kapasaymış. Kronolojik sırayla filmler gösterilir. Bir oturuşta tüm filmleri izleyen(ler)e ödül verilir.

    Pontypool’u izleyebildiysen onu da okuyalım. Hangi kelimeler tabu bir öğrenelim. Ayağımızı denk alalım.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Yolun Sonunda Görüşmek: Paddleton (2019)

Gücünü basitliğinden ve sahiciliğinden alan Paddleton'da (2019) Mark Duplass ile
blank

Synth Britannia (2009)

Synth Britannia, 80’lerde pop müzik kültüründe etkilerini hissettiren İngiliz Synth