evil_deadMevzu sinema tarihiyse belli noktalarda atıp tutamazsınız. Gidip de Potemkin Zırhlısı’na “bu ne biçim film” diyemezsiniz. “Terminator 2 de hiç olmamış” diye konuşamazsınız, önce Allah sonra Skynet çarpar. Ve konu Sam Raimi’nin Evil Dead üçlemesi ise o zaman da “bu ne saçma film serisi” diyemezsiniz. Üzgünüm, diyemezsiniz. Kuralları ben koymuyorum. Evil Dead serisi sayesinde son otuz senedir sinema seyircisi için hızarlar (elektrikli testere) bir başka gürültüyle çalışıyor, mazot bir başka kokuyor (tabii bu durumda Texas Chainsaw Massacre’ın etkisi de mühim ama konumuz bu değil).

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

Raimi’nin Evil Dead’ini anlatmaya hacet yok. Biliyorsanız hislerimi paylaşıyorsunuzdur, bilmiyorsanız üç filmden herhangi birine bir on dakika verin, zaten sizi alıp götürür. Yıllarca “seçilmiş kişi”, mazlumlar kralı Ash’in Necronomion ile giriştiği bitmeyen savaşla büyüdük biz. Sinemada sonuca ulaşan macera onlarca farklı Army of Darkness çizgiromanında devam etti. Evil Dead’in az ama öz bilgisayar oyunlarını tekrar tekrar açıp şuurumu kaybedercesine Deadite parçaladığım geceler inanın çok uzakta değil.

Hal böyle iken nasıl bir şehvetle Evil Dead remake’inin beklendiğini tahmin edebilirsiniz. “Şahesere remake” her şekilde ters bir hamle ama filmin yapımcıları Sam Raimi, Bruce Campbell ve  Robert T. Tapert (orjinal serinin yapımcısı) olunca kalbimizde umutlar hep canlı tutuldu. Fede Alvarez’in ilk uzun metraj filmi de olsa yönetmen genç Raimi tarafından bizzat proje koltuğuna oturtulmuştu, yani emin ellerdeyiz gibi gözüküyordu. Eh, yayınlanan fragmanlar da filmin afiş sloganını (İzleyeceğiniz en korkunç film!) fazlasıyla destekleyen nitelikteydi.

Sonra Evil Dead vizyona geldi…

Şimdi retoriğin gidişatından büyük bir hüsran hikayesine geçiş yapacağım sanılabilir ama öyle yapmayacağım. Açıkçası karmaşık duygular içindeyim. Anlatması zor. Mesela Ötekisinema olarak arşive bakıp da bu yeni Evil Dead hakkında yazı yazmadığımızı fark etmek hiçbir yazarı şaşırtmadı. Kimse filme karşı nefret kusmuyor ama kimsenin bu Evil Dead hakkında bir şey söylemek gelmiyor içinden. Yani aslında bu da çok anlaşılır bir durum çünkü Alvarez’in bu yeni Evil Dead’i de gerçekten hiçbir yeni şey söylemiyor. Film çok kötü kotarılmış olsa bunun üzerine konuşulabilir ama ekip işini de fena yapmamış. Genel olarak seyrederken çığlık çığlığa bırakacak ama film bittikten beş dakika sonra baş karakterin adının bile hatırlanmayacağı bir film çıkmış ortaya.

Evil Dead006

“Başıma bir şey gelmeyecekse” ben bu yeni Evil Dead’e karşı olumluyum. Yani sevmediğim pek çok şey var ama Alvarez’in Evil Dead’i kötü bir film değil. Sadece çok gerekli olmayan bir film. Bu duruma yol açan iki nokta var. Birincisi Evil Dead kültünün artık aslında Army of Darkness üzerinden yürümesi. Doksanların ortasından beri seriye eklemlenen hikayeler hep Army of Darkness filmini iskelet aldı. Yani korku-fantezi-komedi üçlemesi odakta olmalıydı, sadece korku değil. Bugün Evil Dead’in ilk iki filmine büyük saygı da duyulsa kimse aynı hikayeyi üçüncü kez dinlemek istemiyor (sonuçta Evil Dead II de ilk filmin genişletilmiş remake’i idi). Gene de burada proje bize en azından hiç yalan beyanda bulunmadı. İstediğimiz Evil Dead 4’tü belki ama bu filmin remake olacağını biliyorduk. Bu sebeple çok kızmıyorum.

Evil Dead’i hafızalarda kalamayacak rutinlikte bir film yapan ikinci öğe ise filmin senaryosuna yenilik niyetine eklenen her şeyin bilakis filmi daha da klişe bir noktaya çekmesi. Mia’nın uyuşturucu bağımlısı olması ve ormanda yaşadıklarını anlattığında arkadaşlarının ona inanmaması çok tipik bir “histerik kadın” tiplemesi yaratma çabası. Bunun dışında filmin tüm ölümleri vahşi bir ritüelin parçaları olarak açıklamaya girişmesi ve David’in Mia’nın ruhunu kurtarma çabası yeni Evil Dead’i bir anda bir şeytan çıkarma filmine çeviriyor, ki çok gereksiz bir hamle. Kimsenin Evil Dead küllliyatından böyle bir arkaplan talebi yoktu. Hal böyle olunca çılgınlığın sınırlarındaki Evil Dead gidiyor, Evil Dead’imsi ancak senaryo itibariyle herhangi bir yenilik barındırmayan ortalama bir cadı/şeytan çıkarma filmi geliyor.

Tabii bu ortalama duruma rağmen hakkını verelim, remake eski filmin fenomen sahnelerine (ağaç tecavüzü, kilerdeki şeytan, enfekte olan el…) güzelce yer veriyor ve görsel olarak çok tahmin edici bir iş çıkarıyor. Seyrederken korkar mısınız? Kesinlikle. Filmin kan ve vahşet dozunun da gayet tepelerde olduğunu söylemek gerek. Bu durum zaten herkesin beklentisiydi Bu kadar vahşeti aynı 90 dakikada görmek beni zorlamadı değil, ancak en azından bu vahşeti Testere’vari bir işkence pornografisiyle seyretmektense Evil Dead’te görmeyi tercih ederim. Bunun dışında filmin son on dakikasına gelindiğinde yapımcı tayfamızın “biz ne yaptık, bu filmin absürt bir üslubu olmalıydı?” deyip alelacele düzenlemeler yaptığını düşünüyorum çünkü film finaline doğru (kol kopma sahnesi) tüm kendi içindeki dramatik yapısından kopup resmen Hobo with a Shotgun oluyor (ki bu durum hoşuma gitti). Keşke biraz daha evvelden bunun farkına varsalarmış da bu son dakikaların ruhu filmin geneline daha iyi yayılsaymış.

Her ne kadar bu yazı mesafeli bir inceleme de olsa Evil Dead’i seyretmek aslında bir kayıp değil. Yıllar boyu yeni Elm Sokağı Kabusu’nu bekleyip darmadağın olan biri olarak söylüyorum; bu Evil Dead benzer bir düş kırıklığı yaratacak kadar kötü değil, hatta çok beğenmeniz de olası. Büyük umutlar beslemeyin ama fırsat bulursanız da geri tepmeyin. Sonrası değilse bile en azından seyir süreciniz heyecanla geçecektir.

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

1 Comment Leave a Reply

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Blackwood (2014)

Devamlı aynı hayaletli ev filmini çekip duran Hollywood’dan biraz uzaklaşıp,
blank

The Lovely Bones (2009)

The Lovely Bones, Alice Sebold’un 2002’de yazdığı aynı adlı romanından