1993 yapımı harika bir komedi filmi olan Bugün Aslında Dündü, aynı günü tekrarlamak ve hataları telafi etmek üzerine kurulu kısa döngülü bir zaman yolculuğu hikayesidir. Kahramanımız ölür ve aynı günün sabahında yeniden uyanır.
Yarının Sınırında aynı fikri alıp post apokaliptik bir dünyalar savaşı setine taşıyor. Mimik adı verilen uzaylı organizmalar dünyayı işgal etmiş, nihayet birleşmeyi akıl etmiş dünya kuvvetleri buna karşılık olarak askerleri süper savaşçılara dönüştüren bir zırh sistemi icat etmiş ve savaş neredeyse kazanılmak üzere… Uzaylı formun işgali altındaki Fransız sahillerine büyük bir çıkarma yapılacak ve savaş sona erecek. Peki ya bu kez düşman bekliyorsa…
Binbaşı Cage (Tom Cruise) aslında bir asker değil; işgalden önce bir reklam şirketine sahipken savaş çıktığında, bu kez ordunun başarılarını pazarlamaya başlamış. Biraz ben merkezcil bir tip ve cepheye gitmek konusunda epey sıkıntılı… Birleşik Dünya Kuvvetleri komutanı ile girdiği ağız dalaşı yüzünden kendini rütbesiz bir er olarak Fransa sahillerinde bulması ve ilk 5 dakikada ölmesi de bu yüzden ancak ölmeden önce bir Alfa Mimik’i öldürmeyi başarıyor ve o da ne! Kahramanımız savaştan hemen önce kendini yeniden tek parça ve yaşıyor buluyor. Ölmeden önce tanıştığı “Metal Zırhlı Fahişe” diye anılan ve bir tür savaş lorduna dönüşmüş Rita (Emily Blunt) ona hikayenin anahtarı olacak bir şey söylüyor; “uyandıktan sonra bul beni!” Gerisi izlemesi çok zevkli bir aksiyon sarmalı, üstelik çok tanıdık gelmesine rağmen yepyeni bir hikayenin içinde…
Kritik yazarken filmin konusunu anlatmaktan şiddetle kaçınırım ancak bu kez kendimi kaptırdım. Yarının Sınırında, Matrix serisinden bu yana sinemada izlediğim en heyecanlı şey! Tom Cruise’a rağmen hem de… Fragmanı izlediğim andan bu yana endişelendiğim Cage&Rita flörtü de öykünün canına okuyacak şekilde öne geçmiyor. Oblivion’daki özellikle finali sakatlayan ağdalı aşk oyunları bu kez yok… Kahramanın öpücüğü klişesi ihmal edilmiyor ancak Yarının Sınırında bizi kan, kemik, çelik ve barut kokusunun birbirine karıştığı bir dünyaya sokmayı başarıyor. Bunu, finaldeki sekanslar haricinde, militarizmi yüceltmeden yapıyor üstelik. Askerlik müessesinin içinde zeka olmadığının altını özellikle çiziyor, neredeyse “ordudan uzak durun” demeye getiriyor. Bu anlamda en yakın hissettirdiği film, harika bir militarizm taşlaması olan Starship Troopers…
Yarının Sınırında’nın başka filmlere benzememek gibi bir derdi yok, özellikle yakınlaştığını bile söyleyebilirim. Uzaylı düşman formu ve Mecha süitli askerlerin savaşı Matrix’in son filminde ya da Warhammer oyunlarında gördüklerimizi hatırlatıyor. Görsel yakınlaşmanın tavan yaptığı filmlerden biri de Elysium… Yazının başında, Bugün Aslında Dündür’de izlediğimiz “tekrar yaşanan gün” teması zaten filmin çatısını oluşturuyor ancak hikaye ve aksiyon Fransız sahillerindeki katastrofik savaşta sıkışmış değil. Sürekli olarak artan bir tempo ve tahmin edilemez şekilde ileri giden bir hikayeyi gösteriyor film. Son yıllarda izlediğimiz en zeki bilim kurgu aksiyonlarından biri ve belki de birincisi… Hele de J.J. Abrahams’ın Hız trenine dönüşmüş Star Trek’lerini düşününce! Düşünmesek daha iyi…
X-Men’lere ilk filmden bu yana ısınamadım, Godzilla benim için büyük hayalkırıklığıydı ama Yarının Sınırında kesinlikle yılın en iyi gişe filmi! Tek kusuru, filme pek bir şey katmayan 3D uygulamasıydı sanırım. Aksiyonu çözmüş bir sinemacı olan Doug Liman, zanaatkar bir yönetmen olarak ortaya türün meraklısı olmayanları bile cezbedecek, gerçekten sıkı bir bilim kurgu aksiyonu çıkarmış. Haftanın en eğlenceli filmi, mutlaka sinemada izleyin!
İlk yayınlanma: Beyazperde.com
http://www.beyazperde.com/filmler/film-185030/elestiriler-beyazperde/