Filmlerin Tuzu Biberi: En Sevdiğim Film Klişeleri

14 Mart 2019

“Klişelerin klişe olmalarının nedeni, iletişim araç kutusundaki çekiç ve tornavida olmalarıdır” demiş Terry Pratchett. Film klişelerinden keyif almak ne çeşit bir rahatsızlıktır bilemiyorum ama ben halimden memnunum. Klişe olduğunu bile bile bir sahneyi defalarca izlemişliğim vardır. Tekinsiz olduğunu bildiğim ve illa başına bir şey geleceğini de bildiğim halde merdivenlerden yuvarlanan topun peşinden giden kahramana hâlâ heyecanlanırım. Scream’in bile klişe olduğu bir dönemdeyiz ama her şey zaten yapılmadı mı? Hem aşk, korku ve aksiyon filmleri biraz da klişeleri için izlenmez mi? Özellikle de B-filmler. Patlamanın ardından, arkasında alevler olduğu halde yürüyen kahramanı soğukkanlılıkla izlemiyor muyuz? Binlerce defa izlediğimiz halde! Film klişeleri filmlerin tuzu biberi. Bir tutam kadar serpiştirildiğinde, yemeğin tadını maskelemediğinde tabii. Yoksa “sıradan bir filmdi” ya da “daha önce yapıldı” demek için film izlemiyoruz. Keyif aldıklarımız, şaşırmadıklarımızdan fazla olsun diye izliyoruz.

İşte benim en sevdiğim film klişeleri:

1- Boyundan bir hamlede çekilen zincirli kolyenin kolayca kopması ve dağılmadan ele gelmesi. Gerçek hayatta o kolyeyi o boyunla birlikte çekip kopartmak gerekirdi. (Bir saat kolye açmaya çalışanlar beni anladı.)

2- Uçağa son anda yetişen kahramanın biraz dil dökerek boarding kapısından geçebilmesi. Gerçekte kontuar kapandı, uçağınızı kaçırdınız, şanslıysanız paranızı iade ederler, değilseniz de geçmiş olsun, sıradaki denir. (Evet, tam da bu sırayla söylenir, yaşadım, ondan biliyorum.)

3- Yakışıklı bir erkek örneği verileceği zaman, potansiyel bir aldatma için kimin uygun olduğu örnekleneceği zaman ya da sevişirken kimin hayal edildiği sorulduğunda George Clooney isminin geçmesi. Adam 100 yaşına da gelse sevişmeleri süsleyecek.

blank

4- Korku filminde kahramanın bayık gözlerle aynaya baktığı an, aynada tekinsiz bir şeylerin belirmesi. Eğer fazla tekinsiz değilse de yardım isteme notunun belirmesi. Klişe milişedir ama yine de korkutur be.

5- Sandalyeye, lavabo giderine, kapıya, pencereye bağlanan kahramanımızın önünde sonunda kendini çözerek kurtulması. Klişe falan ama buna BDSM’de magician ya da escape artist deniyor, n’aber?

6- Sanıldığının aksine yerel Amerikan polisi olmanın ilk şartı göbek ve donut değil, FBI memurlarına gıcık olmaktır. Gerçek hayatta da böyle olduğuna emin gibi bir şeyim.

7- Duvarları eskimiş, tahtaları çürümüş, rutubetli, konaktan bozma evlerin her zaman perili olması. İnsanlar bu yüzden toplu konuttan daire alıyor ya da dışı mozaik kaplı, bilmem ne oğlu inşaat yazan evlerde yaşıyor. (Gerçi onlarda da cin olma tehlikesi var ama neyse.)

blank

8- Çok kötü 3. sınıf Amerikan filmlerinde çok seksi başrol oyuncularının ve aşırı ateşli sevişmelerin olması. Bu filmlerin yapımcıları da gayet iyi biliyor ki bu filmler başka türlü katiyen iz-len-mez.

9- Peruk takan (hesapta biz bunu bilmiyoruz) oyuncunun arada bir saçlarıyla tuhaf bir şekilde oynaması, yanlarını düzeltmesi ve çekiştirmesi. O saçın kökünün onda olmadığı o kadar belli ki.

10- Bütün film boyunca bir türlü yok edilemeyen en kötünün, en sonunda kahramanımız tarafından inanılmaz saçma bir şekilde ortadan kaldırılması. Adeta kola kapağı gibi diğerleri yoğurmuş, kahramanımız açmıştır.

11- Fantastik filmlerde kötünün öldürülmesi yerine etrafı cam ya da duvarlarla kaplı bir hücreye kapatılması. Şimdiye kadar bu hücreden kurtulmayı başarmamış tek bir kötü dahi yoktur. O zaman neden?

blank

12- Romantik komedilerde kadının sakar, erkeğin zengin olması. Isn’t It Romantic’te (2019) Rebel Wilson romantik komedi klişelerini eleştirir ve şöyle der: Kadın oraya buraya çarpar, yürüyemez ve herkes bunu tatlı bulur. Gerçek hayatta ise kas erimesi var herhalde deriz.

13- Romantik komediler bir klişe yuvasıdır aslında. Esas kızın kankası eşcinsel çocuk, esas oğlanın kankası komik ve tipsiz çocuk, birbirlerine kavuşmaları için yardımcı olan taksici ve küçük esnaflar, araya sıkıştırılmış güçlü kadın yazar aforizmaları, sonu evlilikle bitmezse yaşanmamıştır mantığı, önce kendimizi sevmeliyiz mesajları…

14- Seksten hemen sonra çiftlerden dişi olanın üstünü başını kapamaya çalışması, erkek olanın poposunu göstermesi. Dişi olan adeta bir kamera varmış gibi davranır, şu işe bakın ki bir kamera vardır. Erkek olan ise poposunu gösterir.

blank

15- Ruh çıkarma ayinlerinde, ruhun çıktıktan sonra öylece “hadi bana eyvallah” ya da “önemli olan yarışmaktı” deyip, çekip gideceğini sanmak. Hu hu içinizden birinin içinde o şimdi. Senin! Belki de senin! Muhtemelen de ruh çıkaranın içinde heyo.

16- Savaşlı, dövüşlü, aksiyonlu filmlerin birbirine benzer isimlerde olması ve birbirine benzer isimlerle çevrilmesi ve bu isimlerden onların savaşlı, dövüşlü aksiyonlu olduklarını anlamamız. Başlıyorum: Delta Harekatı, Kartal Operasyonu, İntikam Ateşi, Ölüm Geçidi, Aksiyonu Bol, Hızlı Bir Şey…

17- İyi ve kötünün, “yumurtanın sarısı ve beyazının pet şişeyle birbirinden ayrılması gibi” birbirinden kesin çizgilerle ayrılması. Neyse ki George R. R. Martin, Game of Thrones’ta bu duruma farklı bir ivme kazandırdı. Yine de taraf tutmak her daim eğlencelidir.

18- Ödüllü ve çok da iyi oyuncuların ağlak aşk filmlerinde ya da Noel temalı minnoş filmlerde oynaması. Oyunculuklarıyla, figüran olsalar bile, ağzımızı açık bırakacak isimler aşkı kovalıyor, meleklerden dileklerde bulunuyor. Resmen enerji israfı.

19- Kötülükler, fenalıklar dünyasına bulaşmış kahramanın tam parayı alıp tatile çıkacakken, son bir görev daha yaparak emekliye ayrılmak istemesi. Aslında içten içe kopamıyordur o dünyadan, drama alışmıştır bir kere, bizi de düzeleceğine inandırmıştır. Boşuna zamanımızı yemiştir. Bu arada bu son görevde başına daha kötü bir şey gelir.

20- Asla bitmeyecek hatta azalarak bile bitmeyecek gibi görünen yerli cin filmleri. Yine de psikopat gibi izliyoruz işte. Gelecekte bu tuhaf isimli filmlere tepki olarak şu isimlerde filmler çekilirse hiç şaşırmayacağım: Gına Geldi, El Kafi, Bıkkın, Alem-i Yok, Klişe Çeşmesi.

Öteki Sinema için yazan: Semra Doll

blank

Semra Uygun

Fantastik sinema ve korku sineması için yeni ve acayip şeyler yaptı. “Korkteyl” programını yazdı ve sundu. “Midnite Movies” grubunu kurdu, korkuyu ötekilerle paylaştı. Semra deli gibi film izliyor, Tür, yıl, oyuncu, yönetmen ayırmaksızın izliyor; abur cuburlarını, dostlarını yanından eksik etmeksizin izliyor. Ama Semra hala doğru filmi bulamadı.

2 Comments Bir yanıt yazın

  1. Keyifli bir yazı olmuş özellikle 8.klişe türk sinemasının çöp filmlerinin unutulmaz yönetmeni kadir akgün in filmlerinde hep kullandığı klişedir bana onu hatırlattı bütçenin artık oldukça düştüğü 2000 ler filmlerinde bu 8.klişeye daha çok sarılmıştır çünkü oda bu filmlerinin anca bu klişeyle izlenebildiğini çok iyi bilen yeşilçam kurnazı bir yönetmenimizdir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Top 10: Sinemanın En Kıskanç Karakterleri

Beyazperdenin hikayeleri kahramanlarla olduğu kadar onları çekemeyen kıskanç ve bu
blank

Sinema Tarihinin En Kötü 50 Filmi

Sinema tarihinin en kötü 50 filminin listelendiği videoda, ‘gerçekten kötü’