Film sinemada izlenir!
Fida Film’in reklamlarında kullandığı bu cümle sinema sanatı ile ilgili bir yerli slogan oldu adeta… Fakat bu cümleyi ilk duyduğumdan bu yana on yıldan fazla zaman geçti ve özellikle “ev sineması” çözümlerinin gelişimine paralel olarak giderek içi boşalmaya başladı. Buna alışveriş merkezi (AVM) sinemacılığının ultra ticaret kaygıları da eklenince neredeyse “Film Sinemada biraz zor izlenir!” şeklinde evrimleşmiş olduğunu iddia etmek de mümkün.
Filmi sinemada izlemeyi zorlaştıran en önemli etken maliyet. Sinema başlangıcından günümüze ‘ucuz’ bir eğlence ve kültür paylaşımı aracı olmuştur. Bugün bu ‘ucuz’ eğlenceyi dört kişilik bir arkadaş grubu üzerinden inceleyerek nerede olduğumuzu görelim isterim. Özelikle büyük şehirlerde giderek şişen bilet fiyatları sinemada film izlemeyi neredeyse bir lüks haline getirmiş durumda. Dört kişilik küçük bir arkadaş grubunun sadece bilet ederi rahatlıkla 60 TL’yi buluyor oysa bu fiyata yeni çıkmış yapımlardan 2-3, promosyon avcısı iseniz de en az 5-10 adet yasal DVD alabilmeniz mümkün.
Ayrıca sadece bilet masrafı değil, ulaşım, “Madem dışarıdayız, bir şeyler yiyelim o zaman” faktörü ve film izlemekle özdeşleşen ama giderek fahişleşen bir fiyata satılan mısır ve kola ederi gibi gizli masrafları da ekleyince bu dört kişilik grubun bir film izlemek için harcamak zorunda kaldığı rakam sanırım 150 TL’yi rahatlıkla geçecektir. Oysa evimde 7-8 arkadaşımı davet ederek yaptığım haftasonu ‘Sinema Geceleri’nde film + ikramlar dahil 20 TL yi geçmeyen bir masrafla bunu halledebildiğimi gördüm. Ayrıca “her şey para değil ki!” diyen arkadaşlara cevap olarak da , hiçbir Salonda evde ki projeksiyon+DVD oynatıcı+Ses sisteminden daha başarılı bir seyir ve duyum zevki yaşayamadık. Bir zamanlar vitrinlerde iç geçirerek baktığımız Projeksiyonların fiyatları 800 TL’ye kadar geriledi ve her ay bir kez sinemaya gitmek için yapacağınız masrafla rahatlıkla evinize bu tarz bir sistem kurabilirsiniz.
Zaten Salonlar eskisi gibi değil artık! Çocukluğumda ihtişamlarına ve buna rağmen sıcaklıklarına hayran olduğum o kocaman perdeli yüzlerce kişilik salonlar yerine hiç bir zaman ısınamadığım oda gibi, küçücük perdeli tıkış tıkış salonlarda eski Sinemaların hiçbir duygusuna ulaşmak mümkün değil ne yazık ki… Ayrıca gösterimdeki filmler giderek hepsi aynı tornadan çıkmış şablon işlere dönmeye başladı fakat ev sineması gerçek bir seçim imkanı sunmakta; canınız ne zaman isterse, eski Godzilla filmlerini, Salonlarımıza hiç uğramamış Animeleri, İspanyol sinemasının kayıp hazinelerini ve onlarca iyi filmi görebilir kendi sinemanızın makinisti olarak film izleme keyfini ticaretten uzaklaştırıp ait olduğu yere koyabilirsiniz.
Doğru söze ne denir!..
:)
Zengin vatandaşın birisi 6 milyon dolarlık sinema seti kurmuş evine. Daha sonrada arkadaşlarını davet edip, bugüne kadar hiçbir sinemada göremeyeceğiniz güzellikte film izlemişler. Hemde arkadaş arkadaşa. ( http://fuzzy.blogcu.com/6-milyon-dolarlik-sinema-sistemi_9038481.html )
Ama bence bütün kolaylıklara rağmen (benim evde de ev sinema sistemi var), bence film sinemada seyredilir. Sinemanın kokusu, fuayesi, devre arası, koltukları, film makinasının sesi, perde, fragman gösterimleri, kısacası sinema kültürü diye birşey var. Ve bence budur bir filmi sinema yapan. Sinema salonlarında her zaman evde bulamayacağınız tadları bulursunuz. (iyisiyle kötüsüyle). Filmlerde sinema sayesinde para kazanır ve gelişirler. Yoksa film izlemek neye yarar :)
Yine de ev sinema sistemi olmayanlar için (misal ben) sinemadan alınan zevk daha fazladır.Her daim favori filmlerimden olan Babel’i ve The Prestige’i ilk kez sinemada izlemiştim (sanki çok yıllar geçmiş gibi konuştum herneyse) ve bu filmlerin ben de bıraktığı etkiler diğer favorilerimin yanında daha fazla olmuştur.