Doğa Can Anafarta: ‘Biz canavarlarla değil cinlerle korkutuluyoruz’

20 Mayıs 2016

blankBu hafta gösterime giren Alamet-i Kıyamet farklı bir korku filmi olmayı amaçlıyor ve kıyamet alametleri ile Deccal’ın gelişini hikayeleştiriyor. Filmografisinde Mihrez: Cin Padişahı da bulunan genç yönetmen Doğa Can Anafarta ile filmi ve Türk korku sinemasını konuştuk. İyi okumalar…

Öteki Sinema için söyleşen: Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen: Türk korku sineması son yıllarda büyük bir sıçrama yaptı, artık neredeyse her ay birkaç yerli korku filmi gösterime giriyor. Son iki filmini bu türde yapmış bir sinemacı olarak bu artışı neye bağlıyorsunuz?

Doğa Can Anafarta: Seyircide bu türe bir talep oldu son yıllarda çok ilgi gördü fakat bu sene özellikle özensiz işlerin sayısı çok arttığı için seyirci uzaklaşmaya başladı. Umarım filmler daha kaliteli ve seyirciyi tatmin edecek seviyeye ulaşır.

MTŞ: Cin furyası devam ediyor ama farklı konularda korku filmleri de gelmeye başladı. Alamet-i Kıyamet’te bunlardan biri gibi duruyor. Kıyamet alametlerini film yaparken nelerden ilham aldınız?

DCA: Aslında 99 yılı bende iz bırakan yıllardan biriydi. O yıl satanist cinayetleri, deprem, güneş tutulması, sahte Mesihler, Akmar baskını bir sürü haber gördük ve o günden bu yana neredeyse her akşam televizyonda alamet olarak yorumlanabilecek haberler izliyoruz. Bizde 99 yılında kıyamet başladıysa ve devam ediyorsa gibi bir alternatif yorum sunduk filmde. Geçen yıl kadın cinayetlerinde çok artış olunca bu konuyu da filmin içine alarak geliştirdik.

blankMTŞ: Sette günler nasıl geçti, enteresan olaylar oldu mu?

DCA: Yok gayet güzel geçti.

MTŞ: Bir korku filminin seti nasıl bir atmosferdir?

DCA: Korku filminin atmosferi şöyle ağır makyaj uyguladığınız korkunç bir karakteri tuvalletten sete dönerken görüp ödümüzün kopma ihtimali var fakat korkunç sahneleri çekmek hareketli olduğu için insanların enerjisi genelde yüksek oluyor buda tüm filmi olumlu etkiliyor. Çok genç ve süper bir ekiple çalıştık yapımcılarımız Kanat Doğramacı ve Oğuzhan Başoğlu farklı düşünen ve ekibi sahiplenen yapımcılar bunların atmosferde bir etken.

MTŞ: Kafanızdaki filmin ne kadarını çekebildiniz, sonuçtan mutlu musunuz?

DCA: Yüzde doksan çektim çok mutluyum, yüzde onluk kısım bizim sektörde zaten olmazsa olmaz.

MTŞ: Türk korku filmi seyircisinin doğaüstü fenomenlere (cinler-ruhlar-lanetli evler vs.) ilgisi neden? Neden bizim canavarlarımız yok?

DCA: Biz küçükken canavarlar ile korkutulmuyoruz. Cinler ile büyüler ile korkutuluyoruz bu da zaman ilerledikçe bize işliyor. Dolayısıyla bu korku nesiller arası geçiyor. Bizim korkularımız daha din olguları taşıyan korkular ya da psikolojik korku ne de olsa epey hareketli bir ülkeyiz.

MTŞ: Sizin en sevdiğiniz korku filmleri ve korku türünde filmler çekmiş sinemacılar kimler?

DCA: Polanski’nin apartman üçlemesi zaten hayran olduğumuz ve esinlendiğimiz filmler. Onun dışında Wes Craven ve John Carpenter filmlerine bayılırım. Jaws ve Birds de ‘mahalle korkusu’ olarak çok keyif aldığım filmler…

MTŞ: Filmdeki favori sahneniz hangisi?

DCA: Gece kulübü sahnesi, bir de başroldeki Büşra Çubukçuoğlu’nun bir halk otobüsünde etrafı onu izleyen insanlarla dolu olduğu sahne. Aslında bu iki sahne filmde anlatmak istediğimiz konuların özeti…

053261.jpg-r_640_360-f_jpg-q_x-xxyxx

MTŞ: Korku filmlerinde efekt ve makyaj çalışmaları özel önem taşır. Filmin efekt ve makyajlarını kim yaptı?

DCA: Makyajlarımızı Ebru Öztürk ve Rabia efektlerimizi Vedat Ergin ve ekibi yaptı. Herkesin ellerine sağlık… Alkarısı karakterinin makyajı konusunda baya iddialıyız.

MTŞ: Yerli korku filmlerinin yurtdışında ilgi göreceğini düşünüyor musunuz?

DCA: Olabilir Baskın bu sene baya beğenildi diye biliyorum umarım devam gelir. Tabi bunu başarmak istiyorsak senaryolar daha evrensel, prodüksiyonlar daha büyük olmalı.

MTŞ: Bundan sonraki proje yine korku mu olacak yoksa başka türde bir film mi gelecek?

DCA: Umarım başka türde bir iş olacak çok heyecanlıyız.

MTŞ: Teşekkürler…

DCA: Ben teşekkür ederim.

alamet-i-kiyametten-yepyeni-video

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Hakan Tosun: ‘Olayları ideolojiden uzak aktarmaya çalışıyorum’

Sosyal medya üzerinden toplumsal bir tepkinin peşine düşen, onu belgeleyen
blank

Deniz Tarsus ile Söyleşi Mod’undayız

Deniz Tarsus, MOD isimli kısa filmiyle yaptığımız şeyi bilerek yapıyor