Tür sinemasına ait kritiklerimin girişi birbirine benzer; korkunun her dalı sinemanın başlangıcından bu yana sürekli yağmalanmış ve bu yüzden klişeden ibaret hale gelmiştir. Tutmuş fikirleri hatasız uygulayanlar kazanır! Örneğin, çok tutulan James Wan filmleri, 80’ler korkularından saçılan fikirlerin yeni tekniklerle modaya uygun bir şekilde uygulanmasından ibarettir. Bu türde devrim yapmak imkansıza yakındır ama genç sinemacıların kutsal kadeh arayışı asla sonlanmaz. Olur da türe ya da alt türe dair revizyon tutarsa da ortalık bir süre sonra klonlardan geçilmez olur. Danny Boyle’ın 28 Gün Sonra’da başardığı yenilikçi yaklaşımın akabinde tüm zombi filmlerinin başına musallat olması gibi ve bu gözde türü tek tipleştirmesi gibi…
Bazı sinemacılar ise devrim yapmak yerine terk edilmiş usulleri kullanarak tür nostaljisi üretmenin peşine düşer. Bu geleneğinde korku filmi seyretmek olan ortalama üstü seyirci için oldukça kıymetli bir çabadır. En iyi 10 İspanyol Korku Filmi listelerinin demirbaşı olan Yetimhane’nin (El Orfanato) senaristi olarak tanıdığımız Sergio G. Sánchez yazdığı ve yönettiği Karanlık Sır’da (Marrowbone) işte bunu yapıyor. Eski usul korku filmlerinin sakin biçimini alıyor, günümüz evveli bir set kuruyor ve bizde Süper Korku dergisinde yayınlanan Eerie çizgi romanlarından fırlamış gibi duran bir gizem hikayesi oluşturuyor. Karşımızdaki, iyi yazılmış, iyi oynanmış, sanat ve görüntü yönetmenliğindeki üstün zanaatla da güçlenen bir film. Korku sineması seyircisinin alışık olduğu iki numarayı birleştirerek oluşturduğu final bazı bünyelerde hayal kırıklığı yaratabilir ancak filmin tamamı merakla izleniyor. Onlarca uyduruk korku filminden sonra nihayet üzerinde kafa patlatılmış, türün gişesine değil geleneğine özenen bir iş.
Filmde birbirine sevgiyle bağlı dört kardeşi izliyoruz. Annelerini kaybeden gençlerin birbirlerinden kopmamak için tek şansları var, o da annelerinin ölümünü herkesten saklamak. Bu sır onları uzunca bir süre aynı evde ve bir arada tutuyor ancak bu birlikteliğe katılan ve evde gizlenen kötülük büyük bir soruna yol açıyor. Sergio G. Sánchez bir kez daha dramatik yapıyı ustaca kurarak korkunun güçlenmesini sağlıyor. Bunu bir korku filmi olarak tavsiye etmek istemiyorum aslında çünkü ortada korkutan bir dram var. Tıpkı Yetimhane’de olduğu gibi, film bittiğinde damağımızda kalan tat dehşet değil hüzün oluyor. Karanlık Sır, kaçan, kovalanan, sürekli çığlık atan değil yaşayan karakterlerin dehşetini izletiyor.
Bunu yaparken de, film boyunca seyircinin merak duygusunu sürekli tetikleyen kıtırlar atıyor. Sánchez’in amacı, seyircinin önüne koyduğu veriyi işleyip sonuç üretmesinin ardından büyük bir dönüş yaparak hikayeyi başka bir noktaya taşımak. Bunu başarıyor ancak sıkı korku izleyicileri için çözülmesi imkansız bir gizem yok çünkü biz bu numarayı daha önce görmüştük!
Ben filmin finalinde çözümlenecek gizeme değil de hikayeye ve ustaca işlenen dramatik yapıya odaklandım ve çok keyif aldım. Size de tavsiyem öyle yapmanız zira Karanlık Sır, ortaya saçtıklarını öylece bırakan ve cevapsız sorulardan utanmayan bir yeni yetme sinemacı filmi değil. Gizemli bir lokomotifin sürüklediği tren dengeli giriş-gelişme-sonuç vagonlarına sahip. Ne zamandır bu kadar iddiasız ama doygun bir tat bırakan bir tür filmi izlememiştim. Berbat bir hikayeyi ucuz CGI marifetiyle kotarıp seyircinin aklını zehirleyen onlarca fantastiğin arasında gerçek bir durak. Sergio G. Sánchez’in yeni filmini merakla bekliyorum. Tadını çıkararak izleyin.
murattolga@otekisinema.com