Maalesef District 9’ın Türkiye gösterimi deli gibi geç bir tarihte olduğu için (2 Ekim 2009), bu muhteşem filmi sinemada izleyemedim. Öyle ki matbaa bile Osmanlı’ya daha erken gelmişti. En son 2003 yılındaYazıcıoğlu’ndan aldığım bir VCD’yi izleyip ruh sağlığıma veda ettikten sonra sinema çekimi izlemeye tövbe etmiştim ama District 9 söz konusu olunca dayanamadım. O nedenle bu film içimde hep bir uktedir.
Düzenli, istikrarlı ve oldukça geniş bir arşivi olan bir Soundtrack delisiyim ama bugüne kadar Clinton Shorter’dan tek bir Score ya da Soundtrack dinlememişim. Bunun nedeni, kedisinin District 9’a kadar genellikle TV filmleri için müzik bestelemiş olması. Bear McCreary’den sonra ilk defa TV prodüksiyonları için çalışan bir müzisyenin, bu derece önemli bir projede yer aldığını görüyorum. Gerçi projenin bütçesi küçük olsa da uyandırdığı etki gerçekten büyük oldu.
Şarkı listesi ve değerlendirmeyi aşağıda bulabilirsiniz.
1. District 9 (6.28)
Trailer ve kısa gösterimler dolayısı ile en tanıdık parça, ismini filmden alan District 9. Parçanın çok beğendiğim ve beğenmediğim bazı yönleri var. Öncelikle negatif yönleri sıralayalım;
Belki çoğu dinleyicinin umrunda olacak birşey değil ama kullanılan String‘lerin bazılarının elektronik olması beni çok rahatsız etti. Gerçek seslerle, yapay sesler birbirinden çok net ayırt edilebiliyor. İkinci tuhaflık ise, parçanın geçişlerinin çok belirgin olması… Aynı şarkı içinde 3 farklı şarkı dinlediğiniz hissine kapılıyorsunuz ki, “movement” adı verilen olay burada işe yaramamış. Şarkının en iyi yanı ise Intro’su… Mükemmel bir vokal (henüz kim olduğunu öğrenmedim) ve mükemmel bir müzik olmuş.
2. I Want That Arm (2:13)
Soundtrack’in klasik gerilimli parçalarından biri… Bu parçada asıl dikkatimi çeken şey şarkının girişi oldu. Christopher Young‘ın The Grudge Score‘undaki 5.21 sn’lik Ju-On Title Track‘iyle, I Want That Arm‘ın girişi neredeyse aynı :) Benden kaçmaz.
3. She Calls (1:35)
Standart soundtrack parçası… Arkadaki tuhaf gayda benzeri ses ve elektronik string’ler güzel uyum sağlamış.
4. Exosuit (3:15)
Soundtrack’in en tempolu ve dikkat çekici parçalarından biri. Girişteki davullar ve 0:49’tan itibaren giren vokalin uyumu çok başarılı… 1 dakikalık düşük tempolu bölümden sonra tekrar yükselen parça, bence albümün en iyi şarkılarından biri…
5. Harvesting Material (1.45)
0.45’ten itibaren yükselen string ve davullarla başlayan kısıma dikkat edin! Mükemmel olmuş. Tekrar Bear McCreary ile kıyaslamam gerekirse, ona göre daha yapay sesler kullanan Clinton Shorter’ın, tıpkı McCreary gibi sadece davul ve perküsyon kullanarak ortaya çıkardığı şey gerçekten çok başarılı bence.
6. Heading Home (1.14)
Transformers Soundtrack’inden esintiler taşıyan bu parçayı dinlerken Hans Zimmer ekolünden yetişmiş Steve Jablonsky‘ı duyacaksınız. Başarılı…
7. A Lot Of Secrets (2:27)
Soundtrack’in bana kalırsa en başarılı 2. parçası… Eğer District 9‘a özgü muhteşem vokaller olmasaydı;“Graeme Revell‘dan Aeon Flux Soundtrack’i mi dinliyorum?” diye düşünebilirdim. District 9‘ın “A Lot Of Secrets” parçasından sonra Aeon Flux’ın “Bregna 2415” adlı parçasını dinleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
8. Back to D9 (1:45)
Kısa, ama isteneni veren bir parça. Genelde Marco Beltrami‘nin tercih ettiği “sapık sekanslı aksak ritm” olayına güzel bir giriş yapılmış… Tek başına “açayım da dinleyeyim” denecek bir parça olmasa da, RPG‘lerde falan tercih edilebilir :)
9. Wikus Is Still Running (2:57)
District 9‘ın en sevdiğim parçası! Davullar, doğu perküsyonları, arka plandaki elektronik sesler, şarkının temposu; her şey mükemmel! 1:26’dan sonra iyice mistik bir havaya bürünen parça, zaman zaman Danny Elfman‘ı anımsatsa da, bence albümdeki en orijinal eser olmuş. 10/10
10. Get Him Talking (2:05)
Ne alaka bilmiyorum ama, ilk Körfez Savaşı’nı izlerken TV’ler tarafından sıkça kullanılan Vangelis parçalarından birini hatırlattı bu bana… Şu anda şarkının adını hatırlayamıyorum ama dinleyen varsa ne demek istediğimi anlayacaktır.
11. Prawnkus (4:00)
Yine tulumla başlangıç yapılan, Ambiance & Chillout ayarında bir parça… 2. dakikadan itibaren iyice uçuşa geçen şarkı, sonlara doğru yine büyüleyici vokalin güzelliği ile kendini gösteriyor. Bu vokalin adını henüz öğrenemedim, ama mutlaka ünlü olması gerektiğini düşünüyorum.
Albüm Değerlendirmesi Genel: 5/10
Öncelikle merhabalar.
Sıralayacak olursam.
1 – District 9
String diye tabir ettiğin yaylıların bazılarının elektronik olması diye bir durum söz konusu değil. Pad adı verilen süreğen background sesler var ve bunlar zaten elektronik olarak elde edilen sesler. İki ayrı ses içeriği bir arada kullanılmış. Film müziklerinin kayıt kısmı konusunda her hangi bir döküman olmadığından emin olmak pek mümkün olmasa da. Harcanılan bütçe ve ortaya çıkan müzik prodüksiyonunun çeşitliliğine bakınca, yaylı kayıtlarının da her hangi bir icracı tarafından seslendirilmediğini tahmin ediyorum. Aksi bir durum olsa da günümüzde bunları ayırt etmek pek mümkün olamıyor.
Eserin trafiğinin birden fazla şarkıymış gibi gelmesi çok olağan bu bir çok “Main Theme” de görülen durumdur.
Main theme denilen adı üstünde ana tema filmin diğer müziklerine de etki eden ana iskelettir. Çok parçalı kolay varyasyonlanabilir, 2dklık fragman için de 30sn’lik tanıtım videosu için de 10sn’lik reklam videosu için de kesilebilir ve bunların varyasyonlarına açık olmalıdır. Bu District 9’a özgü bir durum değildir. Bir çok film müziğinin Main Theme’in de bu durum gözlenebilir.
2 – I Want That Arm
Öncelikle girişi Ju-On 1’e hiç benzemiyor. Timpani roll ve yükselen yaylı efekti, gerilim için her zaman kullanılır. Klasik eserlerde dahi durum budur. Bu aynı yürüme sesi aynı demek gibi bir şey. Kaldı ki sonradan dahil olan ritmik öğe tamamen farklı 10sn’lik yer için benden kaçmaz demenin alemi yok.
3 – She Calls
Standart soundtrack parçası diye bir şey yoktur. Ona score denir. Aradaki ses de gayda filan değil bildiğin harmonikleri öne çıkartılarak efektif biçimde çalınmış bir çellodur.
5 – Harvesting Material
Bu duyduğun perküsif seslerin de çoğu -aynı deyimle kullanacak olursak- ne yazık ki yapay. Fakat bir ses yapay demek zaten ses teknolojisinde başlı başına hata. Yapay’dan ziyade örneklenen ses içerikleri vardır. Ya gerçeğini kullanırsın ya da sentezlenmiş içerikleri. Yapay ses kullanmak diye bir şey zaten yoktur.
6 – Eser hiç de Hans zimmer ekolünden filan değildir. Hemen detune ve screamy ses duyduğunuz anda Hans Zimmer demeyiniz. Derseniz de içinizden deyiniz.
7 – O vokaller daha çok olaya etnik bir etki katabilmek için düşünülmüş. Buna benzer bir çok eser var. Elektro senfonik ya da sinematik epik müzikler zaten enstrüman ve yapı itibariyle birbirlerine çok benzerler. Aynı yapı üstüne uzak doğu ezgileri koyarsanız uzak doğu etkileri alırsınız, ortadoğu enstrümanları koyarsanız, ortadoğu etkisi alırsınız. Bir nevi etnikleştirmedir. O yüzden ben bu vokali çıkartınca aynı bilmemneye benziyor demek büyük hatadır.
8 – Back to D9
Öncelikle bu da score diye tabir edilen bir müzik. İkincisi ritmi aksak filan değil. Bolca delay var o kadar.
9 – Wikus Is Still Running
Doğu perküsyonu dediğin şeyin ne olduğunu dinledim dinledim bulamadım. Ya arada giren sesi darbuka sanıyorsun ya da daha ileride giren her hangi bir perküsyonun kasnak sesine çok benzeyen şeyi doğu perküsyonu sanıyorsun. Kaldı ki doğu dediğin şey ney pek emin değilim ama genel olarak zaten filmin müziklerinin genelinde dhol adı verilen ve ensemble olarak çalınan hint davulu ve Klasik batı müziğinin timpanileri var.
11 – Prawnkus
Cidden gidip bi tulum ve gayda dinlemen lazım. Ve folklorik bir vokali bu kadar yere göre sığdıramamış olman gerçekten çok acayip. Kültürel öğeler bunlar, aynı hintlilerin, çinlilerin, isviçrelilerin etnik müziklerindeki vokaller gibi.
Özetlemek gerekirse. Öncelikle bir şeyi eleştirmek için o konuda fikir sahibi olmak yeterli değil, bilgi sahibi olmak şart.
İkincisi film müziği böyle tarkan albümü gibi incelenmez. Filmin üstünde incelenir.
Ve belki de en önemlisi, o bahsettiğin Hans Zimmer’ın bir sözü vardır. “en iyi film müziği, filmi izlerken duymadığınız film müziğidir.” tadında. Yani izlerken müziği farketmemen o müziği iyi yapar. Kaldı ki benzer tematik durumlarda benzer elementler kullanılabilir. Müzik öyle sandığın gibi bir şey değildir, tutup duygusal sahne amaan herkes minör gamlar kullanıyor dersen, linç ederler. Scorelar da böyledir. birbirlerine duygu olarak benzedikleri gibi şekil, şemal ve yapı olarak da benzerler. Ay ben bunu çıkartınca aynı diğeri diyemezsin. Hele de film gibi duygu durum değişikleri ani olan bir sanat eseri için hazırlanmış aynı şekilde duygu durum değişiklikleri içeren müziğe tutup da, 3 ayrı parça dinliyormuş gibi oldum hiç diyemezsin.
Bir eseri eleştirirken; elektronik sesler, yapay sesler, bilmemneler diye eleştirmen zaten yersizdir. Esere bütün olarak bakmak durumundasın.
Lütfen bir daha böyle işkembeden film müziği eleştirisi falan yapmayın. Yapacaksanız da bunu gidip kişisel blogunuzda filan yapın. Sabah sabah adamı göt kadar müzikal dağarcığınızla geriyorsunuz.
Negatif yanlarını sıralayacakmış, sensin negatif.
Mühim Bey,
Size nerd rage yaşatmak istemezdim gerçekten kusura bakmayın :) Ben bir dinleyici olarak yazdım, müzik uzmanı değilim tabii ki. Bu da akademik bir yayın değil, kendi bilgimiz doğrultusunda yorumlarımızı aktardığımız bir site. Bir çok yanlışım olmuş, sayenizde çok şey öğrenmiş oldum, bilgilendirici yorumunuz için teşekkür ediyorum. Fakat söylemem lazım ki bu kadar sinir bünyeye zarar ^^
Sevgiler,
Emel Bilge
Emel Hanım,
Sabaha kadar çalışmıştım, stresliydim, tersimdeydim, baktım hakkaten bağırmışım baya bi.
Verdiğiniz karşılık, kaz tüyü yastıkla kafama vurulmuş etkisi yarattı. puf.
Bi kahve ısmarlar özür dilerdim de. çok iş güç var. bi de aramızda kalsın kahve sevmem zaten.
İyi çalışmalar.
Mühim.
Emel Hanım ve Mühim Beye ithafen,
Yıl olmuş 2020. Dünya, Oy Oy Corona diye halaylar eşliğinde sırayla inlemekte ve ben bu yazıyı yaklaşık 5 yıl aradan sonra ilk defa okuyorum. İlk önce şöyle bir yüzeysel göz gezdirdim, sonra yorumlara da bakınca ilgimi çekti. Filmi galiba izledim gibi, öyle anımsıyorum (bazen kronik unutkanlık tutuyor). Fakat bu yazıdan sonra tekrar izlemeye karar verdim. İlk önce filmin soundtrack listesini Youtube’tan buldum. Sonra her parçayı dinlerken, sırasıyla parçalar hakkındaki yorumlarınızı okudum. Gerçekten çok hoşuma gitti böyle karşılıklı tatlı sert yorumlarınız. Emel Bilge Hanım ve Mühim Değil Bey, eğer hala Coronaya yenik düşmediyseniz, bence siz bir gün, bir şehirde, bir kafede buluşun. Kahve olmaz belki ama belki çay ısmarlarsınız birbirinize, bir de güzel bir sohbet. Eminim ki, birbirinizden öğrenebileceğiniz yeni şeyler vardır. Filmlere, müziklerine ve hayata dair…Sağlıcakla Kalın :)
3Teker