EZBERLERİ BOZAN GROTESK BİR YOLCULUK…
“Peki bir insan nasıl ölür?” diye sordu Matruşka müzik bittiğinde.
Cevap vermedim.
“Yok mu ölmenin bir yolu?” dedi ısrarla bana bakarak. “Bedenleri ölenlerin anıları yaşıyor dirilerde.”
İlk olarak Underground Poetix dergisinde yayımlanan “Cüce” öyküsü ile karşımıza çıkmıştı Arman Kal. Nev-i şahsına münhasır anlatısının bu lezzetli örneğinin hemen ardından ise, ilk kitabı olan “Kutsal Penis ve İşe Yaramaz Kafatasları” ile kendisini takip edenlere fiyakalı bir selam çaktı. Bahama Kuşkusu Serisi dahilinde piyasaya sürülen kitap, edebiyatımızda pek sık rastlamadığımız türden bir noktayı işaret ediyordu. Gölge E-Dergi’de yayımlanan çizimleri ile de tanıdığımız Yunus Kocatepe’nin de, kitabın görsel kulvarına yapmış olduğu katkı sayesinde; kah Jan Svankmajer filmlerinin karelerinden fırlamış, kah Caroll’un hikayesine edebiyatımızda alternatif teşkil edecek bir kitap çıkmıştı ortaya. Her ne kadar 56 sayfalık bir serüven, okuyucuyu “daha fazlasını aramaya” mecbur kılsa da, günümüzde yerli fantezi edebiyatının ötesinde ve edebiyatımızda pek sık karşılaşmadığımız bir türde yeni bir kapı açmıştı.
Yazarın ikinci kitabı olan “Galaksi Kıyısında Gece Yarısı Pikniği” ise, hem oldukça kalabalık etkilenim noktalarına hem de türler arasında izini belli etmeden gezinen keyifli bir öyküye sahip. Yeterli miktarda mizahi dozaja sahip bir Jodorowski diline, Don Coscarelli’nin son kroşesi olan John Dies At The End’in görsel uçukluklarına (hatta biraz daha fazlasına), Brian Yuzna’nın Society’sinin anti-anatomik hınzırlıklarına hatta Cronenberg’in Naked Lunch’ına kadar pek çok görsel ve işitsel referansa sahip diyebilirim. Evrimsel tandanslı bu yolculuk boyunca, okuduğunuz metinlerin, kafanızda şekillendireceği sinemasal referanslar elbette ki bahsettiğim örneklerden çok daha fazlasına sahip!
“Galaksi Kıyısında Geceyarısı Pikniği” edebi referansları ve Batı Felsefesi ile Doğu Mistisizmini tek bir tepsinin üzerine koyan, servis sunumu fazlasıyla dolu bir hikayeye sahip. Bilimkurgu ve fantezi ögelerini, alışık olmadığımız bir biçimde evlendiren hikaye; Cyperpunk ve sürrealizm etkilenimini de atmosferine başarılı bir biçimde yayıyor. Üzerine kafi miktarda yeraltı edebiyatı da serpiştirmeniz mümkün elbette! Bir satırda Burroughs’un “dumanlı” gevelemelerini okurken, bir sonrakinde Tad Williams ya da Orson Scott Card hikayesinin girdabına düşebildiğiniz pek fazla hikayeye rastlamamışsınızdır eminim.
Yeni Türk Edebiyatı’nın durumu göz önünde bulundurulduğunda “Galaksi Kıyısında Gece Yarısı Pikniği”nin farklı bir noktada durduğunu söylemek gerekir. Evrim, varoluş felsefesi, rölativizm ya da evrensel döngü üzerine, keyifli gevelemelere de fazlasıyla yer veren, bir bütün olarak da yazar Arman Kal’ın sinemasal ve edebi zevklerinden güç alan bir kitap. Bütün bunları da bir miksere doldurup, lezzetli bir konsantre haline getirebilmesi adına bile kaçırılmaması gereken edebi bir deneyim.
Son tahlilde, ilk kitabı “Kutsal Penis ve İşe Yaramaz Kafatasları”nın ardından, fazlasıyla dolu ve zengin bir öykü ile karşımıza çıkıyor Arman Kal. Kitabın kapağında ise, daha önce Gölge E-Dergi’de yayınlanan Rüyadam, Delişmen ve Kuralsız gibi çizgi öyküler ile tanıdığımız başarılı çizer Berçem Gözde Ölmez’in imzası bulunuyor.
“Ruhlarımız kokar ve yaşadığımız sürece de sürekli kokarız. Ölü biri kokusunu kaybeder ve hiçbir zaman yaşarken olduğu gibi kokmaz. Böylesine basit bir gerçeği nasıl gözden kaçırırsın ihtiyar? Utanmalısın cehaletinden!”