En sevdiğim ikinci bilimkurgu olan Total Recall’un efsanevi kötü adamı Michael Ironside hatrına izlemeye karar verdiğim bir film oldu Extraterrestrial. Zaten 165 dakikalık Boyhood macerasından yeni çıkmıştım, teen slasher kıvamında bir şeyler izleyip kafamı dağıtayım dedim. Demez olsaymışım… Extraterrestrial o kadar kötü ki, bazen STV’de denk gelip ‘daha ne kadar kötüleşebilir ki?’ merakıyla izlediğiniz tuhaf Türk filmlerine benziyor. Zaten Michael Ironside da şöyle bir görünüp çıkıyor.

Bu tarz filmlere Sinema TV’den alışkınım. Pazar sabahı koltuktan kalmaya üşendiğinizde, karşınıza çıkan ‘Meteor Apocalypse’ benzeri düşük bütçeli bilimkurgu / teenslash kırmalarından biri bu da. Ama zaten hiçbir şey beklemediğimiz türün kötü bir örneği olarak, ne yazık ki kendini biraz fazla ciddiye alıyor.

Anlatacak çok birşey yok, ama adettendir, yine de konuya gelelim. 5 genç, üç kız, iki erkek olmak üzere bir araya gelip tatil yapmak için kızlardan birinin ailesinin satışa çıkardığı dağ evine gidiyorlar. Ot, alkol, seks, gerzekçe ergen şakaları, gereksiz küfürlü konuşarak ilgi çekme çabası falan gırla. Filmin ilk yarısında Hollywood filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz zihinsel aktivite yoksunu ergen hezeyanının en dip örneklerine şahit oluyoruz; esas oğlan ve esas kız gruptaki denge unsuru fakat can sıkıcı derecede sıradanlar. Yoldan çıkmak için yer arayan yancı kız ve Silverlake’teki hipster’ları bile intihara sürükleyebilecek kadar aptal olan gözlüklü dingo baş ağrısından başka bir şeye destek sağlamıyor. Bir de ekiple empati kurabilmemiz için araya yerleştirilmiş, saf ve kader kurbanı kız var. Ama hiçbir şey, kendi sınıfına göre berbat sayılmayacak oyunculuklar dahi durumu kurtarmaya yetmiyor.

Extraterrestrial 3

Açıkcası çok fazla kötü film izledim ama hiçbir filmde ekranda görünen herkesin ölmesini istememiştim. Filmin aynı zamanda yazarı da olan yönetmen öyle sakil bir iş ortaya çıkarmış ki, insan kendini ‘bir an önce uzaylılar gelse de hepsini gebertse’ diye düşünürken buluyor. Dolayısı ile karakterlerimizin hayatları için endişelenemediğimizden, filmin tüm güdüleyicisi de kayboluyor. Grave Encounters’la tanıdığımız Colin Minihan The Vicious Brothers mahlası altında filmin yönetmenliğini üstlenmiş; fakat debut mocumentary’si Grave Encounters ile bünyede yarattığı sempatiyi Extraterrestrial ile kökünden yok ediyor.

Bir süre sonra başlarının belaya girdiğini anlayan grubumuz, her zaman ki gibi ellerindeki tüm imkanlarla kaçmayı denemek yerine tek tek ‘griler’ tarafından avlanmaya başlıyor. Açıkcası filmin ruhuna en fazla zarar veren bir diğer unsur da, davranış motivasyonları ve amaçları belli olmayan uzaylıların imza attığı saçmalıklar olmuş. Galaksiler arası yolculuk yapan ve insanları deney amacı ile kaçırıp geri bırakan uzaylılar, bir anda intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir türe dönüşüyor. İnsanların kafataslarını ‘teleknezi’ ile patlatabilmeyi becerebilmelerine rağmen, ev içinde ilkel bir kovalamaca falan yaşıyorlar. Bir de bir ‘gri adam geleneği olarak prob yapacağız’ diye, endüstriyel açıdan hiçbir anlam ifade etmeyen bir cihazla çıkagelip, yakaladıkları delikanlının anüsüne sivri obje sokuyorlar. (Evet bu sahne cidden var.) Anlayacağınız üstün teknolojili gri adamlarımız da aslında düşük zekalı birer terörist… Ve ‘uzaylı’ olmalarına rağmen, herhangi bir ruh hastası insandan farklı davranmıyorlar.

Extraterrestrial 4

Ne tam anlamıyla bir teen slasher, ne bilimkurgu, ne found footage ne de korku sayılabilecek bu film, türdeki kararsızlığını oradan-buradan toplanmış sahnelerinde de hissettiriyor. X-Files’tan, The Matrix’e, Skyline’dan, I Know What You Did Last Summer’a o kadar çok filmden esinlenme var ki, bunların uygulanış biçimi bir göndermeden çok intihal gibi hissediliyor. Yine de tümden hakkını yememek lazım, özellikle final şaşırtmacası ile klişeden kan kaybeden gövdesine bir bandaj sarmak istemiş; ama ne yazık ki sadece sonundaki hamleyle 106 dakikalık hataları telafi etmeyi başaramamış.

Son sözü söylemek gerekirse eğer… Şu anda IMBD notu 5,6 ama, bence bunu kesinlikle hak etmeyen bi film Extraterrestrial. En fazla o da nispeten eli ayağı düzgün sinematografisi ve efektleinin hatrına 4 alabilir. Eğer çoook bol vakitiniz varsa ve iyi ya da kötü fark etmeksizin ‘kaçırılma’ filmlerinden hoşlanıyorsanız, Extraterrestrial’a zaman ayırabilirsiniz. Fakat ciddi bir dünyadışı yaşam gerilimi izlemeyi beklemeyin.

Herkese iyi seyirler.

http://www.dailymotion.com/video/x264lha_extraterrestrial-2014-fragman_shortfilms

blank

Emel Bilge Çınar

1985 yılında İstanbul’da doğdu. İlk sinema deneyimi Jurassic Park olmuştur. Animasyon ve VFX alanında eğitim almak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Türkiye’ye döndükten sonra 3 yıl boyunca Post Producer olarak çalıştı. Bugünlerde bağımsız olarak 3D animasyon ve oyun yapımı üzerinde emek harcıyor. 2009′dan bu yana çeşitli mecralarda sinema ve TV üzerine yazılar yazmaya devam ediyor.

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Bugün izledim ben de filmi, hakikaten Emel Bilge’nin dediği kadar varmış. Yaşatmayı başardığı sinir bozukluğunu bir kenara bırakırsak, izleyip bitirdikten sonra filmden geriye pek bir şey kalmıyor. Belki Michael Ironside’ın varlığı ya da finaldeki ‘sigara içen adam’ esprisi. Ama hepsi o kadar. Bu arada çocukken Michael Ironside ile John Saxon’ı hep karıştırırdım. Nereden aklıma geldiyse…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Twelve Monkeys / 12 Maymun (1995)

1996 yılında beş milyar insan bir virüs yüzünden ölecek. Hayatta
blank

Blade Runner 2049 (2017) – Birinci Yazı

Baştan söyleyeyim, “Stalker”ı (1979) bir bilimkurgu filmi olarak değerlendirmediğim için