Dünya karanlığa büründüğü bir sırada ormanın derinliklerine keşfe çıkan bir grup gelir. Onlar bu dünyanın dışında yaşamaktadırlar ve nedenini bilemediğimiz bir sebepten ziyaret etmek ihtiyacı duymuşlardır. İçlerinden bir tanesi yeni yeşeren bir fidana dokunmak amacıyla gemisinden uzaklaştığı sırada bir şeyler ters gider. Yüzlerini göremediğimiz insan kalabalığı ormana gürültülü kocaman arabaları ile dalarlar. Gemidekiler endişeli bir şekilde artık kendi dünyalarına dönme zamanı geldiğini anlarlar. Ama fidanı keşfe dalan yabancı gemisine yetişemez. Göğsündeki kocaman kırmızı ışık giderek söner ve giden geminin ardından bakakalır. Kalabalıktan ürkerek ormanın derinliklerinde gözden kaybolur. Gemisine ulaşamamanın verdiği sızı yüreğinde kaçmaya başlar.

Tam bu sırada Eliot abisi ve arkadaşlarının onu FRP oyununa katması için büyük bir mücadele vermektedir. Artık hazırım der beni de oynatın. Ondan kurtulmak isteyen ağabey ise pizzacıyı beklemesi karşılığında onu oyuna katacaklarını söyler. Eliot eline geçirdiği eldiveni ve topuyla kendini dışarı atar ve beklemeye başlar. Tam pizzayı almış içeriye girmek üzereyken garajdan gelen ses dikkatini çeker. Ürkek adımlarla garaja yaklaşır. Topu içeri atar ve top ona geri döner. Çığlıklar içerisinde eve girip garajda bir şey olduğunu söyler. Herkesi oraya topladığında hiç bir şey yok burada der annesi herkes içeri. Lakin içeride ondan çok daha fazla korkmuş bir yabancı vardır. Yalnızdır ve evine nasıl döneceğini bilememektedir.

Eliot geceler boyu onu bekler. Ne gördüğünden emindir orada bir şey vardır. Yalnız bir çocuktur onları terk eden babasını çok özlemiştir. Bu yabancıyı ortaya çıkarma oyunu ise hoşuna gitmeye başlamıştır. Sonunda amacına ulaşır ve onu bulur. Uzun parmaklı, yeşil ve kocaman gözlü bu yaratığı ilk gördüğünde çok korkar fakat sonunda ona sahip çıkıp korumaya karar verir. Ona E. T adını verir. Yalnızlığına çare olacağını düşünerek….

Kendini tanıtır önce ben insanım. Çocuk. Eliot. Senin adın ne? Cevap yoktur. Yinede anlaşmanın bir yolunu bulurlar zamanla. Üçkardeş onun nereden geldiğini öğrenmeye çalışırlar. Ona konuşmayı öğretmeye çalışırlar. Karanlıktan gelen bu sevimli yaratık aslında onların yaralarını iyileştirmeye başlamıştır. Nasıl göründüğünün ya da nerden geldiğinin ne önemi vardır ki? E. T ise üzgündür çünkü evine gitmek istemektedir. Ev.

Dışarı da ise karanlığın içinden bir takım anahtarlı adamlar onları gözlemektedir. Amaçları bu dünya dışı yabancıya sahip olmaktır. Onlara göre o sadece incelenmesi gereken bir yaratıktır. Tıpkı fen dersi için kesilen kurbağalar gibi.

1982 yapımı bu uzaylı hikâyesi aslında yalnızca bir çocuk filmi değil. Zamana karşı koyarak yeniden 2002 de küçük değişikliklerle gösterime girmesi de bunun bir kanıtı. Bu film bir dostluk hikâyesi… Bizden olmayana saygı duymayı, onunla yeniden öğrenmeyi ve yargılamadan sevmeyi salık veren bir yapım… Derisinin rengini, cinsini, nereye ait olduğunu önemsemeden sadece anlamaya çalışmanın hikâyesi. İki ruhun görünenin ötesinde bir olmasının hikâyesi… Burada çocukluğunu kaybetmiş hiç kimsenin yüzü yok. Sadece inananlara yer var.

Film bize Melisa Mathison’un kaleminden ve Steven Spielberg’ün gözünden yansıyor. Kullanılan efektler ve sağlam bütçesi ile de yapıldığı tarihte ödüllere boğulan bir yapım. Aradan geçen zamana rağmen her hatırlandığında yüze masum bir gülümseme armağan ediyor. Çocuk oyuncuların yüklendiği filmin kadrosunda Henry Thomas, Drew Barrymore ve Peter Coyote’yi görmek mümkün.

Bu film 115 dakikalık bir ders. Bazı adamlar vardır tüm anahtarları elinde tutan. Onlar istedikleri her kapıyı bir çırpıda açarlar ve onlar kendilerinden olmayana yalnızca incelemek için şans verirler. Biz ki şu gün kendi türümüze bile bu şekilde davranabiliyorken bir yerde yeter artık demeli miyiz? Nefes almalı mıyız? Anahtarlar bizde değilken kapıları açmak için mücadele etmeli miyiz? Evet diyorsanız bu filmi bir kez daha seyredin. Maskelerin arkasına ya da karanlığa gömülen suratlar etrafınızı sarmadan seyredin bu filmi. Büyüdüğünüzü unutun ve seyredin. Eve dönmenin bir yolunun bulursunuz belki. Sevgiler.

blank

Melahat Yılmaz Özberk

1981 Ankara doğumlu... Anadolu Üniversitesi Türk dili ve Edebiyatı bölümünde okuyor. Gölge- e Dergi ve Öteki Sinema’da çeşitli film eleştirileri ve hikâyeler yazıyor. Tek dileği yazacak sözlerinin bitmemesi ve bunları sayfalara dökebilmek…

3 Comments Leave a Reply

  1. Hoş bir inceleme olmuş. Eliniz değmişken bir ara, spielberg’in E.t’den h.g. wells uyarlamasına giden macerasınıda incelerseniz keyifle okuruz. Hazır sayko uzaylılar ekolü almış yürümüşken.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Metropia (2009)

MirrorMask'a benzeyen Metropia, hem distopya meraklılarını hem de animasyonseverleri cezbedebilecek
blank

Blood Glacier (2013)

Blood Glacier, üzerinde fazla düşünmeden izlenebilecek, vasat bir seyirlik. Sakin