Sinema yazarı ve sinema tarihi araştırmacısı Metin Demirhan’ın (1965-2007) aziz hatırasına ithaf edilen Fantastiğin Festivali Fantasturka’ya Cumartesi sabahı katılabildim. Kısaları festivalde gösterilecek olan Öteki Sinema yazarlarından Can Evrenol ile birlikte Ankara’ya vardık. Festival filmlerinin gösterileceği Kızılırmak Sineması’na doğru hareket ederken içimi büyük bir heyecan kapladı. Fantastik Türk Sineması denince akla gelen önemli isimlerden birçoğu ile nihayet tanışma şansına sahip olacaktım. Yılmaz Atadeniz, Çetin İnanç, Kunt Tulgar, Levent Çakır ve Safa Önal gibi ustalar sevenleri ile buluşmak için festivalin onur konukları arasındaydı. Fantasturka’nın her manasıyla çok önemli bir festival olacağının farkındaydım. Ancak bizzat dahil olduğumda umduğumdan çok daha önemli bir olaya şahit olduğumu farkettim.
Festivale katılan değerli konukları söyleşiler ve fuayede yapılan kısa sohbetler sayesinde daha yakından tanıma fırsatı buldum. Dahil oldukları filmlerin çekim hikayelerini, setlerde geçen ilginç, inanılması güç anıları, karşılaştıkları sansür, maddi imkansızlıklar gibi engelleri ve bu engelleri aşmak için kullandıkları zeka dolu yolları büyük bir ilgi ve hayranlıkla dinledim. Ama hepsinden önemlisi konukların her birinin tabiri caizse ‘önce insan’ olduklarını gördüm.
Festivalin yakın tarihli kısalar ile dönemin önde gelen fantastik uzunlarını harmanlayan programı fazlasıyla tatmin ediciydi. Zaman zaman çıkan aksaklıklar festival programında ufak tefek sarkmalara sebep olsa bile yıllardır böylesi bir festivale hasret kalan takipçiler tarafından hoşgörüyle karşılandı. En nihayetinde herkes Fantasturka’nın ana akım sinemaya ve onların destekçilerine karşı ayakta kalmaya çalışan ufak çapta bir gerilla festival olduğunun farkındaydı.
Festivalde gösterilen filmlere tek tek değinmek yerine olayın güzelliğini şöyle bir örnekle anlatmaya çalışayım. Festivalin ikinci günü gerçekleştirilen söyleşi sırasında, on parmağında on marifet Kunt Tulgar ertesi gün gösterilecek olan Süpermen Dönüyor (1979) hakkında birkaç anısını etkinliğe katılanlarla paylaştı: “Babası ile beraber Paris’te Superman’i (1978, y.Richard Donner) izlerler. Babası, Kunt Tulgar’dan bir süpermen filmi çekmesini ister. Tulgar İstanbul’a döner. Bir Ken bebeğe (evet bildiğiniz Barbie’nin yavuklusu) eşi Emel Hanım’ın yardımıyla bir süpermen kıyafeti dikilir. Ertesi gün misinalarla tutturulan süpermen kılığındaki Ken, çeşitli İstanbul görüntülerinin üzerinde uçuyormuş gibi filme çekilir. İlk çekimi izlediklerinde Tulgar bir aksilik olduğunu farkeder, süpermenin pelerini uçarken sabit durmaktadır. Buna çözüm bulmakta gecikmez. Aynı metodla bir kez daha çekim yapılır, bu kez süpermenin altında çalışan bir fön makinesi sayesinde pelerin özgürce dalgalanmaya başlar. Çekimleri beğenen Tulgar ve ekibi filmi çekmeye karar verir ve ortaya ‘uçan’ kahramanlı ilk Türk filmi olan, 1979 yılı mahsulü Süpermen Dönüyor çıkar.” Hakkında çok fazla şeyin bilinmediği filmlerin yapım öncesi ve yapım aşamasındaki bu gibi birçok anıyı sahibinden canlı canlı dinledikten sonra filmleri izlemenin keyfi inanılmayacak ölçüde arttı. Bu gibi detaylar Fantasturka’nın değerine değer katan ekstra ayrıntılardan biriydi.
Bir günlük gecikmeyle dahil olduğum Fantasturka’da, keyifli sohbetlerin eşlik ettiği, samimi ve duygu yüklü, dolu dolu iki gün geçirdim. Türk Fantastik Sineması adına gerek yapılan söyleşiler, gerekse gösterilen uzunlu kısalı filmler ile çok doyurucu bir festival oldu. Festivalin düzenlenmesinde emeği geçen Kerem Akkoyunlu, Duygu Gür, Esma Kor, Alper Dağlı ve İlker Kocatepe’den oluşan -“İkinci El Kısa Film Festivali”ni beş senedir düzenleyen- ekibe ve Fantasturka’nın gerçekleşmesi için maddi manevi varını yoğunu ortaya koyan, bizzat katılımıyla festivalin kalitesini çok yukarılara taşıyan sayın Ali Murat Güven’e hepimizin teşekkür etmesi gerekiyor. Fantastik Sinema’ya gönül vermiş birçok insanın hayallerini süsleyen böylesi bir festivali yüz akıyla tamamlayıp bizlere sundukları için. Devamının gelmesi en büyük dileğim…