İnsanlık için küçük ama Türk Blogculuğu için büyük bir adımı dün gece hepinizin desteğini hissederek attık arkadaşlar…

Perşembe akşamı “Disko Kralı” ekibinden Aziz Kedi’den aldığım davet postası ile başlayan canlı yayın macerası  Pazar sabaha karşı nihayetlendi. Oldukça hoş ve heyecanlı bir deneyimdi. Öncelikle Okan Bayülgen ve ekibinin etiket isimler dışında bir alan açarak bir  “Öteki”ne şans tanıması müthiş duyarlılık ve incelikti…

Tema “70’ler seks furyası” ve amaç da bu filmlerle ve bunları yapanlarla barışabilmekti ama benim de kuliste monitörden seyrettiğim kadarıyla konu biraz başka bir yerlere ve yine bu filmleri eleştirme ve günah yükleme noktasına geldi ki masada bu filmleri izlemeyi seven kimse olmadığı için ve ben de henüz masaya oturamadığım için “erotikler” yine yetim ve yıpratılmış olarak kaldı.

Israrla ve üstüne basarak söylemek istediğim şu; Bizler bu filmleri, en azından 1973–1978 arasında çekilmiş olanları severek ve eğlenerek izliyoruz. 70’leri anlamak için ille de bu filmlerin mutlaka görülmesi ve bundan da utanılmaması gerektiğine inanıyoruz. O dönemde  Dünyanın her yerinde bu filmlerin çekildiğini, umuma açık olarak gösterildiğini, bunun sadece bize özel bir durum olmadığını ve halkı Müslüman olan Endonezya’ların bile bu filmleri çekerek hem de müthiş bir şiddet ile birleştirerek  dünya pazarına sunduklarını, (W.I.P filmleri) Türk sinemasında ise asla bu kadar uç durumların yaşanmadığını herkes bilsin istiyoruz. Ayrıca Türk sinemasının en verimli dönemi kesinlikle 70’li yıllardır. Bitiş ve tükeniş 80’lerin kabahatidir iddiamızı da yeniliyoruz. Bazı elit sinema yazarlarının iddia ettiğinin aksine Türk sineması bu filmler yüzünden felakete sürüklenip yok olmanın eşiğine gelmemiştir. Bu filmlerin çekildiği yıllar aynı zamanda şu an hepsi klasik olmuş ve zamanında iyi gişeler yapmış “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Hababam Sınıfı”, “Sürü”, “Tosun Paşa”, “Çöpcüler Kralı”, “Tosun Paşa”, “Neşeli Günler”, “Sultan” la örnekleyeceğimiz  özenli işlerin yapıldığı yıllardır. Türk sineması asıl darbeyi 12 Eylül darbesi ile gelen sıkıyönetim uygulaması ve video’dan almıştır. İlle de sinemamız için katil aranıyorsa, bu suçu rahatlıkla video ve bu medya için çekilen 16mm Arabesk furyası filmlerine atabiliriz.  O dönem bazı yönetmenlerin nedense ısrarla çektiği “hiç bir şey söylemeden çok şey anlatma iddiasındaki “bunalımlı” filmlerimiz de seyirciyi salonlardan hepten uzaklaştırmış ve video’nun ekmeğine yağ sürmüştür. 70’lerde kapanan salon yoktur ama 80’lerin sonunda bir kaç büyük il dışında neredeyse sinema salonu kalmamıştır.

Orada dile getiremediğim önemli bir husus da şu idi arkadaşlar: Aradan geçen bunca zamandan sonra bu filmleri iyi ya da kötü olarak değerlendirmek çok güç. Çünkü popüler kültür bu malzemeyi başkalaştırdı ve kıymetlendirdi. Leyla İbar’ın da tez konusu olarak seçtiği üzere bu filmler artık bir mastürbasyon malzemesi değil inceleme konusu… Bizler bir zamanlar “Jiletcilerin şarkıcısı” olarak yerin dibine soktuğumuz Müslüm Gürses’e bile şans verip onu elitleştirmişken neden aynını bu insanlara da yapmayalım. Tarantino’nun şaheseri Kill Bill’in çıkış noktası, uçmalı, kaçmalı Hong Kong aksiyonları (Wuxia) değilmidir? Ya ünlü “Parlayan Hançerler”… Sanat daima bir etkileşim içindedir.   70’lerin bu lanetli malzemesinden çok acayip ve kıymetli şeyler çıkarabilecek yeni sanatçılara cesaret vermek adına bile artık o dönemi ve oyuncularını itip kakmayı bir kenara bırakmalıyız. (bknz: Çağan Irmak “Çizgisiz Zamanlar – Kabuslar Evi”)

Günümüzde içinde seks olmayan bayağılıklara bu kadar pirim veren bir toplumun sadece “cinsellik” mefhumu yüzünden bu dönemi toptan reddetmesini çok da dürüst bulmuyorum. “Parçala Behçet”in 1972’de Konya’da yapılan galasına katılan 7000 kişiye bunu tekrar tekrar anlatmak isterdim.

Öteki Sinema, merhaba dediği ilk günden bu yana, Okan Bayülgen’in de dilediği şekilde kendi sineması ile barışık ve bu misyonunu da fırsat verildiği her alanda cesurca ve dile getirmek niyetinde… İsterdim ki o masada Rahmetli Metin Demirhan ağabeyimiz, türün gerçek aksakalı Giovanni Scognamillo üstadımız, (kendisi rahatsızlığı sebebiyle katılamamış) özellikle kadın oyuncularla pek çok söyleşi yapmış olan sevgili mizah yazarı Cihan Demirci olsun ve bu filmleri sevenleriyle konuşarak insanlara ne olup olmadıklarını anlatabilelim.

Programda söyleyemesek de 70’ler erotiklerini ve bu filmlerde oynayan oyuncuları çok seviyoruz. Arzu Okay, Zerrin Egeliler, Zafir Seba, Alev Altın, Figen Han, Dilber Ay, Feri Cansel,  Meltem Işık, Necla Fide, Elif Pektaş, Aydemir akbaş, Hadi Çaman, Bülent Kayabaş, Ali Poyrazoğlu, Mete İnselel, Sermet Serdengeçti namında adını sayamadığımız daha onlarca oyuncuya 70’ler sinemasına anlam katıp o yılları bizler için unutulmaz yapmalarından dolayı çok teşekkür ediyoruz.  Başkaları belki anlamaz ama bizim o oynatılmaktan harap olmuş filmlerin bir yerinde çocukluğumuz, gençliğimiz, çok acayip anılarımız saklı…

Dün gece yayına girdiğimiz anda “Öteki Sinema” aynı anda 984 ziyaretçiyi ağırlayarak bir rekor kırdı.  Okan Bayülgen hepimiz için büyük bir fırsat yarattı ve türü merak edenler, gerçekten anlamak isteyenler için doğru bir adres göstermiş oldu. Tabi programda yer bulmamız ve  söz almamız çok önemli olmasına rağmen blog ruhundan ve paylaşımcılığından ödün vermemekte kararlıyız. Daha gayretli olmak için çok güzel bir isteklendirme oldu ama “en iyi sinema sitesiyiz!” gibi bir iddiaya asla sahip değiliz. Zaten ne demişler:

“Gelecekte herkes 15 dakika ünlü olacak”  Andy Warhol

Son noktada bu müthiş fırsat için Okan Bayülgen ve Disko Kralı ekibinden Aziz Kedi’ye, inanılmaz zerafeti ve müthiş sıcaklığı için gerçek bir Atatürk kadını olan Mine Soley’e, o döneme, ahlaklı ama ahlakçı olmayan yaklaşımı için Hakkı Devrim’e, cesareti ve müthiş anıları için harbi delikanlı Aydemir Akbaş’a, türü inceleyip ciddi bir döküm çıkartan Leyla İbar’a ve Nebil Özgentürk’e  samimiyetle teşekkür ederim.

Tüm “Öteki”ler adına, Murat Tolga Şen

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

9 Comments Leave a Reply

  1. güzel bir programdı. ortaya yatırılanlarda gerçekten doğruydu. nebil özgentürk çekinmeden düşüncelerini ve düşüncelerimizi iyi bir şekilde dile getirdi.

    aslında bir bakımdan sizin görüşlerinize de katılmamak elde değil..yazıda da belirttiğiniz gibi felaket içinde açan çiçeklerde vardı.
    erotik furya olarak adlandırılan filmler her ne kadar yapımcının cebini doldursada iyi filmlerin çekilebilmesi için maddi olanakları da peşinden getirmiştir.

    şuan sinema sektöründe 70 lerden farksız bir hava yok denemez (en azından törpülenmiş hali) ama şöyle de bir fark var. o dönemde konuşmanın ayıp olduğu gerçekler şuan çok rahat konuşulabiliyor. yani aile şeffaflaşması, sinema şeffaflaşması oldu. dejenere midir, gelişme midir? tartışmaya açık.

    yine de geç çıkmanıza rağmen açıklmalarınız gayet iyiydi. keşke en alevli tartışma anında da orada olabilseydiniz.

  2. Okan Blogumuzun tanıtımı için gerçekten de parayla yapılamayacak bir reklam yaptı. Kendisine ne kadar teşekkür etsek de az. Ancak gecede anladığım kadar baya bir sıkıntı oldu. Bir ara elektrikler gitti. Sanırım rejiden sürekli Okan’a sansürle ilgili baskı yapıldı. En sonunda da sinirlenip programı kapadı. Belki de daha üst bir makamdan programın kapatılması için bir baskı gelmiştir bilinmez.

  3. Selam son zamanlarin en karizmatik adami.

    O aksam programa katilimi cok gec olsada,akisi bir anda tersine ceviren ve tum ilgiyi bir anda toplayan Murat Tolga SEN, bizce program suresince gecenin tek bos konusmayan, o filmler ile ilgili fikri olan tek konuk idi.

    Özellikle … Bütün gece sandalye edasi ile baş kosede oturan arastırmacı kimlikli bayan adına bile Murat Tolga’nın katılımı yol açıcı olmuştur.

    Gerek fikri konuşmalari gerek tetikleyici cümleleri,gerekse “abi” diye seslenen sıcak tavirlari, Murat Tolgayi 10 dakika içinde gecenin odak noktasi haline getirdi.

  4. Leyla İbar’a haksızlık etmemek lazım aslında… Kendisi konu ile ilgili ciddi bir çalışma yapmış ama pek söz verilmediği daha doğrusu verilemediği için kendini pek ifade edemedi. Ben özellikle bir bayanın bu konuya eğilmesini çok anlamlı buluyorum.

  5. Ben o gece Nebil Özgentürk’e ben biraz haksızlık yapıldığı düşüncesindeyim. Düşüncelerini tam olarak aktaramadı sanırım ama dediklerinde sonuna kadarda haklıydı çünkü o dönemki filmler çekim tekniği olarakda konu olarakta çok yetersizdi Nebil Bey onu anlatmak istedi fakat Okan Bayülgen sanki yüceltir gibi bir hali olduğunu görünce dayanamadı yoksa Nebil beyin muhafazakar bir insan olduğunu bende düşünmüyorum konu muhafazakarlığa bağlandı. Murat Tolga Bey’i o gece konuk olarak görünce çok şaşırdım bloğu sürekli takip ediyorum ismine aşinayım öteki sinema olarak anons edilince çok sevindim, programda pek söz hakkı verilmesede yinede söz aldığında konuya hakım olduğunu gösterdi.

  6. Merhaba Murat Tolga Şen

    Okan Bayulgen’in programına iyi ki son dakikalarda katıldınız ve o programda en mantıklı açıklamaları siz yaptınız. Nebil Özgentürk’ün o dönemin türk erotik film furyasında neyi savunduğu, neyi eleştirdiği hiç belli değildi ve Hakkı Devrim’in sorduğu sorulara verdiği cevaplar da tutarsızlıklarla ve çelişkilerle doluydu. Nebil Özgentürk sürekli o dönemdeki bayağılıklara vurgu yaptı ve bu bayağılıklara karşı çıktı. O dönemde birçok ülkede çevrilen seks filmlerine baktığınızda bizdeki yaşanan tabloların ve görüntülerin çok benzerlerinin olduğunu görürsünüz dolayısıyla o dönemdeki filmlerin bazılarındaki görüntüleri, o furya bittikten sonra birçok ismin ekran karşına çıkmayı reddetmesini, o dönemin kadın oyuncularının furya sonrası Türkiyeden uzaklaşmak istemelerini…..vs bayağılık olarak adlandırmak kadar saçma bir şey olamaz. O yıllarda birçok ülkenin sex filmleri sinemasına baktığınızda bizim o dönem filmlerimizde olduğu gibi filmin basit bir konu vardır, kadınlar bir sex objesi olarak ön plana çıkarılmıştır ve filmler kadının çıplak bedeni üzerinden prim yapmıştır. Örneğin 1970-1980 yılları arasında çevrilmiş Alman seks filmlerine baktığınızda (ev kadınları raporu, okul öğrencileri raporu ve bunlara benzer 100’lerce film….vs) o filmlerde Nebil Özgentürk’ün deyimiyle hiç mi bayağılık yoktu? Acaba o filmlerde olmayan ama bizim filmlerimizde var olan bayağılık neydi? Yani Nebil Özgentürk’ün mantığına göre, bayağılık sadece türk sex filmlerinde olmuştur, diğer ülkelerde çevrilen sex filmlerinde herşey seviyelidir, kalitelidir ve filmler sağlam senaryolar üzerine oturmuştur! Hangi ülkede olursa olsun sex filmlerinde oyunculardan senaryoya, yapımcılardan kameramana kadar bizdeki yaşanan tablolar orada da yaşanmıştır. Sık sık vurgulanan konulardan biri de yukarıda da değindiğim kadın oyuncuların sex filmleri furyasından sonra ortadan kaybolmaları, yurtdışına yerleşmeleri, kiminisin intihara kalkışması….vs idi. Bu da sanki sadece bizim sinemamızda yaşanan bir durummuş gibi ortaya konuluyor ve bu da çok yanlış. Örneğin o dönemin tanınmış alman seks filmi yıldızlarından bir tanesi Karin Schubert idi. Karin Schubert sinemaya 1970li yıllarda kült, korku ve komedi konulu filmlerle adım atmış, daha sonra erotik filmlerde ve 40 yaşından sonra da porno filmlerde rol almıştır. Bugün Karin Schubert’in hayatta olup olmadığı, nerede yaşadığı ve ne yaptığı bilinmiyor. Gene sadece bizim seks filmlerimizde olduğu ama başka ülkelerde çevrilmiş sex filmlerinde olmadığı iddia edilen bir duruma ait başka bir örnek verecek olursak Yunaninstan’da 1970lerde çevrilen seks filmlerinde başka filmlerden alınmış veya sonradan çekilip araya sanki o sahnelerin devamıymış gibi eklenmiş görüntüleri görmek mümkün.

    Bir de Nebil Özgentürk şunu söyledi: “2009da Türkiyede kaliteli bir erotik filme imza atılsa ben böyle bir düşünceyi desteklerim”. Bırakın Türkiyeyi, zaten internetin bu kadar fazla hakimiyetinin olduğu bir dünyada artık 1970li yıllardaki gibi gerçek erotizmin var olduğu filmler artık çevrilmiyor ki! ve erotik film kavramı da maalesef hayatımızdan silinmekte olan bir kavram haline geldi ve erotizm yerini ucuz ve düşük kaliteli pornografiye bıraktı. Sonuçta, Eğer bir erotizmden bahsedeceksek 1970-1985 arası dönem sinemada erotizmin altın çağını yaşadığı bir dönemdi bence ve o erotizm anlayışının bir daha geri geleceğini düşünmüyorum. Erotik film sektörü de ciddi bir krizde zaten ve bu konuda dünyanın en tanınmış ve en çok satan dergisi Playboy bile artık çok az kimse tarafından satın alınıyor, hatta Playboy dergisinin bir ara kapanma noktasına kadar geldiğini gazetelerden okumuştum ve şimdi ne oldu bilmiyorum.

  7. “Gelecekte herkes 15 dakika ünlü olacak” Andy Warhol

    Farkında olmadan Disko Kralı’nın bu haftaki temasını belirlemişiz. :)

    Bu arada bu haftaki program müthişti ama korkarım Okan’ı Ergenekon’dan içeri alacaklar! :)

    Programa Hayrettin Karaca ve Muazzez ilmiye Çığ’ı çağırarak memleketin dertleriyle dertlendiğini gösterdi. 2547 sayili kanunun 50 d maddesinin araştırma görevlisi kıyımına duyarsız kalmayıp, temsilci grubu programa çıkardığı için de tekrar tebrik ediyorum. Aslanım Okan.

  8. Okan entellektüel birikimini sonunda yavaş yavaş çıkarmaya başladı ortaya. Seyircinin ondan bunu istemediği belli ama bana kalırsa bu yolda devam etmesi lazım. Özellikle NTV’deki programı çok başarılı bence.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Aynı Salondalar Ama Hiç Karşılaşmadılar: Ali ile Ayşe’nin Hikayesi

Ali ve Ayşe gençliklerini doyasıya yaşayan iki insan, tanışmıyorlar çünkü
blank

Sevgili Dayım…

Kartpostal çocuğu olmayı bıraktıktan sonra da halkını kollamaya ve ona