Film Festivalleri Geri Dönecek Ama Nasıl?

1 Temmuz 2021

Bir Arzu Film klasiği olan Aile Şerefi (1976) filminin final sekansı şu cümle ile açılır; “Bugün çok güzel bir gün çünkü babam geliyor. Ailemizin şerefi için kendini feda eden babam geliyor. Artık ayrılık bitti. Dedim ya, bugün çok güzel bir gün”.

Ben de aynı hisler içindeyim, bugün çok güzel bir gün çünkü pandemi yüzünden aylardır kapalı olan ve açılışı sürekli ertelenen sinemalar yeniden açılıyor, filmler seyircisine kavuşuyor. Artık (ve umarım sonsuza dek) ayrılık bitti, bugün çok güzel bir gün.

Evet, Covid-19 tedbirleri kapsamında faaliyetlerine ara veren tüm iş yerleri ile sinemalar 1 Temmuz’dan itibaren tekrar açılıyor; konser, festival, gençlik kampı gibi etkinliklere, belirlenen esaslara uyulması kaydıyla 1 Temmuz’dan itibaren izin verilecek. Korona virüsle mücadele kapsamında akşam saat 22.00 ile 05.00 arasında uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması da dün gece son kez uygulandı.

Üstelik ben bu yazıyı bir film festivalindeyken, otel odamda yazıyorum.  İzmir’de, büyükşehir belediyesinin desteğiyle yapılan, direktörlüğünü Vecdi Sayar’ın üstlendiği 1. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’ndeyim. Bu da çok zamandır özlemini çektiğim bir şey. Adı festival olan ama festivalde olmak duygusunu hiç bir şekilde geçiremeyen çevrimiçi saçmalıklar bitti ve biz yine sinema salonunda film izleyebiliyoruz.

Aşı yok derken 3. doz aşıyı da vurunabilecek lükse eriştiğimiz şu günlerde, şayet Delta varyantı her şeyi mahvetmez ise hızlıca normalleşeceğiz. Bu da film festivallerinin geri dönmesi demek. Evet, ülkenin bir sürü yerinde yapılan film festivalleri geri dönecek ama nasıl?

Pandemide kabuğuna çekilen, çevrimiçi gösterimlerle yetinen festivaller var. Adana Altın Koza gibi… Altın Koza bu yıl filmli-konuklu bir şekilde gerçekleştirilecek. Tarihleri açıklandı. Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenecek olan 28. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, 13-19 Eylül 2021 tarihleri arasında yapılacak.

Festivalde geleneksel yarışma bölümleri olan ‘Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’, ‘Uluslararası Kısa Film Yarışması’, ‘Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’ ve ‘Adana Kısa Film Yarışması’nın yanı sıra; dünya sinemasından örnekler, özel gösterim bölümleri, atölyeler, sergiler ve söyleşiler de yer alacak.

Yarışma yönetmelikleri ve başvuru bilgilerine 18 Haziran 2021 tarihi itibariyle festivalin internet sitesinden ulaşılabilecek.

Altın Koza’yı çok seviyorum. Sinema yazarlarına en dost festivalin de burası olduğunu söyleyebilirim. Yine sinema yazarları ve film endüstrisindeki insanları buluşturup etkileşime sokma kabiliyeti en yüksek olan festival Altın Koza… Şehrin havasından suyundan belki de diyeceğim ama en önemli etki, festival ekibinden kaynaklanıyor. Herkese eşit mesafedeler ve amaçları iyi bir festival deneyimi yaşatmak.

blank

Altın Koza’nın ardından takip etmeyi en sevdiğim festival elbette Antalya’nın Altın Portakal’ı. Bu festivalin son 10 yılı büyük değişimlere sahne oldu. Ben 2009 yılından beri takip ediyorum ancak AKP’li belediyenin yaptığı son iki festivale, ulusal yarışmayı kaldırmaları sebebiyle katılmadım. Zaten festival AKP belediyesinin elinde Turkuvaz Medya’da yazan-çizen tayfa dışındakilere kıymet vermeyerek kendini bitirmişti. Ulusal yarışmayı kaldırarak tüy diktiler. O sırada biz İstanbul’da Kaan Müjdeci’nin düzenlediği gerilla festivalde film izliyorduk.

Antalya Büyükşehir Belediyesi yeniden CHP’ye geçince festivalin yürütücü kadrosu da bir kez daha değişti ama bu değişimin çok da hayırlı olmadığını geçen yıl yerinde gözlemledim. Yine film eleştirmenlerini yazdıkları mecraya ya da ideolojik yakınlıklarına göre iten-çeken bir yapı vardı. Festivalde neredeyse birbirine düşman eleştirmen adacıkları oluşmuştu. Herkes kendi kabilesinde çaldı oynadı. Yine de Antalya’nın hem de belediye başkanı yoğun bakımdayken gerçek bir festival yapma çabasını övmek zorundayım. Altın Portakal bana yine festival ve filmler hakkında fikir üretme ve paylaşma imkanı verdi. Öteki Sinema’da, Beyazperde’de ve Youtube kanalımda epeyce içerik paylaştım.

blank

Sırada Malatya var, bir zamanlar Adana ve Antalya’nın bile önüne geçmeyi başaran, koşa koşa gittiğimiz ama sonra kendini tekrar ede ede tükenen bir Altın Kayısı Film Festivali. Festivali son yıllarında takip etmedim ancak yerel medyanın, İstanbul’dan gelenler yüzünden festivali gereksiz gösterip önce valiyi sonra da belediye başkanını güdümleyerek festivalin küçülerek yok olmasındaki etkisini izledim. Malatya’da artık festival olmasa da olur. Anadolu festivallerinin en büyük sorunu da bu zaten, her şey birilerinin iki dudağının arasında. Film endüstrisi ve yan unsurlar kimsenin umurunda değil. Festival yaptık, Türkan Şoray geldi, oldu bitti vs.

Yine de Anadolu’da güzel şeyler olmuyor değil. 2019’da gittiğimde kendini bilmez bir sinemacı tarafından sabote edilmesine çok üzüldüğüm Kayseri Film Festivali bunlardan biri. İzmir’de de hareketlenme başladı. Şu an katıldığım Film ve Müzik Festivali’nin ardından Ekim ayında düzenlenecek olan Balkan Film Festivali var.

blankFestivali bir geleneğe dönüştürebilen başka bir organizasyon da sevgili İrfan ve İnci Demirkol sayesinde yükselen Ankara Uluslararası Film Festivali. Festival ve gösterim ortamları beni çok mutlu ediyor, Büyülü Fener sineması, film izlemeyi en çok sevdiğim yerlerden biri ama bir yerden sonra şu var-bu var diye saymanın manası yok aslında çünkü burada sonrasında tıkanma ve hevessizleştirme yaratan bir sıkıntı var. Bu festivallerin hepsi birbirine çok benziyor çünkü yapanlar, yarışanlar ve katılanlar hep aynı kişiler. Tematik olarak ayrışmaya çalışan festivallerin de bunu çok becerebildiğini söyleyemem. Sadece 3 kez yapılan Fantastik Türk Filmleri Festivali, Fantasturka dışında başka hiçbir festivale benzemeyen bir festivalimiz olmadı ne yazık ki çünkü üretim reçeteleri aynı kişilerin elinden çıkıyor.

Hal böyle olunca festival ziyaretçilerinin de umursadığı şey festivalden çok Adana’nın kebabı, Antalya’nın denizi, Malatya’nın kayısısı, Kayseri’nin mantısı vs. oluyor.

Pandemi bitiyor, festivaller geri dönecek ama yeni tariflerin gelmesi şart. Kendi kimliğini oluşturabilmiş festivaller süreklilik kazanıyor, gerisi birkaç atımlık baruttan ibaret.

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

1 Comment Bir yanıt yazın

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Emek Neden Yıkılmamalıydı?

İstanbul’da “sinema” denince ilk akla gelen isim Emek tarihin karanlık
blank

Niye Hep Aynı Filmi İzliyoruz?

Murat Tolga Şen yine zehir zemberek! Niye hep aynı filmi