Even Hitler Had A Girlfriend / Hitler’in Bile Kız Arkadaşı Vardı…
Görüp görebileceğiniz en acınası insan Marcus Templeton’ın yapayalnız dünyasına hoşgeldiniz.
Son derece karanlık bir espri anlayışına sahip olan bu ultra ucuz film, Marcus Templeton isimli bir gece bekçisinin bütün mal varlığını 2 hafta içinde tele-kızlarla ve fahişelerle nasıl yiyip bitirdiğini anlatmasıyla başlıyor. Bırakın kız arkadaşı, tek bir arkadaşı bile olmayan, son derece sağlıksız beslenen, sabahtan akşama porno izleyen, yapacak işi olmadığından kendini hipnotize etmek gibi absürt işlerle uğraşan Marcus Templeton, ufak tefek halüsinasyonlar görmeye başlayınca artık delirmeye başladığına hükmediyor. Çeşitli zayıflama ilaçları ısmarlayarak göbeğini eritmeye çalışıyor, evine çağırdığı fahişelerle yaptığı seksleri gizlice teybe kaydediyor ve bu depresif hayatın dipsiz kuyusunda hızla yuvarlanıyor…
Bütün ucuzluğuna, hamlığına ve basitliğine rağmen, Even Hitler Had A Girlfriend oldukça etkileyici bir film. (Ben etkileyici buldum ve sevdim demeliyim en azından. Yoksa normal insanların yüzde 99u bu filmi ilk 5 dakikada kapatacaklardır) Anlatım olarak filmin bir ”beat kuşağı” anlatımına da sahip olduğunu düşünmeden edemedim. Çeşitli bağımlılıklar ve hayata karşı tek başınalık, bir boşvermişlikle beraber çok pervasızca bir mücadele… Tıpkı ”beat kuşağı” romanları gibi Even Hitler Had A Girlfriend’de de mevcut. Bu kadar ucuz bir film projesinin içinde böyle derin manalar yakalayarak bazen fazla mı ileri gidiyorum diye düşünsem de, tespitlerimde ısrar ederek bu filmi çok sevdiğimin arkasında duracağım.
Film hakikaten çok ama çok düşük bir bütçeyle kotarılmış. Ancak kimi çok ucuz filmde olduğu gibi, bu filmde de, filmin ucuzluğu ile anlatılan hikayenin ucuzluğu bir paralellik teşkil ettiği için, bilakis bu ucuzluk filmin etkisini daha da perçinliyor. Bununla beraber bu ham film, hamlığıyla yönetmenin kalbinden çıkıp geldiği belli olan bir film.
Fightclub’daki (1999) tüketici toplumu ve yalnızlık temaları, Even Hitler Had A Girlfriend filminin de belkemiğini oluşturuyor. Tabi çok daha küçük bir ölçekte ama çok da konsantre bir şekilde izliyoruz bunu. Film, içerdiği umutsuzluk ve karanlığın yanında, aynı zamanda hayata karşı bir boşvermişlikle karışık bir komedi de barındırıyor.
Üzerinde sadece donuyla televizyon karşısında oturup, porno izleyen ve kaydettiği seks teyplerini dinleyen bir adamı izleyen bir insan durumuna düşüyorsunuz bu filmi izlerken. Yani film seyirciye röntgenci bir adamın hikâyesini anlatırken, seyirciyi de aynı pozisyona sokarak, anlatmak istediği şeyi iyice yediriyor.
B-film uzmanı Joe Bob Briggs‘in 1992’nin en iyi drive-in* filmi olarak nitelediği Even Hitler Had A Girlfriend, içerdiği bolca çıplak sahneler, kara mizah ve şaşkınlık yaratan ismi ile tam bir kült film. Sinemanın çöpünü karıştırmayı sevenler için altın değerinde…
—
*drive-in: Amerika’daki arabayla girilen açık hava sinemaları için kullanılan bir tabir. Bu sinemalar, normal vizyonda yer bulamayan daha küçük ve genelde seks ve vahşet içeren ”ucuz” filmlerin seyircilerle buluştuğu bir pazar teşkil etmesiyle önemli. Özellikle 70’lerde drive-in sinemalarda dönen filmlerin sinema sanatına katkısı başlı başına önemli bir faktör.
filmin müziklerini çok beğendim. müzikleri ”alarming trends” yapmış fakat internet üzerinde bulamadım.