Eleştirmenin Kabusu Geri Geldi: Recep İvedik 6 (2019)

4 Aralık 2019

Recep İvedik filmleri hakkında konuşurken dikkatli olmakta fayda var. Ölçülebilir sinema tarihimizde, 5 filmle 25 milyon seyirci toplayan başka bir seri daha yok. Serinin 5. filmi ise tüm zamanların gişe şampiyonu. Hal böyle olunca da Recep İvedik karakteri basit bir komedi figürü olmanın ötesine geçerek, sinema yazarları tarafından anlaşılmak zorunda olan birine dönüştü.

2008 yılında gösterime giren ilk filmin ardından, Recep İvedik’in aslında iyi kurgulanmış bir sosyal intikamcı olduğunu yazmıştım. Bu filmler orta üst sınıf için değil, onların yemek yediği restorandaki bulaşıkçı için yapılıyor ve beyaz Türklerden öç alma duygusu ihtiva ediyordu. Recep, otel müdürüne, rehbere, yoga hocasına, kütüphaneciye, iyi eğitimi almış şirket sahibi akrabasına ve hatta üniversitede bir profesöre had bildiriyor, bu çocuksu kabalığıyla seviliyor, el üstünde tutuluyordu. Recep’i bu kadar değerli ve popüler yapan şey, komedisi değil de ait olduğu sınıfa ait bilinçsiz isyanıydı sanki. Recep adeta yerli bir Hulk gibi üst sınıfa ve onun sahip olduğu her şeye saldırarak parçaladı. Tam da o sıralarda bağımsız sinemacılarımız sonu gelmez varoluş sancıları çeken karakterlerini camdan dışarı bakarken sigara içtirmeyi marifet sandıklarından bu sınıf çatışması fikri kaba bir durum komedisini bile olduğundan daha kıymetli hale getirdi.

Recep İvedik 6’da, sınıf çatışması fikrinden tamamen vazgeçilmiş. Joker, Parasite, Ready or Not… Batının gişe sineması tam da bu yola girmişken Recep yoldan çıkıyor. Belki de bu yüzden (onlarca sebep varken) Recep’in kendisini ırkçı bir üst kültür temsilcisine dönüştüren bu filmi hiç sevmedim. Recep İvedik’in Amerika kıtasına gidip Azteklerin sonunu getiren kolonici Cortes edasıyla dolandığı, kendisini siyahi kabilenin tanrısı ilan ettiği bu macera, serinin geri kalanındaki ezilmiş, itilmiş olanın öç alması fikriyle çatışıyor. Recep bu kez patakladığı karakterlerin yerine geçiyor ve film boyunca sürekli o konuştuğu için iyi bir köteği hakediyor. Gerçekten de filmin ses kuşağı baştan aşağı Recep İvedik bağırışlarından ibaret. Bu haliyle de en baş ağrıtıcı film unvanını Transformers’lardan alıyor! Geriye ne kaldı; surata tükürme ya da nah çekme seviyesindeki espriler. Aman ne komik! Bu filmi sonuna kadar izlemek büyük bir başarı!

Peki, Gökbakar kardeşlerin aklına bu “aşırı orijinal” fikir nereden geldi acaba? Çünkü Türkler daha önce de Afrika’ya gitti (ya da gidiyormuş gibi yaptı). Sadri Alışık’ın başrolünde oynadığı Turist Ömer Yamyamlar Arasında (1970) ya da Türkler Çıldırmış Olmalı (2009) filmleri mesela… Şunu da yazmak durumundayım, bu iki film de son Recep filminden daha eğlenceli.

Osman Pazarlama ya da Kayhan tutmadı ama yine de Şahan’ın başka karakterler denemesi gerekiyor. Yanına iyi oyuncular alması da şart, çünkü 110 dakika boyunca Recep İvedik izlemek ızdırap verici. Bana kalırsa en iyi reçete önceki filmlerinden biri olan, Ezgi Mola ve Gökçen Gökçebağ’a alan açtığı, bu sayede de çok iyi bir romantik komedi olarak hatırladığım Celal ile Ceren’den geliyor.

[box type=”info” align=”” class=”” width=””]

“Recep İvedik filmlerini milyonlar izliyor, sen çok mu biliyorsun” da diyebilirsiniz ancak bu da filmin iyiliği kötülüğünden çok gösterime girme strajesiyle açıklanmalı. Meseleyi daha iyi bilmek için tarihten bir örnek vereceğim. 1959 yılında Joseph E. Levine’in Embassy Pictures adlı şirketi, başrolünde Amerikalı bir vücut geliştirici olan Steve Reeves’in oynadığı İtalyan filmi Hercules’ün tüm dünya dağıtım haklarını aldı. Maliyeti $125,000 olan bu filmin tanıtım ve reklamı için Levine $1.5 milyon dolar harcadı. Levine elindeki tüm gücü kullanarak filmin açılışını 600 salonda birden yaptı. Film inanılmaz bir başarı elde etti.[/box]

Recep İvedik filmleri de gişeye bu şekilde saldırıyor. İzleyeceğiniz bu film ülkemiz genelinde 418 sinema ve 1500 salonda gösterilecek. Her şey filmin ilk üç gün hasılatı için ki bu seriye genel bir ilgi olduğundan gideni çok olacaktır ancak sonrası Recep İvedik için pek hayırlı olmayabilir. Geçtiğimiz yıla göre daha fazla film gösterilmesine rağmen, Recep’in Afrika macerasının yerli filmlerin gişesindeki 8 milyonluk açığı kapatacak bir film olduğunu düşünmüyorum.

Recep İvedik filmleri zayıf prodüksiyonlar ve modası çoktan geçmiş kaba durum komedileri ancak seyirci saydığım nedenlerden ötürü bu karakteri sevdi, bağrına bastı. Recep’in Afrika macerası tüm bu etkiyi tersine çevirecek kadar kötü bir film. Sanki Gökbakar kardeşler bu kez, “nasıl olsa seyirci geliyor, en kötüsünü çekelim o zaman” der gibiler. Göreceğiz.

Murat Tolga Şen

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Gözyaşlarına Kanmayın: The Curse of La Llorona (2019)

La Llorona, latin toplumlarında tıpkı bizdeki Gulyabani’ye benzer şekilde toplumsal
blank

The Zero Theorem / Sıfır Teorisi (2013)

Terry Gilliam’ı seviyorsanız, zaten Sıfır Teorisi 'ni şimdiye kadar görmüşsünüzdür.