Tom Tykwer, Lilly ve Lana Wachowski, ama hepsinden önemlisi J. Michael Straczynski. Bu isimler 2015 yılında o güne dek televizyonda görülmemiş bir şey yarattı. Aslında yaptıkları Tom Tykwer ve Wachowskiler’in üzerinde birlikte çalıştığı Cloud Atlas’ı (Bulut Atlası) alıp karakterleri zaman değil, zihin üzerinden birbirine bağlamaktı. Buna karşın 16 şehirde, 8 ana kahramanla, onların çevresindekiler ve kötü/muğlak karakterlerle birlikte onlarca oyuncuyu bünyesinde barındıran bir kadroyla çekilmesi yüzünden iddialı, her türlü azınlığa, dünya görüşüne, cinsel yönelime eşit mesafede durmasıyla ilerici bir diziydi Sense8. İlk sezon boyunca adından çok söz ettirdi.
Yaklaşık 1,5 yıl beklediğimiz ikinci sezon, 2016 sonunda yayınlanan 2 saatlik bomba gibi bir bölümle başladı. Sense8’in neden fenomen olduğunu hatırlatan, dizinin güçlü yönlerine oynayan Merry Fucking Christmas, birinci sezonun sevilen bünyesinde topluyordu. Sezonun diğer bölümleri için beş ay daha beklememiz gerekti ve Sense8’in ikinci sezonu, ilk sezonun yayınladığı tarihten tam 23 ay sonra, 5 Mayıs 2017’de tamamlandı. Sezona genel olarak baktığımızda ilk dört bölümün, birinci sezonun izinden gittiğini görüyoruz. Yine kim olduklarını bulmaya, karşılarındaki güçlü düşmanın esrarını çözmeye çalışıyorlar. Yine yeteneklerini ödünç verip birbirlerini zor durumlardan kurtarıyorlar. Sense8, sırtını alametifarikası olan “sanki sekizi de oradaymış gibi” sahnelerine yaslıyor ve bu sahneler her zamanki gibi keyif veriyor.
Dördüncü bölümden sonra ise vites düşürüyor. Aslında bunu bir tempo düşüklüğü olarak almamak lazım. Dizinin odağı karakter hikâyelerine ve mitoloji inşa etmeye kayıyor. Sense8’lerin ve düşmanları BPO’nun kökenini anlatan bu mitoloji güzel oluşturulmuş ve ortaya çıktıkça seyir keyfi artıyor. Karakterlerin hikâyelerine gelince… Hepsinin ortak özelliği beklemediğiniz yönlere gitmeleri ama hepsinin iyi olduğunu söylemek güç. Nomi ve Amanita’nın peşlerindeki ajanı atlatma çabaları, Sun Bak’ın hapiste yaşadıkları ve Van Damn’ın politik serüvenleri yer yer aksiyonla, yer yer entrikayla dolu oldukları için diziyi zayıflatmıyor. Eşcinsel olduğunu açıklayan Lito’nun kariyerindeki iniş ve çıkışlar da kendini izletiyor. Ama Kala’nın gerdek korkularının iyi bir fikir olduğunu kim düşündüyse yanılmış. Sonrasında ortaya çıkan “kocamın şirketinin karanlık yüzü” tadındaki hikâye ise yeterince veri açığa çıkmadığı için karaktere ivme kazandıramıyor.
Kala’nın ussal yavuklusu Wolfgang’ın hikâyesi ise bunun tam tersi. İkinci sezonun ilk bölümünde meydana gelen olaylar, Wolfgang’ın hiç istemese de Berlin’in yeraltı dünyasındaki yükselişini tetikliyor. Bu arada bir başka Sense8’le karşılaşması, Wolfgang’ın karakter hikâyesini doğrudan dizinin ana hikâyesine bağlıyor. Dahası, söz konusu Sense8’in dost mu, yoksa düşman mı olduğunun pek anlaşılamaması ilgiyi daha da canlı tutuyor. 23 bölümün en güzel sahnesi de Wolfgang’ın karakter hikâyesine bağlı. Bu sahnede bizimkiler ve diğer Sense8’in kümesi birbiriyle savaşıyor.
Will ve Riley’nin hikâyesi de doğrudan ana hikâyeye bağlı. Ancak dizi, bu sevilen iki karakteri son iki bölüme kadar azıya alıyor. Bu belki hikâyenin gidişatı açısından gerekli, ama biraz fazla uzuyor. Fazla uzadığı için de sezon finali büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Final bölümü Riley ve Nomi üzerinden ana hikâyeyi ilerletmeye, Sun’un ve Wolfgang’ın hikâyelerinde orta final olarak tasarlanmış büyük değişiklikler yapmaya ve Will’in nihayet saklandığı yerden çıkıp karşı saldırıya geçmesini anlatmaya çalışıyor ve bu kadar karpuz, yaklaşık 1 saatlik bölüme sığmıyor. Birbirine bağlı olan Wolfgang ve Will’in olaylarının son 10 dakikaya sıkıştırılmış olması işleri daha da berbat ediyor. Sürprizbozan vermeden anlatmak gerekirse, Will’in yaptığı planla Wolfgang’ın başına gelenlerin intikamını alıyorlar ama süre kısıtı Will’in planında büyük boşluklar oluşmasına sebep oluyor. İşin en kötü yanıysa başarıya oluşan plan sonucunda neler olacağını asla öğrenemeyecek olmamız. Çünkü Netflix, yüksek yapım maliyeti yüzünden diziyi iptal etme kararı aldı. “Sense8’i kurtarın” kampanyaları da yeterli ivmeyi kazanamamış gibi görünüyor.
Büyük isimlerin ortaklığında çekilen Sense8, gerçekten televizyonda daha önce denenmemiş bir şeydi. Ancak diziyi emsalsiz yapan fikir, maalesef dizinin vakitsiz ölümüne de sebep oldu. Netflix, oyuncularla üç yıllık sözleşme imzalamıştı. Ancak dünyanın farklı şehirlerinde geçen dizinin yapım süreci uzun olduğundan sözleşmenin süresi ikinci sezon sonunda doldu. İptalden önce gelen son haber Netflix’in oyuncularla yeniden masaya oturduğu yönündeydi ancak anlaşılan anlaşma sağlanamamış. Sense8’in iptali Firefly boyutlarında bir aptallık değil ve altında gerçekten geçerli sebepler var. Ancak ikinci sezon finalini ne kadar eleştirirsek eleştirelim, dizinin varacağı noktayı görmek isterdik. Gerçekten eşsiz ve çoğunlukla şahane bir diziydi Sense8.