İlk sezonu altı bölüm süren, The Walking Dead spin-off’u Fear The Walking Dead sert eleştiriler almış ve çoğunluk tarafından pek beğenilmemişti. Bunun en büyük nedeni ortada abisi kadar iyi bir iş varken yeni bir şey sunmadan ana seriye özenen ancak o kadar güçlü ve bağ kurabileceğimiz karakterler sunmayan bir ilk sezon izledik.
Fear The Walking Dead bize olayların nasıl başladığını, medeniyetin nasıl yıkıldığını göstermeyi vaat etti, ancak fazla bir cevap vermediği gibi aynı The Walking Dead muhabbetlerini tekrar ettirdi.
İkinci sezona geldiğimizde bir değişiklik var mı dersek, dizi hemen The Walking Dead sezon finalinden bir hafta sonra yayınlanarak sıcağı sıcağına seyircinin ilgisini çekmeye çalışıyor. İkinci sezonda en büyük yenilik artık hikayenin karadan kurtulup denize açılması.
— Dikkat yoğun miktarda süprizbozan içerir —
İkinci sezon, ilk sezonu bıraktığımız yerde L.A. kıyılarında başlıyor. Kahramanlarımız yanan şehri geride bırakıp Abigail adlı yata çıkıyorlar. Travis (Cliff Curtis) eski karısı dönüşmeden önce kafasından vurunca oğlu Chris (Lorenzo James Henrie) ile ipleri kopuyor. Victor Strand (Colman Domingo) ekibi kurtaran gizemli kişilik olarak Abigail’in kendisine ait olduğunu ve ne derse onu yapmaları gerektiğini defalarca hatırlatıyor. Madison’ın (Kim Dickens) ise denizde gördükleri kişileri kurtarmaları gerektiği konusunda ısrarcı olması Travis ile fikir ayrılığına düşmesine yol açıyor.
Strand ve Travis’in yardım etmeme kararı tabii ki salgın durumundaki en mantıklı karar, ancak Madison hala insanlıktan vazgeçmiş değil. Madison’ın kızı Alicia (Alycia Debnam-Carey) ise annesinden de beter bir işe kalkışıyor ve radyoda dinlediği yabancıların botunun battığını söyleyerek Strand’den yardım istiyor. Ancak Strand tabii ki yardım etmeyeceğini söyleyerek kıza çıkışması, aile ile arasındaki gerilimi arttırıyor.
Bütün bu hengamede Chris’in küslükte ilkokul seviyesine inerek yemeği reddedip kendini denize atması, Nick’in (Frank Dillane) onu kurtarmak için denize atlaması, su altında dolaşan zombilerin saldırısı gibi gereksiz aksiyon ile bölüme biraz hareket getirilmeye çalışılmış. Ancak bu hamle de yavaş giden diziyi bir raya oturtamıyor.
Gene de Alicia’nın (Alycia Debnam-Carey) yardım edemeyeceğini söylediğinde radyodaki gizemli yabancının “Gerek yok, biz sizi bulduk” demesi ve denize atlayan Nick ve Chris’in silahlı saldırıya uğramış bir tekneyi bulmaları başlarına yeni bir tehlike açtıklarının habercisi oluyor.
Fear The Walking Dead ilk bölümü ile gene Walking Dead’in bin kere altını çizdiği “Gerçek canavar insandır” kalıbının üstüne gidiyor. Ancak ekipte Strand ve Nick dışında tehlikenin farkında olan insan yok denebilir. Strand’in zaten gizemli bir planı olduğunu anlıyoruz. Travis ise hala ipleri eline alabilmiş değil, oğlunun saçmalıklarına göz yumuyor, hatta el kadar çocuktan dayak yiyor. Siz Rick’i bu şekilde düşünebilir misiniz? Rick kendisine yumruk atana misli ile cevap verir, oğlu olması falan da fark etmez.
Madison’ın zaten hala yaşıyor olması mucize. Bir sezon boyunca bu ekibin kaprislerini izledik ancak ikinci sezonda da bu şekilde sürecekse durum FTWD’in geleceği hiç parlak değil.
İkinci sezondan en büyük umut TWD’den farklı olarak ilk defa denize açılmanın bir kurtuluş yolu olabileceğinin düşünülmesi. En azından balık gibi bir yiyecek kaynağı varken ve suyu denizden arıtabiliyorken Abigail içinde yaşam şansları çok fazla. Ancak hiçbir limanın güvenli olmadığını düşünürsek ve belli bir korsan tehlikesi ile karşı karşıya iken ekibimizi nasıl bir geleceğin beklediği meçhul.
TWD’nin finalinde kimin öldüğünü bir süre daha düşüne duralım, kafamızı meşgul edecek bir dizi arıyorsak FTWD’e devam edebiliriz. Ne de olsa denize düşen zombiye sarılır, denizden zombi babam çıksa beni yer. İyi seyirler…
Öteki Sinema için yazan: Masis Üşenmez