Rus yazar Nabokov’un en iyi bilinen, hemen her dile çevrilmiş kitabı Lolita’dır. Herkesin hikâyesine az çok aşina olduğu Lolita’da, yaşlı bir adamın kendisinden hayli genç bir kıza duyduğu aşk ve cinsel tutkuyu anlatır. Sinemanın büyük dehası Kubrick, 1962 senesinde büyük ses getiren bu romanı beyaz perdeye aktarır. Bazı kültürlerde büyük hukuki ve ahlaki sıkıntılar yaşatan ‘Lolita’ takıntısını, dünyanın en muhafazakâr toplumu olarak ün salmış Japonya’da da yaygın olarak görürüz. Lolita takıntısı, ünlü Japon yazar Cuniçiro Tanizaki’nin 1949 senesinde İmparatorluk Ödülü kazandığı, Çılgın Bir İhtiyarın Güncesi (Diary of Mad Old Man) kitabında da ana unsur olarak yer alır.
Öteki Sinema için yazan R. Mert Ulus
Tanizaki’nin meşhur romanı Diary of Mad Old Man ,1993 senesinde ticari hayatlarına son vererek düşük bütçeli film meraklılarını üzen Cannon Group’un, distribütörlüğünde Hollandalı yönetmen Lili Rademakers tarafından beyaz perdeye ikinci kez aktarılmıştır (İlki 1962 senesinde Japonya). 1930 doğumlu Rademakers genellikle yardımcı yönetmenlik yapmıştır. İki filmi vardır ve ikisinde de eleştirmenlerce çok başarılı bulunmuştur. Ne hikmetse bir daha kamera arkasına geçmemiştir.
Başrolünü Ralph Michael (1907–1994)’in ve Beatie Edney ‘in paylaştığı Diary of Mad Old Man (orj. Dagboek van een oude dwaas 1987), kudretli bir adamın gelinine duyduğu abartılı tutkuyu, güçlü oyunculuklarla izleriz. Marcel Hamelinck (Ralph Michael) kas hastalığına tutulmuş, çalışma hayatında tüm başarıları elde etmiş emekli bir iş adamıdır.
Karısı Denise’ın ölümünden sonra ihtiyar kahramanımız, bütün ilgisini gelini Simone’a verir. İlgi bir süre sonra sarkıntılıklara dönüşür. Simone’a o kadar takıntılı bir hale gelmiştir ki, sırf onu yüzerken izleyebilmek için eve havuz bile yaptırır. Simone da bu durumdan keyif almaya başlamıştır.
Aralarında sahibe köle ilişkisi başlar. Marcel ona bir kerecik dokunabilmek için yalvarmalara ve her tür aşağılanmaya razıdır. Film de bir yerden sonra Marcel’in çaresiz bir mazoşist yaşamın pençesine düştüğünü izleriz. Marcel rolündeki Ralph Michael’in oyunculuk gösteri yaptığı sahne ise, filmin kopma noktasıdır, kölesi olduğu gelinine ‘bana bir öpücük ver’ diye yalvardığı sahnedir. Simone yanına gelir ‘ağzını aç’ der ve ağzına tükürür ve gülümser. Filmin sonlarına doğru sağlığı daha da kötüleşen Marcel, oynadığı erotik oyunlar esnasında içine girdiği afyon almış gibi özel bir ruh hali nedeniyle kendisine yapılan şeyleri ve söylenen sözleri, son derece farklı anlamaya başlar.
Leopold von Sacher-Masoch’un 1870 yılında yazdığı Kürklü Venüs kitabından 117 sene sonra, ikinci bir Wanda ve Severin öyküsü izlemek isterseniz, bu filmi kaçırmayın derim. Filmi bulmanızı ve izlemenizi tavsiye ederim. Aradım bulamadım derseniz, Tanizaki‘nin Can Yayınlarından çıkan kitabını da alabilirsiniz.
Bu filmi bulmak imkansızla eşdeğer. Kayda değer sinema ortamlarında bile filme dair eser yok! Ama paylaşımda bulunduğunuz için teşekkür ederim. 1962 Japon versiyonunu bulup japonca olarak izledim. Sanırım şu an tek yapabileceğim şey önerdiğiniz kitabı bulup okumak. Çok teşekkürler.
Yurtdışından sipariş yöntemiyle filme ulaşabilirsiniz sanırım.
Ben de VHS kopyası vardı, uzun süre de durdu bir kenarda.Kaseti bulabilirsem internete yükleyebilirim.
Esen Kalın
İnternete yükleyebilirseniz sevinirim. Olabilecek hemen her yere baktım. Hiç bir yerde yok. Haberlerinizi bekliyorum.
Filmi bulabildiniz mi acaba??
filmi bulabilen olmadı sanırım?
cok aradıgım bır kac fılmden bırıde bu dıgerlerıde my normal….manıfesto….dılek ecenın ayaklaraköle….mataharıden bır kac sahne….ben anlamıyorum ınternet gıbı bırseyde bu fılmlerın gölgesını bıle bulamıyoruz ne işe yarıyor bu ınternet …bence hıcbır işe yaramıyor