Bilim Kurgu’yu sevme nedenlerimden biri aslında yaşadığımız ikiyüzlülükleri, din savaşlarını, ırksal ayrılıkları yüzümüze vururken bunu bildiğimiz aktörler yerine hayali senaryolar kurarak yapabilmesi. Suya sabuna dokunmuyor gibi görünürken aslında en doğru saptamaları yapan edebiyat ve sinema eserleri bu yüzden hep Bilim Kurgu türündedir. 1984, Cesur Yeni Dünya, Bitmeyen Savaş, Dune gibi bir çok yapıt aslında sonuna kadar sistem eleştirisi iken, yarattıkları kendilerine özel dünyaları sayesinde bir yönden de sanki çok farklı bir masal anlatıyorlarmış gibi dururlar.
Bugün sizlere bahsetmek istediğim Düşmanım (Enemy Mine, 1985) işte tam da böyle bir Bilim Kurgu başyapıtı. Wolfgang Petersen’ın yönetmenliğinde çevrilen düşmanım yönetmenin Hollywood’a ayak bastığı film olarak da göze çarpıyor.
Subay ve Centilmen’in (An Officer and a Gentleman, 1982) başarılı oyuncusu Louis Gossett Jr. ile zamanın genç ve yakışıklı yeteneği Dennis Quaid’in başrolleri paylaştığı Düşmanım, iki düşman varlığın terk edilmiş bir gezegene düşmeleri ile başta birbirlerini öldürmek için uğraşırken ilerleyen zamanda dost oluşlarının hikayesini anlatıyor.
Galaksiler arası koloniler kuran insan ırkının karşısında durabilen başka bir kolonici ırk olan Drac’larla bitmek bilmeyen savaş devam etmektedir. Aslında barışçıl bir ırk olan Drac’lar insanlar tarafından yakalandıklarında köle olarak madenlerde çalışmaktadır. Sürüngene benzeyen vücut yapıları ile Drac’lar oldukça kuvvetli ve ağır işlerin altından kalkabilen yaratıklardır.
Bir görev için havalanan Savaş Pilotu Willis Davidge (Quaid) bir Drac gemisi ile karşılaşır. İki savaş gemisinin çarpışması terk edilmiş bir gezegene düşmelerine neden olur. Willis düşmanını gezegende bulur ancak öldürmeyi başaramaz ve Jeriba ‘Jerry’ Shigan (Gosset Jr.) adlı Drac’a tutsak düşer. Ancak bu bilmedikleri gezegende yaşam koşulları iki ırk için de oldukça zordur. Birbirlerinin yaşamlarını dış etkenlerden kurtarırlarken zaman içinde birbirlerinin kültürlerini ve dillerini de öğrenirler. Zorunluluktan doğan dostlukları zaman içinde çok derinleşecek ve aslında iki düşman ırkın birbirinden çok da farkı olmadığını bu geniş evrenin iki ırka da yaşam alanı sağlayabileceğini anlayacaklardır.
Yıllarca beraber yaşayan bu ikili kurtulma umutlarını hepten yitirmişlerdir. Ancak Jeriba’nın hamile kalması ile işler daha da zor bir hal alır. Jeriba bir şeylerin ters gittiğini bilmektedir ve Willis’den kendisine bir şey olması durumunda doğacak oğluna babalık etmesini isteyecektir.
Jeriba’nın Zammis adını verdiği oğluna tek vasiyeti Drac’lar arasında büyük bir onur olan soy ağcının bir müzik eşliğinde Willis’e söylemektir. Willis dostunu kaybetmenin acısını içine atarken hem bebek bir Drac’a babalık edecek hem de gezegene inen maden avcılarından uzak durmaya çalışacaktır.
İki usta oyuncu filmi seyredilir kılarken asıl başarı ise senaryonun gücünden geliyor. Birbirlerinin kültürlerini iğnelerlerken özellikle Jeriba’nın “İnsanların simgesi aptal fare Mickey Mouse!” demesi uzaktan bakınca nasıl da orjinal varlıklar olduğumuz hakkında ipuçları veriyor.
Filmin yapım aşaması oldukça sancılı başlamış. David Lynch, Terry Gilliam gibi isimlerle anlaşılamayıp önce yönetmen olarak Richard Loncraine’de karar kılınmış. Filmin büyük bir kısmını çekildikten sonra yapımcı şirketin sanatsal görüşüne uymadığı için yönetmen kovulmuş ve yerine Das Boot ile gündemde olan Petersen getirilmiş. Tabii bu durum da filmin bütçesini oldukça arttırmış ve birçok kısıtlamaya gidilmesine neden olmuş. Mesela gemi sahnelerinde daha geniş göstermek için aynalar kullanılarak bir illizyon sağlanmış.
Film çağdaş Bilim Kurgu’da öyle bir yer etmiş ki, ardından gelen Star Trek, Stargate gibi bir çok kült dizi filmin anısına bölümlerinde benzer hikayeler anlatmışlar.
Benim gibi bir derdi olan, mesaj kaygılı Bilim Kurgu filmlerinden hoşlananlar için güzel bir çalışma olan Düşmanım seyredilmesi gereken bir klasik.
Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez
Film elimde yıllardır var ama nedense bir türlü izlemedim. Yazıyı okuduktan sonra bu akşam izlemeye karar verdim. Bu arada yukarda ismi geçen Dune’da elimde var onu da izlemedim, halbuki oyununu ok zun bir süre bıkmadan oynamıştım. Onu da izleyeyim bu hafta içinde :)
Bu arada Türkçeye “DÜŞMANIMLABİRLİKTE” diye çevrilmiş… (Evet, kelimeleri de ayrı yazmamışlar üstelik, orjinali ENEMYMINE ya)
Digiturk’de film Düşmanım diye yayınlandığı için ben ordaki çeviriyi esas aldım ama bilgilendirme için teşekkürler. Dune da önemli bir filmdir gerçi romanı daha iyidir ama filmi de seyretmenizi tavsiye ederim. Yakında yazarım da belki:)