Emre Sefer ile Mahallenin Bazı Kedileri ile tanıştık. Güzel bir kısa filmdi ve birçok yerde karşıma çıkmaya devam etti, birçok kez izledim diyebilirim. Sonra yine değişen insan tepkileri üzerine Babamın Öldüğü Gün filmini çektiğini öğrendim. O da iyi yönetilmiş, duygusunu ve derdini geçirebilen bir kısa filmdi. O zaman buyurun Emre Sefer ile olan röportajımıza…
Öteki Sinema için söyleşen: Banu Bozdemir
Merhaba Emre. Seni biraz tanıyabilir miyiz?
Selamlar, 1992 İstanbul doğumluyum. İstanbul Aydın Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema mezunuyum. 2010 yılından beri kısa film üzerine çalışmalar gerçekleştiriyorum. Şu anda aktif olarak sinema-televizyon sektöründe yardımcı yönetmen olarak çalışıyorum.
Kısa filmlerin öyküyü andırdığını düşünürsek; yazdığın öyküler için nerelerden ilham alıyorsun, mesela Mahallenin Bazı Kedileri güzel ve değişik bir bakış açısıyla çekilmişti… Tam şehir filmi. Filmde kime hak vereceğinizi şaşırıyorsunuz. Doğrucu bakmakla, bakış açını öbür tarafa çevirme noktasında bir film. Dengesini iyi kurmuşsun. Bu film iki kişinin denk gelme hikayesi. Seni bu filme iten duygu ne oldu?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Mahallenin Bazı Kedileri benim için çok özel, geriye dönüp baktığımda iyi ki yapmışım dediğim bir iş. Ben karakterlerin değişim ve dönüşüm hikayelerine şahit olmayı izleyici olarak çok seviyorum, katı kuralları olan bir kadının yeni yetme ve özgürlüğünü henüz eline alamamış genç bir çocukla karşılaşması ve aralarında geçebilecek kedi-fare kovalamacası düşününce beni çok heyecanlandırmıştı. Bu tuhaf ama komik öyküyü kağıt üzerine dökünce çekmek istedim. Çekmek istememin en önemli sebeplerinden biri de kendim için bir şeyler yapmak istememdi. 2015 yılından beri kendi adıma yaptığım hiçbir şey yoktu, asistanlık yaparak hayatımı geçindirmek beni tatmin etmiyordu, bir şeyler yapmak ve bu dünyadan uzak kalmak istemedim. İyi ki de yapmışım.
Babamın Öldüğü Gün biraz kendi dışımızda kalan olaylara nasıl baktığımızla ilgili. Ve sen orada iki kardeşi ters köşe yapıyorsun. Hayat anlık tepkilerden mi oluşur yoksa biriktirilmiş tepkilerden mi? Zor ve karmaşık bir soru oldu ama umarım anlaşılırdır.
Güzel ve karmaşık bir soru. Bence kesinlikle biriktirilmiş tepkilerden oluşur, bu da anlık tepkileri tetikler…
Hayat biraz da tercihlerimizle yol alan bir hikaye. Ve sen bu tercih kısmını filmlerinde seviyorsun galiba.
Kesinlikle. Daha önceden de dediğim gibi ben değişim-dönüşüm hikayelerini izlemeyi çok seviyorum, bu hikayelerde de tercihler çok önemli, yazdıklarımda da bu tercihler üzerinde gitmeye çalışıyorum.
Mahallenin Bazı Kedileri’nin kedi seven teyzesinin benzerini yani Şebnem Sönmez’i Zuhal filminin içinde bir yerlerde gördüm sanırım. Haberin var mıydı böyle bir etkileşimden?
Filmi henüz izleyemedim ama birkaç kişiden daha duydum bu yorumu. Şebnem ile de uzun zamandır bir araya gelemediğimiz için konuşamadık da üzerine ama aynı dönemlerde çektik filmleri sanırım, tatlı bir tesadüf diyelim.
Ünlü oyuncularla çalışmaya dikkat ediyor gibisin, ya da öyle denk geliyor. Bunu tercih etmenin bir sebebi var mı?
Aslında özellikle ünlü oyuncu olsun gibi bir tercihim olmuyor. 2015 yılından beri sektörde çalıştığım için, oyuncularla da iyi bir iletişim kurduğumu düşünüyorum. Çalıştığım isimler dışında birine ulaşmak da daha kolay oluyor kendi adıma. Hepimiz biliyoruz ki hikaye, teknik ne kadar önemliyse cast seçimi de bir o kadar önemli. Ben de risk almamak adına iyi oyuncularla çalışmaya dikkat ediyorum.
Filmlerinde uzun metraja yakınlık var her anlamda… Var mı uzun metraj düşüncesi ve varsa ne zaman?
Beni heyecanlandıran bir senaryo üzerine düşünüyorum ama daha demlenme aşamasında, hiç dökmedim yazıya. Hazır olduğumu hissettiğimde yazmak istiyorum, o zaman ne zaman gelir şu an için bilemiyorum.
Her şeyin çoğaldığı bir zamanda yaşıyoruz. Yanımızda yöremizde bir akış var hep. Ve kısa film festivalleri de bundan nasibini aldı. Bu kadar çok olması konusunda neler düşünüyorsun?
Kısa film festivallerinin çoğalması beni mutlu ediyor ama bunu sadece ticari amaçla yapan, kısa film yerine festivali ünlü isimlerle reklam eden, bir kez yapılıp bir sonraki sene devamı gelmeyen festivalleri saymazsak. Kısa film festivallerinde filmlerden çok oradaki ünlü isimlerin konuşulması beni rahatsız ediyor sadece ve bunu sadece ticari bir amaç için yapılması mutsuz ediyor beni. Onun dışında yeni festivallerin çoğunun sadece öğrenci filmi almasını da anlayamıyorum, bu da hala kısa filmin sadece öğrenci filmi gözüyle görülmesi demek oluyor gibi ve beni rahatsız ediyor.
Festivalleri takip eden bir yönetmen misin? Festivallerde nasıl bir etkileşim yaşanıyor yönetmenler arasında?
Mahallenin Bazı Kedileri’nin festival süreci pandemiye denk geldiği için genellikle online düzenlendi biliyorsunuz ama ona rağmen festivallerde finalist olan diğer yönetmenlerle kontağa geçip, iletişimde olmaya çalıştık hep. Sevdiğim filmlerin yönetmenlerine ulaşıp tebrik ediyorum ben genelde, bana da aynı şekilde ulaşan arkadaşlar da oluyor. Festivaller sayesinde tanıştığım çok fazla yönetmen arkadaşım var, birlikte yaptığımız filmler üzerine konuşmak iyi geliyor bana. Babamın Öldüğü Gün’ün de festival süreci yeni başladı, finalist olduğum yerlere katılmaya çalışıyorum.
Pandeminin filmini çeksen nasıl olurdu?
Sıkıcı bir gerilim filmi olurdu herhalde.
Son olarak neler söylersin?
Bana ulaştığınız, röportaj için yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Güzel bir hatıra kaldı bana da. Teşekkürler size ve okuyan herkese.