Yeni Dalga’nın bel kemiği Godard’ın sinema anlayışı beni altüst ediyor. Niye mi? Açıklamayacağım. Çünkü bunu hemen orada, Film socialisme’de rahatlıkla görebilirsiniz. Bu bağlamda farklı kültürlere sahip insanların etkileşimini inceleyip diyalektik kurmanız yeterli olacaktır. Ama bunu yaparken de Godard’ın saldırganlığı amaç edindiğini düşünmeyin. Notre musique ya da La chinoise’ın temelindeki gibi siyasi düşüncelere yer verirken küreselleşme ve dijital çağ üzerine de sözünü söylüyor, Godard. Her şey olması gerektiği gibi anlayacağınız, ama gelin görün ki benim hâlâ Godard’a bir şey olacak diye ödüm kopuyor.
Öteki Sinema için yazan: Buğra Şengül
Film socialisme Avrupa tarihi üzerine bir meditasyon ve siyasi bir yargılama gibi görünüyor -ki öyle, siyasi metafor oldukça yaygın, ama daha da önemlisi ritim ve imgeleme yolu izlenerek sonatın klasik formuyla oluşturulmuş Film socialisme’in Godard’ın bir denemesi ve degradasyon düşünme testi olduğudur. Periyodik bir anlatımın üzerine serpiştirilmiş argümanlar olsun, yirminci yüzyılın dehşet görüntüleri ya da düşük çözünürlükteki görüntülerin doygun renkleri olsun, Film socialisme’i her şeyi olması gerektiği düzeye taşıyor. Ayrıca diyebilirim ki dijital çağın renk ustası Godard’dır. À bout de souffle ile başlayan devrimin üzerinden neredeyse elli yıl geçmesine rağmen sanatın doğasının derinliğinde savaşmış Godard’ın deneysel gücün bir parçası olduğunu göreceğinizi umuyorum. Deliliğin mantıklı bir görünüşü olmalıdır, değil mi?
“Sinema bir dildir,” derdi, André Bazin. Ve Godard kendi dilini yarattı.
Des choses comme ça: Bana kalırsa Film socialisme’in en önemli bölümüdür. Godard bizleri Akdeniz’de bir gemi yolculuğuna davet ediyor. Neyse ki pek yabancı değilim Godard’ın davetlerine, Week End’i hatırlıyorum. Sanırım bunun en büyük etkeni United Motor Industries’yi film boyunca sıkça andığımdır. Gelelim ki bu bölümde günlük yaşam ve Godard’ın yapay toplumunun tüketiciliği canlandırılıyor. Daha öncesinde de söylemiştim, burada farklı kültürlere sahip insanların etkileşimi çok önemli, diyaloglara dikkat etmeniz gerekiyor. Ve şöyle bir baktığımızda herkesin eğlendiğini görüyoruz. Aslına bakarsanız, hepimiz eğleniyoruz. Peki ya -muhtemelen- göçmen bir garson şampanya sunmaktan ne kadar keyif alıyordur? Sanırım bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Ayrıca Patti Smith’i de unutmayalım.
Notre Europe: Sosyalizm çöktü mü? Film socialisme’in ikinci bölümü biraz muammadır. Ve Des choses comme ça kadar da önemlidir. Kalabalığın yerini sosyalizmi çağrıştıran küçük bir aile ve bir eşek yer alıyor. Bakmayın öyle eşeğe, Bresson reenkarnasyonu değil. Ha, bu arada CCCP tişörtlü çocuğu selamlıyoruz. Kaldı ki bu selamlama çok başka yerlere gidiyor, o ayrı.
Nos humanités: Sona mı geliyoruz? Hayır, bana kalırsa her şeyi başa sarıyoruz. Mısır, Filistin, Odessa, Yunanistan, Napoli ve Barselona; her birini ziyaret ettik ve Filistin’de “Giriş yok,” ile karşılaştık. Ve sosyalizmin Godard’ın kalbi olduğunu gördük. Peki ya bu kadar mıydı? Hayır, dahası olmalıydı. Ve Godard hareket halinde olan her şeye uyum sağlamamızı başarmıştı.
Belki de Godard olmasaydı sinema ölebilirdi.