Geçtiğimiz haftalarda bir meslektaşım çirkin bir suçlama ile karşılaştı, hem de birden fazla kez, sebebi de yazdığı Çalgı Çengi İkimiz kritiği… Okudum, filmi hem övmüş hem de yermiş, dengeli bir yazı kaleme almış. Emek verenleri küstürmeden işin olmayan taraflarını göstermiş ama birileri üşüşmüş hemen; “bu filmi para aldın da mı övüyorsun” diye…
Bazen benim de başıma gelir; birilerinin sevmediği bir film hakkında olumlu bir eleştiri yazarım ve arkadaşın biri bana ulaşabildiği bir sosyal medya kanalından hemen en değerli tespitini önüme atar: “söyle bakalım, kaç para aldın da bu filmi övüyorsun!”Dayanamadığım, tahammül edemediğim tek sual bu, hele de sırtını hiçbir yere dayamadan eleştirmenlik yapmaya ve işin doğrusunu yazmaya gayret ederken. Bu, sadece benim başıma gelen bir şey değil, bir sürü meslektaşım kariyerinin bir noktasında bu ithamla mutlaka karşılaşır.Peki, gerçekten bunu yapan var mıdır? Yani bir filmi övmek için o sinemacıdan para alan eleştirmenler yaşıyor mudur bu ülkede?Hemen cevaplıyorum: hayır! Ben bunca yıldır en samimi dostlarımdan, hiç sevmediğim bazı eleştirmen kişilerine kadar kimsenin böyle bir şeye kalkıştığını görmedim, duymadım. Sevdiği arkadaşı film çekmiştir, onu kayırır vs. rastladım böyle durumlara ama “ver parayı al övgü dolu eleştiriyi” durumu hiç yok, o yüzden bu şekilde saçmalayanlara çok kızıyorum. Bu mesleğin bir Hipokrat yemini yok ama bu işi yapanlar kendi vicdanları ile hareket ediyor ve bu öyle “vermeyen” bir meslektir ki kazanılan paraları bilseniz insanların hala neden bu işi yaptığını sorgularsınız!
Bazen bölüm başına 50 bin kazanan dizi oyuncusu ile o röportajı sevabına yapan eleştirmen aynı masada bir araya gelir, dünyanın en adil olmayan karşılaşmasıdır bu. Peki, niye böyle? Çünkü dergiler-gazeteler-TV kanalları eleştirmenleri sevmez, onlara pek yüz vermez, yüz verse de para vermez. Bu devran böyle gelmemiş ama böyle gidiyor.
Ayrıca, “film eleştirmeni” bir eserin gişesini arttıracak ya da onu gişede batıracak etkiye sahip değildir. Bizimkisi sinemanın sanatını kollayan bir klavuzluk, iyi filmler izleyin istiyoruz ama kim nasıl biliyorsa öyle yapıyor. Televizyonda yayınlanan 10 saniyelik bir spot 100 eleştirmen yazısından etkilidir çünkü koca ülkede eleştiri okuyan taş çatlasın 20 bin kişi var.
Hem aksi olsa çok övdüğümüz bazı filmler, mesela Babamın Kanatları, yılın en iyi gişelerinden birini yaparken, yerden yere vurduklarımız da gişede nal toplardı ama maalesef öyle olmuyor. Türkiye’nin gişe şampiyonu, eleştirmenlerin de en sevmediği filmlerden biridir: Recep İvedik 4…
Altın Küre Ödül Törenini Uzaylılar Mı Yapıyor?
Bu yıl Altın Küre (Golden Globe) ödüllerine Meryl Streep’in yeni ABD başkanı Trump’a “fatality” çektiği konuşması damga vurdu ve bir Türkiye vatandaşı olarak kadının hiçbir şekilde sansürlenmediğine şaşırdım! Aklıma hemen Nadir Sarıbacak’ın 52. Altın Portakal’da ödül konuşması sırasında sesinin kısılarak kameranın drone görüntüsüne geçmesi geldi. Öyle bir şey olmadı. Salondakiler, alkışlamayanlar dahil, saygıyla ve dikkatle izlediler ama ben ödül töreninin her anına hayran oldum. Yapılan espriler, ödül adaylarının açıklanması, konukların sahneye gelişleri, konuşmalarını yapışları ve ayrılışları… Her şey bir uyum içinde ve izleyenlere keyif vererek geçti gitti.
Sonra, bizde yapılan ödül törenlerini düşündüm; sunucuların durumu kurtarmak için girdikleri halleri, sahneye çıkamayan, çıkınca iki lafı bir araya getiremeyen, lafı bitince ne tarafa gideceğini bilemeyen konukları, sürekli sarkarak saatler süren işkenceyi ve çok daha fazlasını.Biz insanız, hata yapınca da hep insan olmaya sığınırız. Peki, Altın Küre’yi düzenleyenler uzaylı mı? Onlar yapabiliyor da biz niye her yıl daha kötülerini beceriyoruz. Şimdiden garanti ederim; 10 yıl sonra izleyeceğiniz herhangi bir film festivali ödül törenimiz berbat ve sakarlıklarla dolu bir şekilde geçecek çünkü…
Çünkü işimize saygı duyan insanlar değiliz, her şeyden önce birbirimize saygı duymuyoruz. Ödülü veren alana, alan ödüle ve seyirciye, seyirci ödülü alana vs. Bu kadar saygısızlığın içinde yapılan şey samimi olup durumu kurtaramıyor da. Elimizde suntadan ödül törenleri böyle elin Altın Küre’sine bakıp ciğerci kedisi gibi miyavlıyoruz.
MURAT TOLGA ŞEN murattolga@gmail.com