Bir cyborg, bir asker mühendis kadın, altın aramaya gidenlere botunu kiralayıp rehberlik yapan bir adam ve bir ninjayı alıp karıştırın. Günümüze gelmiş mağara adamlarını, zaman yolculuğunu ve Romalı askerleri bu karışıma ilave edin. Yaratıcı araçlar, değişik silahlar, kaçma kovalamaca, çatışma ve patlamalarla tatlandırıp, kötü oyunculuklar ve bazı saçma sapan sahne ve diyaloglarla karışımın aşırıya kaçan tadını biraz dengeleyin. İşte size Eliminators… Afiyetle izleyin.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kirisci
Bu fantastik-bilimkurgu-aksiyon-macera-dövüş-vs. filminde bir pilot kaza geçirince Abbot Rivers adlı bilim adamı tarafından cyborg’a dönüştürülür. Mandroid olarak adlandırılan bu ölüm makinesinin gövdesi, bir kolu ve başının yarısı dışındaki tüm organları mekaniklerle değiştirilmiştir ve beyni de yarı yarıya makinedir. (Mandroid, Eliminators’tan iki yıl sonra çekilecek olan Robocop ile benzerlikler gösterir. Alex Murphy de Robocop haline gelirken bir kolu, gövdesi ve başı dışındaki organları mekanik parçalarla değiştirilmiştir.) pilot Mandroid’e dönüştükten sonra Rivers tarafından zaman makinesiyle geçmişe gönderilir.
Film, Mandroid’in zaman makinesiyle gittiği geçmişten dönüşüyle başlıyor. Mandroid yanında MÖ 1. yüzyıla ait Roma askerlerinin kullandığı bir kalkanla dönmüştür. Rivers zaman yolculuğunun sorunsuz gerçekleştiğini bu şekilde anladıktan sonra Mandroid’le işi bitmiştir ve yardımcısı Takada’dan onu yok etmesini ister. Ama Mandroid yok edilmek istemez. Programlandığı şekilde itaat etmesi gerekirken organik beyninin yönetiminde hareket ederek kaçmaya kalkar. Onun kaçmasına yardım eden Takada çatışma sırasında öldürülür.
İlk başta Six Million Dollar Man dizisindeki gibi pilotun uçak kazası anılarıyla başlayan filmdeki bu sahne filmin ucuzluğunu hemen haber veriyor. Kazayı anlatmak için yakın plan kokpit görüntüsü üzerine mix alevler yerleştirilmesi tam bir çöp film izleyeceğiniz izlenimi veriyorken Mandroid’in görünmesiyle işler değişiyor. Kafasının yarısı metalik bir kafatasıyla kaplı ve sağ gözü Terminatör gibi kırmızı bir led lambasından oluşan Mandroid, lazer silahı ve roketleri barındıran sol kolunu çıkarıp değiştirebiliyor. Mandroid’in bacakları da portatif, gerektiğinde onları çıkarıyor. Bu gereksinme ise, küçük bir tankı andıran paletli mobil ünitesine kendini monte ederken baş gösteriyor. Mobil aracıyla bütünleştiğinde oldukça etkileyici modern bir ‘sentor’a benziyor. Mandroid, Eliminators’ın en ilginç ayrıntısı olan bu aracı kullanarak kaçmayı başarıyor. Böylece filmin başlarındaki bu sahnelerdeki araç gereçler ve özel efekt çalışmaları ilk fikrinizi bir süreliğine silip atıyor.
Mandroid vücudunu saklayarak, yapımında çalışmış olan Norma adlı mühendisin yanına gidiyor ve ondan Rivers’a engel olmak için yardım istiyor. Birlikte Harry Fontana adlı bir adamın botunu kiralayarak yola çıkıyorlar. Müşteriyi bar kavgasında galip gelen kişinin kapması(!), nehir boyunca Fontana’nın rakiplerinin, müşterilerini çaldı diye onu öldürmeye kalkmaları(!!), mağara adamlarının tuzağına yakalanıp esir düşmeler (neyse ki bu mağara adamlarının nerden geldiği sonradan anlaşılıyor), ilkel kabile reisinin kahramanlarımızın kıçına pandik attığı(!!!) garip ötesi sahnelerle filmin cılkı çıkıyorken ekibe bir ninja olan Takada’nın oğlu Kuji katılıyor. Kuji, düşünce gücüyle nehirdeki balıkları pat diye eline çekebiliyor, hızla dönen bir havalandırma pervanesinden, üstün konsantre gücüyle zamanı yavaşlatıp geçebiliyor. Hepsi birlikte Reeves’i durdurmak üzere yollarına devam edip onun müthiş planını öğrenecekleri sona doğru ilerliyorlar.
Cyborg’lar, öfkeli nehir rehberleri, mağara adamları, ninjalar, kendini futuristik bir Sezar olmaya adamış kötü bilim adamı, türlü çeşit akla zarar ayrıntılar… daha ne istersiniz. Eliminators etkileyici makyajlar ve bazı özel efektleri ve ışıklandırmalarıyla bütçesini zorlayıp A sınıfı bir film olmaya çalışırken B filmi olmaktan kurtulamayan ama asıl bu haliyle sevilecek bir yapım. Film boyunca mantık dışılıklar, saçmalıklar gırla gidiyor ama bu iyi-kötü tür çorbası yine de bir şekilde çok eğlenceli olmayı başarıyor. Özellikle 80’ler B filmi severlerin kesinlikle gözden kaçırmaması gerekir.
1980’li yıllarda gerçekten de bir cyborg furyası vardı. Konuyla ilgili onlarca filmi video kasetler aracılığıyla izlendiğini hatırlıyorum. Çoğu B-tipi filmlerdi ancak ciddi bir izleyici potansiyeli vardı.