Bazen tanrının yaratırken bazı insanlara daha fazla özen gösterdiğine inanıyorum. Özellikle elimdeki örnek Neil Gaiman gibi on parmağında on marifeti olan bir insan ise.
Post modern bilim kurgu/fantastik yazınının yaşayan en önemli on yazarından biri olarak gösterilen Gaiman, roman yazarı, çizgi roman yazarı, çocuk kitapları yazarı, şarkı sözü yazarı, şair, senarist, gazeteci gibi birçok sıfatı hakkıyla taşımaktadır. Şimdi gelin kısaca ülkemizde hala hakkettiği ilgiyi görmeyen Gaiman’ın hayatına ve işlerine bir göz atalım.
Polonya kökenli Yahudi bir ailenin çocuğu olan Gaiman çocuk yaşlarda Tolkien, Lewis, Lovecraft, Le Guin gibi fantezi edebiyatın yapı taşlarını okumuştur. Ailesinin geçmişi, babasının Scientology tarikatının bir üyesi olması ve Hristiyan okullarında aldığı eğitimin verdiği çok kültürlülük yazılarında sıkça kullandığı bir tema olmuştur. Özellikle hikayelerinde mitlerle beslenen Gaiman verdiği bir röportajda “neden mit?” sorusuna “Çocukken radyoaktif bir mit tarafından ısırıldığım için.“ cevabını vermiştir.
V for Vendetta ve Watchman’in yaratıcısı Alan Moore ile olan dostluğu sonrasında çizgi roman maceraları yazmaya başlayan Gaiman birçok yayımcı için çalışmıştır. Ancak onu şöhrete ulaştıran seri The Sandman‘dir. 89-96 yıllarında seri olarak yayınlanan Sandman, Morpheus adlı rüya tanrısının hikayesini anlatır. Seriden sonra da Grafik Roman şeklinde yayınlanan hikayeleri olmuştur. Arkabahçe yayınları sayesinde dilimize çevrilmiş bulunan seri birçok ödül kazanmıştır. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Bir yaz gecesi rüyası ‘nin Sandman yorumu ile Dünya fantezi edebiyatı kısa öykü ödülü ki ilk defa bir çizgi romana verilmiştir. Çizgi romanlar içinde gönlümde her zaman ayrı bir yeri olan Sandman fantezinin sınırlarını zorlayan çizim ve hikayeleri ile her zaman farklı kalacaktır. Zaten klasik bir Heavy Metal albümü gibi her daim alıcısı bulunan bir çizgi roman olmuştur. Sanırım Çizgi romanları da artık pop ve klasik gibi ayırmanın vakti geldi.
Sandman’den sonra roman yazmaya ağırlık veren Gaiman, Stardust (2000), American Gods (2001), Coraline (2002), Anansi Boys (2005) gibi romanları ile New York Times Bestseller listelerine giren ve yeni romanları ilgiyle beklenen bir yazar olmayı başarmıştır. Romanları İngiliz mizah anlayışı ile Amerikan macera/korku romanlarının bir bileşimidir. Özellikle American Gods ve onun bir anlamda devamı olan Anansi Boys bu yönden öne çıkar. Gaiman kendine has yazı dili ile İngiliz mizahının Terry Pratchett’la beraber en önemli isimlerinden biri olmuştur.
Gaiman’ın Shakespeare hayranlığı da hikayelerinde kendini belli eder. The Sandman’de üç ayrı hikayede Shakespeare bir karakter olarak bulunur. Morpheus ile anlaşma yapan Shek (böyle kısaltma mı olur lan?) aldığı ilham karşılığı rüyalar efendisini yüceltmek için iki hikaye yazacaktır. Ayrıca Anansi Boys’da da Hamlet ve Macbeth’e birçok gönderme mevcuttur.
Gaiman romanları ile de sayısız ödüle kavuşmuştur. American Gods ve Caroline ile Hugo, Nebula, Bram Stoker award gibi neredeyse o yılın bütün önemli bilim kurgu/fantazi ödüllerini toplamıştır. Ayrıca Anansi Boys da Hugoya aday olmuş ancak Gaiman jüriden romanının çekilmesini ve genç yazarlara şans verilmesini istemiştir.
Gaiman’ın hikayeleri sayısız filme de çevrilmiştir. Özellikle Robert De Niro, Michelle Pfeiffer ve Claire Danes gibi isimler ile göz dolduran 2007 yapımı aşkı için her şeyi göze alan bir gencin paralel evrende yaşadığı maceraları konu alan Stardust iyi bir başarı yakalamıştır. Senarist olarak da çalışan Gaiman Beawulf‘un hem prodüktörlüğüne hem de senaryosuna imza atmıştır. 2009′da vizyona girmesi düşünülen Coraline ise Stop/Motion tekniği ile çekilen bir animasyon olacak. Bir röportajında ise yazar gelecekte Gılgamış Destanı’nı senaryolaştırmak istediğini söylemiştir.
Arkadaşları için şarkı sözleri de yazan Gaiman’ın özellikle Tori Amos ile ilginç bir ilişkisi vardır. Ünlü şarkıcı, Tear in Your Hand şarkısında “If you need me, me and Neil’ll be hangin’ out with the dream king. Neil says hi by the way.” (Eğer bana ihtiyacın olursa Neil ile rüya kralının yanında olacağız. Bu arada Neil’in sana selamı var.), Space Dog’da ise “Where’s Neil when you need him?” (İhtiyacınız olduğunda Neil nerede?) şeklinde yazara göndermelerde bulunmuş. Neil de boş durmamış şarkıcının bir albüm kapağına kısa bir hikaye ile destek vermiş ayrıca Stardust’da da Tori Amos’u hikayeye bir yan karakter olarak katmıştır.
Yarattıkları ile ilgili haklarının peşinde olan Gaiman bu yüzden McFarlane oyuncakları ile de davalık olmuştur. Bir bölüm yazdığı Spawn için yarattığı üç ayrı karakterin kendinden izinsiz oyuncağının yapılması yüzünden açtığı davayı kazanarak hesabına yüksek meblağlı bir rakam eklemiştir. Ancak onca kazancına rağmen ilk günkü amatör ruhunu da hiç kaybetmez. Yayımcısını arayıp “ Hırvatistan’dan gelen 93usdyi gördün mü?” diye mutlu olan da bir yapıya sahiptir. Onun için önemli olan paradan ziyade yarattıklarının üzerindeki hakkı ve dünyanın her yerinde bulunan fanlarıdır.
Buna en güzel örnek, Gaiman’ın American Gods’ın pazarlaması için başladığı blogudur. Çok farklı bir şekilde gelişen site ve aylık hit sayısı 1 milyonu aşan internet sitesi fanlarının yazara olan yakınlığını arttırmıştır. Hemen hemen hayatı ile ilgili tüm detayları (http://journal.neilgaiman.com) bu günlükte bulmak mümkündür. Fanlarına verdiği önemi anlamak için yazarın bir başka anısını da yazmakta fayda var. Her romanından sonra neredeyse tüm Amerika’yı dolaşıp imza günleri düzenleyen yazar her gelene imza dağıtmak için kendini hırpalamaktadır. Bir gün Stephen King yazarın imza gününe gelir ve akşam evine yemeğe davet eder. Ancak yazar fanlarını hoşnut tutmak için o kadar geç kalır ki en sonunda kendini gece yarısı otelin lobisinde King ile hamburger yerken bulur. King genç yazara “Eğer bir imza gününe 1.5 saat ayırdıysam süre dolduğu an masadan kalkarım. Sen de bunu yapmalısın.” der. Ancak Gaiman hala Stephen King’in yıllar önce verdiği bu öğretiye uymadığını söylemekte.
Sanatçının yeni romanı The Graveyard Book iki ay içerisinde Amerika’da raflardaki yerini alacak. Hayaletler, gulyabaniler ve kurt adamlar gibi mezar sakinleri(!!?) tarafından yetiştirilen bir mezarlıkta doğup büyümüş Bod adlı ufaklığın hayata bakışını anlatan roman özellikle genç okurlar için hazırlanmış. Ancak tabii ki tüm fantezi meraklıları için önerilebilir. Türkiye’de Sandman kitapları dışında Yıldıztozu, Coraline, Pratchett’la beraber kaleme aldığı Bir Kıyamet Komedisi (Good Omens), ve Amerikan Tanrıları çevrilen Gaiman’ın bu yeni romanı umarız en yakın zamanda Türk okurları ile de ana dilimizde buluşur.