“At kuyruğunu salla kız, beni geçmişe götürüyor…”
Bazı filmler, öyle sıra dışı bir hikayeye ya da heyecan dolu aksiyon sahnelerine sahip değildir. Hatta öylesine durağan bir şekilde ilerler ki, bir noktadan sonra bu yavaş tempodan sıkılıp filmi izlemekten vazgeçebilirsiniz. Ama biraz daha sabredip, gereken şansı tanıdığınızda, film sizi öyle etkiler, öyle içine çeker ki, ön yargılarınız yüzünden pişman olur, filme daha çok bağlanırsınız. Hele bir de işin içine can alıcı sahnelere eşlik eden eşsiz şarkılar da girerse, filmi bir solukta izler ve yüzünüzde küçük bir tebessümle koltuğunuzdan kalkarsınız.
Flashbacks of a Fool, yıldızı sönmüş bir aktör olan Joe Scot’un geçmişe dair anılarını anlatan bir film. Hiçbir yapımcının artık bir rol vermek istemediği Joe, okyanus kıyısında saray gibi bir evde yaşamasına rağmen yapayalnız durumda. Bu yalnızlığını alkol, uyuşturucu ve her gece yatağına aldığı güzel kadınlarla gidermeye çalışıyor. Öylesine yapayalnız ve çaresiz ki, yanında çalışan yardımcısının onu bırakıp gitmesinden bile ölesiye korkuyor.
Bir gün annesinden gelen bir telefon sayesinde çocukluk arkadaşı olan Boots’un ölüm haberini duyar. Sonrasında da aynı gün içinde menajeriyle olan görüşmesi de kötü geçince soluğu içki şişesiyle birlikte deniz kıyısında alır. Dalgalar onu uzun zaman önce düşünmeyi bıraktığı çocukluk anılarına, kaybettiği çocukluk aşkına, ailesiyle yaşadığı evine götürür ve bu noktadan sonra Joe’nun gençliğini izlemeye başlarız.
Artık mekânımız 1970’ler İngilteresi. Zamansal geçişte bize Scott Walker’ın leziz şarkısı Sons Of eşlik ediyor ve hemen 70’lerin havasına giriveriyoruz. Burada bizleri Joe’nun gençliği ile en yakın arkadaşı Boots karşılıyor. Deniz kıyısında yer alan küçük ve sevimli bir kasabada yaşayan Joe ve Boots, kasabanın güzel kızı Ruth’dan hoşlanmaktadır, ama Ruth’un kalbini çalmayı başaran Joe olur. Ne yazık ki işler pek de toz pembe gitmeyecektir. Zira Joe’yu aklına takmış olan, evli ve bir çocuk annesi komşuları Evelyn, Joe’nun peşini bırakmayıp onu ayartınca hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Joe’nun bir anlık kararı ve yolunu değiştirmesi her şeyin dönüm noktası olacak, verdiği bu karar hayatı boyunca da peşini bırakmayacaktır.
Verdiği kararların sonuçlarıyla birlikte yaşamaya katlanamayan Joe, eşyalarını toplayıp ailesini, yaşadığı evi ve kasabayı kimseye haber vermeden terk eder. İşte bu da hayatındaki ikinci dönüm noktası olacaktır.
Bu noktadan sonra yine şimdiki zamana dönüyoruz. Aradan geçen 25 yıldan sonra ilk kez kasabasına dönen Joe, Boots’un cenazesine geç kalsa da görevini yerine getiriyor ve kendisi yerine Boots’la evlenen Ruth’u onca yıldan sonra tekrar görme şansını yakalıyor. Ama ne yazık ki aradan uzun yıllar geçmesine rağmen, yapılan hatalar kolay unutulmuyor.
Aslında film, adındaki gibi bir aptallık hikayesi değil, aksine “insan”ın verdiği kararlar doğrultusunda hayatını nasıl da değiştirebileceğini gösteren bir örnek. Hayatımız boyunca pek çok karar veririz ve bu verdiğimiz kararlar doğrultusunda yaşarız. Verdiğimiz bu kararlar kimi zaman doğru, kimi zamansa yanlış olur, ama hepsi kendi seçimlerimiz, kendi kararlarımızdır. Bir an gelip, bir şeyi daha farklı bir şekilde yapmış olsak, hayatımızın nasıl da bambaşka olacağını o an düşünmeyiz bile. Çünkü bizim için o an seçtiğimiz şey bize en doğru gelendir. İşte Joe da, o anda ona en doğru gelen şeyi yaptığını düşünerek bir seçim yapıyor, ama ne yazık ki o kadar da şanslı olmuyor ve bu seçimi, sevdiği kızı elde edememesine, mutlu bir aileye sahip olamamasına, bir hayatın yitip gitmesine, bu yitip giden hayatla birlikte değişen yaşamlara ve en sonunda da bambaşka bir hayat yaşamasına neden oluyor. Belki de Joe, güçsüz biri olmaktansa, yalnız ama güçlü biri olmayı tercih ediyor ve hayatını bu şekilde yaşıyor.
Filmin son sahnesinde tek bir konuşma bile olmaması, sadece sahneye eşlik eden Roxy Music’den “If There is Something” olması da oldukça etkileyici. Şarkı sahneye öylesine uygun ki, elinizden gelse Joe ile birlikte geçmişe dönmek, Ruth ile daha başlayamadan biten o ilişkiye sahip çıkmak istiyorsunuz. Boots’un zamansız ölümü karşısında bir türlü duygularını ifade edemeyen Ruth’un, Joe’nun ona yazdığı tek bir cümleyle göz yaşlarına boğulması sizi o kadar etkiler ki, belki de o sahnede sadece müziğin kullanılması, bu duygu yoğunluğunun seyirciye yansıtılması için verilmiş en doğru karar.
Tüm bu doğru kombinasyonların yanında Daniel Craig’in yitik bir aktörü başarıyla canlandırmasını da unutmamak gerekiyor. İfadesiz donuk bakışları insanı rahatsız ediyormuş gibi olsa da, öylesine doğru şeyleri anlatıyor ki, konuşmayıp öylece dursa bile geçmişinde ne kadar çok acı çektiğini, o kadar paraya lükse rağmen nasıl da mutsuz ve umutsuz olduğunu hemen anlayabiliyorsunuz. Daniel Craig ile birlikte hiç şüphesiz Joe Scot’un gençliğini oynayan Emile Robert da bir o kadar başarılı.
Flashbacks of a Fool, iyi oyunculuklar, biraz 70’ler ve belki de en önemlisi, sadece ve sadece Roxy Music’den “If There is Something”i duyabilmek için bile izlenmesi gereken bir film.
izledigim cogu dram filminde olamayacak kadar saf,ve dogal bir son olmasi gercekten insani olagan derecede duygulandiriyor,özellikle if there is a something parcasi ise bir filmin sonuna bu kadar mi oturur arkadas demenize neden olabilir.