Mad Max evreninin büyüleyici ve çorak topraklarına yeniden adım atmak her zaman büyük bir heyecan kaynağıydı. George Miller’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Furiosa, bu evrenin hayranları için yeni merak nesnesi ancak bu maceranın, serinin mihenk taşı olan Fury Road’un başarısını yakalayabildiğini söylemek zor.

Fury Road, Mad Max serisinin hayranları için bir başyapıt. Tom Hardy’nin karizmatik performansı ve Charlize Theron’un güçlü kadın karakteri Furiosa, filmi unutulmaz kıldı. Fury Road’un aksiyon dolu sahneleri, yaratıcı görsel efektleri ve derin karakterizasyonu, tüm serinin çıtasını da yükseltmişti. Onlarca yıldan sonra gelen bir devam filmi için şaşırtıcı bir başarı! Furiosa’nın da bu yüksek standardı karşılaması bekleniyordu ancak her iki film de kendi içinde değerlendirildiğinde, Furiosa’nın Fury Road’un gölgesinde kaldığı söylenebilir.

Furiosa, George Miller’ın yönettiği Mad Max serisinin bir parçası. Mad Max: Fury Road filminin öncül hikayesini anlatan bu yapım, genç savaşçı Imperator Furiosa’nın geçmişine ve nasıl güçlü bir lider haline geldiğine odaklanıyor. Anya Taylor-Joy’un canlandırdığı Furiosa, çorak topraklarda hayatta kalma mücadelesi verirken, acımasız bir savaş lordu olan Dementus’a (Chris Hemsworth) karşı savaşmak zorunda kalıyor. Film, bu zorlu dünyada Furiosa’nın ayakta kalma çabasını ve kendi kaderini belirleme mücadelesini anlatıyor. Yan karakterler arasında Max benzeri bir erkek karakter, Jack (Yahya Abdul-Mateen II) bulunuyor ve önceki filmden tanıdığımız bir sürü karakterle birlikte Furiosa’nın hikayesini zenginleştiriyorlar.

Miller bütçesiz ilk Mad Max filminden bu yana aksiyon yaratma ve bunu dramatikleştirme konusunda ustalaştı. Kendisine yaşayan Sam Peckinpah desem yeridir. Bu filmdeki aksiyon koreografisi de etkileyici, ancak Hong Kong aksiyon filmlerine özgü hızlı ve sürekli aksiyon, bir noktadan sonra yorucu hale geliyor. Oysa bu stil The Road Warrior’da nasıl da ustaca kullanılmıştı! Neyse ki filmin son bir saati bu durumu telafi ediyor ve hikaye izleyiciyi tatmin edecek bir finale ulaşıyor. Ancak bir önceki filme ustaca yerleştirilmiş CGI efektler bu kez yer yer yapay durarak dikkat çekiyor. Çorak toprakların betimlenmesinde kullanılan görsel efektler, bazen gerçekçilikten uzaklaşarak izleyiciyi rahatsız edebilir. George Miller, filme eklediği harcanabilir bir Max (klonu) ile izleyicinin beklentilerini şaşırtmayı denemiş. Ancak bu tercih, Tom Hardy’li bir devam filmi bekleyen hayranları hayal kırıklığına uğratabilir.

Furiosa: Max’in macerasını çalan kadın!

Anya Taylor-Joy, Furiosa karakterine kendi yorumunu katarak onu yeniden canlandırıyor. Taylor-Joy’un performansı, karakterin gençliğine ve deneyimsizliğine vurgu yaparken, aynı zamanda onun içsel gücünü ve kararlılığını da ortaya koyuyor.

blank

Charlize Theron’un Fury Road’daki Furiosa’sı, benzer bir dönem fakat başka bir bağlamda idi. Theron, karakteri sert, acımasız ve dayanıklı bir savaşçı olarak canlandırırken, aynı zamanda onun insanlığını ve kırılganlığını da gözler önüne seriyordu. O Furiosa, yılların getirdiği deneyim ve acılarla şekillenmiş bir liderdi.

Taylor-Joy ve Theron’un canlandırdığı Furiosa karakterleri, aynı karakterin farklı evrelerini ve yönlerini temsil ediyor. Taylor-Joy, karakterin gençlik yıllarındaki enerji ve umut dolu haliyle, Theron ise savaşın ve hayatta kalma mücadelesinin izlerini taşıyan olgun bir lider olarak öne çıkıyor. Bu iki performans, Furiosa karakterine derinlik ve zenginlik katmış ve izleyicilere karakterin evrimini izleme fırsatı sunmuş ama filmin gişedeki olası başarısızlığını da burada aramak gerekebilir. Furiosa iki film boyunca açıklanması gereken bir karakter miydi? İşte burada da imdada Jack yetişiyor!

Jack: Harcanabilir Kahraman!

Jack karakterini öylece yazıp geçmek istemiyorum zira George Miller, kadın kahraman mitine ve ekolojik aksiyon işlerine girişmişken asıl seyircisinin eski Max hayranları olduğunu da biliyor. Furiosa’daki Jack karakteri, Mad Max’in ikonik figürü Max Rockatansky ile çokça benzerlikler taşıyor. Her iki karakter de zorlu ve düşmanca bir dünyada hayatta kalma mücadelesi veriyor. Max, serinin başlangıcından itibaren çorak topraklarda tek başına hayatta kalmayı öğrenmiş, güçlü ve dayanıklı bir savaşçı olarak karşımıza çıkıyor. Benzer şekilde Jack de benzer bir mücadele içinde. O da düşmanca bir çevrede hayatta kalmak ve kendi yolunu bulmak zorunda. Jack için evcilleşmiş bir Max benzetmesi de yapılabilir pekala.

blank

Max ve Jack’in bir diğer ortak noktası ise her ikisinin de kendi geçmişleri ve travmaları ile yüzleşmek zorunda olmaları. Max’in hikayesi, ailesini kaybetmesi ve bu kayıpların yarattığı derin acı etrafında şekillenirken, Jack de kendi geçmişiyle hesaplaşmak zorunda. Bu iki karakter, kendi yollarında ilerlerken hem içsel hem de dışsal düşmanlarla mücadele ediyor.

Ancak Max’in karakteri daha sessiz ve içine kapanık iken, Jack daha dışa dönük ve duygusal olarak ifade edilebilir bir yapıya sahip. Max’in sert ve donuk yüz ifadesi, onun içsel acısını ve dış dünyaya karşı duyduğu güvensizliği yansıtırken, Jack’in karakteri daha fazla empati kurmamızı sağlıyor.

Yeni Kötü: Dementus!

Dementus, Furiosa’daki en önemli antagonist ve motivasyonu ile hikayeye derinlik kazandıran bir karakter. Dementus, güç ve kontrol arzusuyla yanıp tutuşan bir savaş lordu. Amacı, çorak topraklarda egemenlik kurmak ve kendi kurallarını dayatarak bu dünyaya hükmetmek. Dementus’un acımasız ve tahmin edilemez doğası, Furiosa’nın karşılaştığı zorlukları ve tehlikeleri daha da arttırıyor.

blank

Dementus’un motivasyonu, sadece fiziksel güç ve egemenlik kurma isteğiyle sınırlı değil. O aynı zamanda, Furiosa’nın içsel gücünü ve liderlik potansiyelini test eden biri. Dementus, Furiosa’nın kararlılığını ve direncini zorlayarak, onun gerçek bir lider olup olamayacağını belirliyor. Bu dinamik, filmin dramatik gerilimini ve karakter gelişimini beslerken aklıma ister istemez Conan the Barbarian’daki Thulsa Doom’u getiriyor. Dementus’u canlandıran Chris Hemsworth hakkında da bir  cümle kurmak istiyorum; keşke biri ona bunun bir Marvel filmi olmadığını söyleseydi.

Ölümsüz Joe’dan, kıt akıllı oğlu Rictus’tan ve diğerlerinden bahsetmeyeceğim, zira onlar bu filmin figüranları. Hikayenin en büyük zayıflığı, kahramanların ve yan karakterlerin başına ne geldiğini bir önceki filmden biliyor olmamız. Bu nedenle Dementus ve Jack dışında kimsenin kaderini merak etmiyoruz. George Miller, Furiosa’nın hikayesini Fury Road’a bağlamak için büyük çaba harcamış. Ancak bu çaba, izleyiciye gerçekten yeni ve merak uyandırıcı bir hikaye sunma fırsatını kaçırmasına neden olmuş.

George Miller, Mad Max: Fury Road ile sinematik aksiyon sahnelerinde yeni standartlar belirlemişti. Furiosa da benzer bir görsel yoğunluk ve aksiyon dolu sahnelerle dikkat çekiyor ama bu kez biraz usandırıcı olduğunu itiraf etmem gerekir. Evet, Miller Mad Max evrenini inşa etme konusundaki ustalığını Furiosa’da da sürdürüyor. Çöl ortamının, araçların ve kostümlerin detaylarına gösterilen özen, izleyicilere tamamen kendine özgü bir dünya sunuyor ancak bu dünya eskisi kadar etkileyici görünmüyor. Miller, hızlı tempolu aksiyon ve minimal diyaloglarla hikaye anlatma tarzını Furiosa’da da sürdürmüş ama bu yaklaşım bana bir Pekin operası izlediğimi düşündürttü. Her şey fazla hesaplı!

Cannes Film Festivali’nde büyük beklentilerle tanıtılan Furiosa, bu beklentileri tam olarak karşılayamıyor. Yine de film, genel olarak keyifli ve etkileyici bir yapım. Özellikle IMAX versiyonunu izlemenizi tavsiye ediyorum çünkü Miller tarzı görsel efektler ve geniş plan aksiyon sahneleri bu formatta daha da etkileyici hale geliyor.

Sonuç olarak Furiosa, Mad Max hayranları için kaçırılmaması gereken bir yapım. George Miller’ın yönetmenlik dehası, aksiyon sahnelerinde ve karakter yaratımında kendini gösteriyor. Ancak filmin bazı eksiklikleri var ve bu eksiklikler, Fury Road’un başarısının gölgesinde kalmasına neden oluyor. Yine de Furiosa’nın kendine özgü bir cazibesi filmi izlemeye değer kılıyor. Furiosa’yı serinin başlangıcı olarak değil, bağımsız bir yan hikaye olarak izlerseniz, filmden daha fazla keyif alabilirsiniz. Bu bakış açısıyla Furiosa, Mad Max evrenine yapılan ilginç ve eğlenceli bir ekleme olarak değerlendirilebilir.

Öteki Sinema için yazan: Murat Tolga Şen

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

The Divide / Mahşer Günü (2011)

The Divide, devamlı farklı gruplara bölünen, bölündükçe diğer grubu yok
blank

RoboCop (1987)

Verhoeven’ın politik kaygıları olan bir bilimkurgu ustası olmasından RoboCop kesinlikle