1998 yapımı Disney animasyonu Mulan, genç bir kızın kendisini savaş alanında kanıtlayarak bir kahramana dönüşme sürecini aktaran, oldukça eğlenceli ve seyircinin usunda iz bırakan bir yapımdır. Disney’in, Mulan’ı live action bir film olarak çekeceğini öğrendiğimde heyecanlanmam da bu yüzden ama ortaya çıkanın bu olduğunu gördükten sonra keşke hiç dokunmasalarmış dedim.
Mulan’ın zaten bildiğiniz bir hikayesi var, bizim atalar yani animasyonda Hunlar, bu filmde Cücenler, Çin İmparatorluğunun sınırlarını tehdit ediyor. Altın tahtta oturan ama sabah akşam ülkesinin insanlarının iyiliğini düşünen Çin İmparatoru, her bir ailenin bir erkeğinin, ülkeyi Kuzey istilacılarına karşı korumak için İmparatorluk Ordusunda görev yapması gerektiğine dair bir karar verdiğinde, onurlu bir savaşçının en büyük kızı olan Hua Mulan, hasta olan babasının sağlığı için korktuğundan, onun yerine erkek kılığına girerek savaşa katılıyor.
Disney, tutmuş animasyonlarını ard arda live action filmlere çeviriyor. Benzer bir proje olan Alaaddin, büyük ölçüde Will Smith yüzünden, animasyonu kadar olmasa da seyirciyi oyalamayı başarıyordu ama Mulan’ın böyle bir gücü yok. Orijinal hikayeden budana budana geriye bir şey kalmamış. Bir sürü karakteri yok etmiş, olanları değiştirmişler ve yeniden öyküleme yapmışlar. Yeni Mulan, eğlenceyi tamamen boşveren, kendisini çok fazla ciddiye alan bir masal ve bu haliyle çok sıkıcı…
Kadın kahramanlar hep vardı. Çocukken okuduğum çizgi roman kahramanı Red Sonya ya da Conan’ın Afrika’daki maceralarında yoldaşı olan kara kıyıların kraliçesi Belit, yine Conan filmindeki Valeria, Terminator’ün Sarah Connor’ı ve onlarcası daha… Mulan kendisini öncü bir yapım sanıyor ama Hollywood kadın kahramanları keşfedeli çok oldu, doğu sineması ondan bile önce… Mulan, Çinli bir genç kız ve öğrenmenizde fayda var, bir dönem çok popüler olan Uzakdoğu dövüş filmlerinin atası sayılabilecek hikayeler zaten kadın kahraman hikayeleriydi. Sinema tarihçileri, ilk wuxia filmi olarak Lady Knight Li Feifei’yi (1925) işaret ederler. Hal böyleyken Mulan’ın, “kadın kahramanlara sinemada yer açacağız” diye hava atması tuhaf kaçıyor. Film sürekli olarak kadın kahraman meselesini yükseltmeye çalışınca da orijinal hikayeden uzaklaşıp sıkıcılaşıyor.
Kadın Kahraman, Kadın Yönetmen!
Kadın kahramanlı filme günümüz politik doğruculuğuna uygun şekilde kadın yönetmen atayınca proje hepten yoldan çıkmış. Disney, elinde Kathryn Bigelow olduğunu sanabilir ama Niki Caro’nun bir aksiyon filmi çekmekle ilgili hiçbir fikri yok. Düşünsenize, elinizde Uzakdoğu dövüş efsaneleri olan Jet Li, Donnie Yen ve Jason Scott Lee var ve seyirciyi esnetmeyi başarıyorsunuz.
Mulan’ın ilkokul öğrencilerinin bile bayat bulacağı senaryosunu tam 4 senarist yazmış. Rick Jaffa, Amanda Silver, Elizabeth Martin ve Lauren Hynek… İnsan 4 kafadan çıkan işi görünce dehşete kapılıyor çünkü biri size hadi bir film uydur dese birkaç dakika içinde bundan daha iyisini yapabilirsiniz. Bu tür hikayeleri çekmekte usta onca yönetmen varken o koltuğa oturtulan Niki Caro’nun boyunu aşan bu projeden sonra kendi küçük filmlerine döneceğini umuyorum. Filmin benim için tek güzel tarafı başroldeki Yi Fei Liu’nun rolü sahiplenişini izlemek oldu. Peki, sırf bunu izlemek için sinemaya gitmeye değer mi?
Mulan, Disney’den beklemediğim kadar büyük bir hayal kırıklığı… Filmin neden ABD’de gösterilmeyeceğini anlamak mümkün. Çünkü ne sinemada salon gösterimi yapacak ne de pandemide kaçan seyirciyi döndürebilecek güçte bir iş değil.