Zamanın nasıl hızla geçtiğini pek idrak edemiyoruz, daha yeni yıl sohbetlerini anca bitirirken bile 2013’ün ilk haftasını yemiş vaziyetteyiz. Hal böyle olunca Uykusuz Dergisi’nin beş seneyi geride bırakmış olduğunu ilk başta algılayamamamız gayet doğal. Takdir edelim, beş sene dergicilikte hiç de azımsanacak bir süre değil. Hele ki sosyal medyanın yükselişi de düşünüldüğünde, Uykusuz’un biz okurlarda yarattığı etki kesinlikle beş senenin çok ötesinde. Hal böyle olunca 2010’larda yerli çizgiroman sektörünü canlı tutacak eserlerin Uykusuz kaynaklı olmaları da hiç şaşırtıcı değil. Bu sürece en son katkıda bulunan isim ise çizgisi ve anlatımı ile gerçekten farklı bir noktada duran Ersin Karabulut oldu. Bir önceki çalışması “Sevgili Günlük” ile uzun öykücülük konusunda büyük beğeni toplayan Karabulut, bu kez de genç bir çizerin Uykusuz’da iş bulma çabasını anlattığı Amatör adlı ile karşımızda. Elimizde gerçekten her çizgiroman okurunun koleksiyonunda yer hak eden, dört dörtlük bir çalışma bulunmakta.
Yalçın orta halli bir ailenin çizerlik hayalleri ile büyümüş çocuğudur. Her ne kadar ailesi karşı çıksa da Yalçın’ın gelecek planları arasında büyük bir mizah dergisinde çizer olmak vardır. Çalışmalarını Uykusuz’un amatör gününde derginin kadrosuna göstermek bu sebeple onun için çok önemlidir. Ne var ki bu ilk temas hiç de Yalçın’ın planladığı gibi olmaz, çizimleri Yılmaz Aslantürk (Otisabi) tarafından beğenilmez, üstüne bir de kendisine “Çınçın” lakabı ile takılır. Çizimlerini bırakıp Uykusuz ofisinden ayrılan Yalçın yolda kendi gibi amatör bir çizer olan Tarkan ile tanışır. Tarkan ile arkadaşlığı, genç çizere başarı basamaklarının hiç de kolay atlanmadığını gösterir. Gene de Yalçın kararlıdır; çalışacak, kendini ispat edecek ve ofiste karşılaşıp beğendiği Aybike’yi etkileyecektir. Kısa bir süre sonra Yalçın’ın hikayesi, Otisabi’den gelen bir telefon ile yepyeni bir şekil alır. Dergide ona ihtiyaç vardır ve hemen pazartesi gelmesi istenmektedir. Acaba hayallerini kurduğu çizerlik fırsatı ayağına mı gelmiş midir? Pazartesiyi büyük bir heyecanla bekleyen Yalçın için Uykusuz macerası başlamak üzeredir. Oysa ki Otisabi’nin genç adamı ofise çağırmasının ardında çok başka bir sebep vardır…
Her otuz yaş altı okur gibi benim de hayatımda büyük bir dönem (lisem, üniversitem…) Ersin Karabulut’un çizgileri ile geçti. Sevdiğim özendiğim pek çok nokta olduğunu itiraf etmeyecek değilim. En ilgimi çeken ise Karabulut’un Sandık İçi ve Yeraltı Öyküleri gibi anlatım olarak birbirinden çok farklı iki diziyi eş zamanlı olarak nasıl üretebildiği idi. Bir yanda otobiyografik, yoğun metin içeren ve belki de panel kullanımı açısından çizer için deneysel bir oyun sahası olan Sadık İçi, öte yanda tamamen kurgu hikayelere sahip, Amerikan tipi korku-bilimkurgu öğelerinin ustalıkla yerelleştirildiği, Sandık İçi’ne kıyasla çok daha sinematik bir anlatıma sahip Yeraltı Öyküleri… Ersin Karabulut’un bu iki farklı daldan ilerleyen anlatıcılığı, ürettiği çizgiroman albümlerine/grafik romanlara da yansımakta. Şunu diyebiliriz ki Sevgili Günlük, Yeraltı Öyküleri’nin olgunluk dönemi eseridir, Amatör de Sandık İçi’nin. Her ne kadar hayali bir karakteri okuyor da olsak Amatör gerek içeriği gerekse (görece) yoğun metin kullanımı ile Sandık İçi’ni akıllara getiren cinsten.
Peki nasıl bir kitap bu Sandık İçi’nin çocuğu Amatör? Ersin Karabulut, çiziminin gücünü bir kenara bırakırsak temelde çocukluk/gençlik anılarını kağıda iyi yansıtmasıyla tanınan bir sanatçı, Amatör’de de bunu hissedebiliyoruz. Gene tipik bir sosyoekonomik olarak yukarıda sayamayacağımız ailenin kalıplarını yıkmaya çalışan, hevesli ama ürkek çocuğu var odakta. Gene zengin yaşamların içinden çıkma rakipler, ulaşılması hedeflenen güzel kadınlar var. Stereotipler bol ama Karabulut’un elinde bunlar hikayede zekice konumlanmayı başarmışlar. Amatör’ü bir adım daha öteye götüren ise dergi piyasasını, sanatçıların ve okurların hayatından kesitleri abartıya kaçmadan sunabilmesi. Yalçın’ın ofisteki ezikliği Karabulut’un ilkgençlik yıllarının bir yansıması mıdır bilinmez, ancak Uykusuz’un ana kadrosunun gündelik yaşamı, meslektaşlar arasında oluşan çatışmalar ve amatörlerle olan hiyerarşik mesafe fazlasıyla inandırıcı. Açıkçası bu yollardan geçerek profesyonel olmuş birinin içinde bulunduğu dünyayı bu netlikle anlatmasını anlamlı buldum.
Buna ek olarak Amatör’ün ilk kısımlarında popüler mizaha mesafeli duran karikatüristlere de değindiğini ekleyelim. Tam bir saygı duruşu diyebilir miyim emin değilim, ancak dergicilikten uzak karikatüristlere saygısızlık edilmediğine eminim. Bahislerinin geçmesi güzel bir jest olmuş.
Amatör’ü Sevgili Günlük ile kıyaslayanlar bol olur mu bilemem ama bence (aynı sanatçıdan çıkmasına rağmen) böyle bir işe girişmeyin. Bu kıyas sizin Amatör’den edineceğiniz pek çok kazanıma ket vuracaktır. Amatör, Sevgili Günlük gibi bir gerilim hikayesi olmadığından hikayenin finali sizi kalbinizden vurmayacaktır ama zaten kitabın derdi bu değil. Kitap artık genç çizerlik yıllarını yavaş yavaş geride bırakan bir sanatçının yenilere bir selamı aslında. Özellikle bu yolda ilerlemeyi, elini taşın altına koymayı planlayanlara Amatör’ü kesinlikle tavsiye ederim. Almak isteyene bu kısa eserde bolca tavsiye var. En kısa zamanda okunması dileğiyle…